12 GÜN KALDI
Eklenme: 5/30/2011 12:00:00 AM

Kala, kala; 12 gün kaldı, 12 Haziran'daki seçim gününe! İki haftadan daha az. Partiler için; "son viraja" girilmiş günler olarak kabul edilir, bu günler. Önem arz edici seçimin "son kozları" işte bu dönemde vücut bulur. Etekte neler varsa "dökülür", oyların "beri tarafa" gelmesi için. Hafta sonu itibariyle bu rüzgâr "partiler" açısından, ciddi manada sükût. Tabi; Dikkate değer olan "Bu seçimin" iki eksende, seyir almasıdır. Şöyle ki; MHP, CHP başta olmak üzere BDP'nin desteklediği bağımsızlar... Yani, Muhalif kanat, "farklı" siyasal düşünce ortaya koyuyorsa da. Beklenti, Ve söylemler "ayrı" istikamette, söz dolgusu yapıyorsa da. Özünde, Hepsinin "temel hedefi" siyasal zeminde düşünce farklılığı değil. Odak nokta AK Parti "bu seçimde" ne kadar daha fazla kan kaybetmesi gerektiği üzerine kurgulu. Diğer eksen ise. Doğal olarak iktidar partisi olan AK Parti.. O da mevcut gücü "korumak" ve ortak, cephe yaratarak "top yekün" muhalefete yüklenmektedir. Tıpkı, Referandum'daki "seçim havası" gibi! Hiç kimse, bu seçimde "kimin birinci parti" olacağıyla ilgilenmiyor. Partiler ve liderler dâhil. Aynı düşünce "medya" kulvarında da, seyir içeriyor. Ortak düşünce; AK Parti bu seçimde 330 Milletvekili çıkarabilecek mi? Ya da 367'yi bulacak mı? Biliniyor ki, AK Parti bu seçimde de "birinci" parti..

* * *

Doğrusunu isterseniz; mevcut "anketlerin" sonuçları bu rakamların çok uzak olduğunu ifade etmiyor. Bilakis; MHP'nin "baraj altı" kalması halinde, 367'inin de üzerine çıkabilecek sonuçlardan da söz ediliyor. Bilmem. Kasetler "bu beklentiyi" AK Parti'nin sloganı olan hayalden gerçeğe dönüştürür mü? Uzak değil. Peki, bu rakam, Türkiye ve AK Parti için "ne ifade eder?" derseniz. Burda, Virgül koyup, şu pencereden bakmak istiyorum. Mesela, Yeni Anayasa değişikliğinin "gerçekleştirilmesi" noktasındaki, Meclis iradesi. Bu rakamla; terzi misali AK Parti "kamuoyunun da" üzerinde gerilimle tartıştığı gibi; "kendi Anayasasını" yapmış olacak. Kendin biç kendin dik minvalinde. Ne milli mutabakat.  Ne de, Meclis iradesi, vücut almaz. Kendin pişir misali! Her ne kadar; AK Parti "koşullar" neyi içerirse içersin, "Sivil Anayasa" referanduma gidecek diyorsa da. Maddelerin şekli, meclis'teki "oylama" ve iradenin ortaya koyulmasıyla, mana kazanır.

* * *

Tabi bir de; Madalyonun diğer yüzü var ki; en kritik korku ve kaygı uyandıran da bu yüz. Yeraltı ve yer üstü, Derin güçler başta olmak üzere, "AK Parti"nin bu yapıda olmasını kabul etmez. Tahammül de, göstermez. Hafta içerisinde, Değinmiştim 1980 öncesi gibi "sokakları" çatışma ortamına çekme düşüncesi hala hâsıl. Ve savunan, organize de var diye. Burda, Biz "Kürtler mi" kullanılırız. Yoksa Ülkücüler mi kullanılır. Veyahut, Kürt-Türk "hizipleşmesini" körükleyerek, iç kaos mu yaratılır. Baksanıza, daha şimdiden Askeri konuşturmaya zorlayan, kışkırtan çevreler "ses" vermeye başladı. Yazılıyor; Asker ile Hükümetin arası "buz kesiyor" diye. Dedik ya; iki haftadan daha kısa bir süre kaldı, seçim gününe. Hala da, kimse Partilerin "seçim vaatleri"yle ilgilenmediği gibi. Mitinglerde, Parti liderleri de "seçim vaatlerini" pek dillendirme taraftarlığını göstermiyorlar. Varsa yoksa "Suni" yakıştırma, "sen böyle-ben böyle, o böyle" diye, hamleler geliştiriliyor.

* * *

TEMENNİ; SİYASİ İSTİKRAR!

Seçim atmosferi bu seyri icra ederken, toplumsal temenni hepsinin üstünde. O da 12 Haziran'da; Sandıktan "siyasi istikrarın" çıkmasıdır. Çünkü Siyasi istikrar demek; Vesayetlerden top yekün kurtulmak demektir. Siyasal istikrar demek; Kürt sorununun acil ve ötelemesiz çözümü demektir. Siyasal istikrar demek; Barış, kardeşlik, hoşgörü ve özgürlük demektir. Siyasal istikrar demek; İhtilalleri "artık" yaşamayan ve korkusuna kapılmayan ülke demektir. Siyasal istikrar demek; Her siyasal kimlik ve inancın "bir arada" özgürce, kendini ifade etmek demektir. Siyasal istikrar demek; Anaların, bacıların, babaların "gözyaşının" dinmesi demektir. Siyasal istikrar demek; Kardeş-kardeşi öldürmenin önüne geçmek, demektir. Siyasal istikrar demek; Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin milyar dolarlarının "hiç uğruna" bombaya-silaha gitmemesi demektir. Siyasal istikrar demek; İş, aş, ekmek, istihdam ve ekonomik refah demek. Velhasıl; Siyasal istikrar demek "Demokrasi ve Barışın" yıkılmaz bir abide haline gelmesi demektir. İşte bunun için; Her ne kadar "siyasi liderler ve partiler" bu seyirde ise de. 12 Haziran'ı "iyi kontrol" altında tutmalı ve vicdanı noktada, karar vermeliyiz.

* * *

DİYARBAKIR NE BEKLİYOR?

Gelelim; Diyarbakır'ın "siyasi" anlamda icra edeceği hareketli haftaya. Malum, bu hafta bir hayli, yoğunluk kazanacak Diyarbakır. Şöyle ki; 31 Mayıs'ta! Yani yarın; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu geliyor. Ve bir gün sonrası.  1 Haziran Çarşamba günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gelecek. 6 Haziran'da da; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin mitingi var. Seçim nabzı; Bu anlamda hafta içerisinde Diyarbakır'da atacak. Önceki gün; Arkadaşlar liderlerin teşrifiyle alakalı "sokağın ve STK'ların" nabzını tuttu. Ve bugün de; O kapsamlı haberi manşete taşıyoruz. "Barış ve Çılgın proje istiyoruz" diye. Bakalım; Kılıçdaroğlu, Erdoğan ve Bahçeli "bu isteme" nasıl bir yaklaşım gösterecek. Bildiğiniz gibi BDP'nin desteklediği Bağımsızların "istek ve söylemleri" belli. Kürt sorunu çözülsün. Genel af ilan edilsin. Ana dilde eğitimin önü açılsın. Kültürel ve kimlik hakkı "Anayasal güvence" altına alınsın. Öcalan'a da, "ev hapsi" getirilsin. Tabi, Bu beklenti ve istem aslında, Güneydoğu'da yaşayan. Kürt kimliğine sahip "herkes tarafından" istenen ve dile getirilen talepler.

* * *

İşte bu noktada hareketle; 12 Haziran'da muhtemelen Meclis'i oluşturacak tablonun bu üç aktörü ve siyasal düşünceleridir. Beklentileri ve istemleri "hayata" geçirecek de onlardır. Onun için; onların burada ortaya koyacağı "görüntü" bir ölçüde, gelecek için nabız olacaktır. Tabi biz seçmenin de, "sandıktaki" tercihini teşkil edecek. Samimiyet içerisinde, Siyasal istikrarı mı "istiyorlar" yoksa, geçmişteki gibi "akan kandan-dökülen göz yaşından" oy rantı mı, bekliyorlar? Lakin, Yıllardır Güneydoğu'nun mevcutluğudur "siyasilerin" cirit alanı. Onu hep birlikte göreceğiz. Ama beklenti; Demokrasi ve barışın tez ama sabırla, hayat bulmasıdır. Kimse, Üstadın ifadesiyle Diyarbakır'a bu düşüncenin dışındaki "siyasi amacı gütme gayesiyle" gelmesin. Çünkü Seçmen de, Diyarbakır ahalisi de "artık" olup-bitenin farkında. Parlak nutuk ve okşayıcı sözlere karnı tok! Aç olduğu tek şey var o da "bir an önce barışın" sağlanması, demokrasinin güç kazanmasıdır.