Allah insanları yarattığı zaman, onlara akıl melekesini vermek suretiyle onları diğer varlıklar arasında üstün bir derecede yaratmaktadır. İnsanlar, akılları sayesinde dünyayı imar edip yönetmektedir. İnsan, aklı sayesinde sorumluluk kazanmakta, aklı olmayan birey, normal insan sayılmamaktadır. Bazen insanlar nefsin etkisinde kalmakta ve akıl devre dışı kalarak görevini yerine getirememektedir. Yüce Allah insanları doğruya yöneltmek için peygamber göndermiş, onlar vasıtasıyla kutsal kitaplar indirmiştir. Tüm peygamberlerin ve kutsal kitapların ortak hedefi, akla doğru yolu gösterip insanları hidayete erdirmek, tüm insanların mal, can nesil/namus din/inanç ve akıllarını korumaktır.
Bütün peygamberlerin inançları tevhit ve dinleri İslamdır. Hz. Muhammedin bize emanet olarak bırakmış olduğu Kuran-ı Kerim ve sahih sünneti, İslam dininin ana temelini oluşturmaktadır. Hz. Muhammedin söz, fiil ve takrirlerinden oluşan sünneti, Kuran-ı Kerimin sosyal hayata yansıyan örnek bir hayat tarzıdır. İslamın hedefi, insanlığı sorunlardan kurtarmak, toplumsal uzlaşı ve barışa kavuşturmaktır. Bunun gerçekleşmesi için insanlar arasında ayırım yapılmadan herkes için hak, adalet ve emanetin yerine getirilmesi gerekir.
Hak üstündür, hiçbir şey ondan daha üstün olamaz. Dünyanın her yerinde kılınan Cuma namazlarında hutbenin sonunda okunan ayette Allahın evrensel olarak adaleti emrettiği vurgulanmaktadır. Kuran-ı Kerimde adaletle beraber emanetin üzerinde de durulmaktadır. Ona göre görev ve atamalarda hiçbir ayırım gözetmeden insanlar hak ettiği yere atanmalı, kendilerine hakları verilmelidir. Her kişi, bu gibi konularda kendine ne istiyorsa, tüm insanlara aynı şeyi istemelidir. İmanın ve İslamın gereği budur. İnsanlar arasındaki uygulamada hak, adalet ve emanet ilkelerine uymayan bir devlet, şeklen Müslüman geçinse de, uygulaması İslam değildir. Bir devletin yöneticileri İslam inancına sahip olmasa da, yönetimlerinde insanları hak, adalet ve emanet ilkelerine uygun idare ediyorlarsa, yönetimleri İslama uygun düşmektedir. Bunun savunan Ahmet Hamdi Akseki (ö.1370/1951), iddiasını aşağıdaki ayete dayandırmaktadır:
إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَن تُؤدُّواْ الأَمَانَاتِ إِلَى أَهْلِهَا وَإِذَا حَكَمْتُم بَيْنَ النَّاسِ أَن تَحْكُمُواْ بِالْعَدْلِ إِنَّ اللّهَ نِعِمَّا يَعِظُكُم بِهِ إِنَّ اللّهَ كَانَ سَمِيعاً بَصِيراً
Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman, adaletle hükmetmenizi emreder. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.
Günümüzde insanlar arasında özellikle İslam leminde hak, adalet ve emanet ilkelerine uyulmadığı için, cennet misali olması gereken dünya, sorunlar yumağı haline gelerek cehenneme dönmektedir. Bu sorunların çözümü için İslamın öngördüğü hak, adalet ve emanetin yerini bulması gerekir. Bunu yaşamayan Müslümanlar, İslamın dünyada anlaşılması ve yaşanmasına engeldirler. İslam dini, Müslümanlar yüzünden mahcup durumundadır.
İslamın samimiyetle öğrenilmesi, yaşanması ve dünyaya anlatılması gerekir.
Anahtar Kelimeler: İnsanlık, sorun, Kuran, sünnet, İslam, Müslüman.