Cuma günü kadim şehir adına tarihi bir gündü! Ağır misafir, Cumhurbaşkanı Erdoğandı.. Ser seran, ser çavan....
Diyarbakırlının deyimiyle, başım gözüm üstüne hoş geldiniz, sefalar getirdiniz? diye karşılandı Kent, coşkulu bir karşılama, kalabalık bir hazırum oldu!..
Özellikle, Bağlardaki karşılama jesti, moral ve motivasyon ölçüsünde, Erdoğana doping oldu!
Öyle ya, uçaktan inip şehre gelince, ilk güzergahı Bağlar ilçesiydi..
Ve burada, hep olaylar olurdu Yerel yönetimlerin hizmetsizliği, çöp ve barikatların engeliyle, karşılanırdı..
Ama bu kez öyle değildi.. Hüseyin Beyoğlunun Belediye Başkanlığı görevini almasıyla, gerçekleştirdiği sosyal belediyecilik anlayışı ve halkla olan entegrasyonu, ter-u taze kucak ve sevgi muhabbetiyle, Erdoğan ilk adımını coşkuyla gördü.
Nitekim bu sinerji, Erdoğanın gezisi boyunca kendini hissettirdi.
Cuma Namazını Fatih Paşa Camiinde kıldı
Hendek ve barikat terörü sırasında yakılıp-yıkılan tarihi bir cami..
Diğer ismiyle, Kurşunlu Camii.. Zaten ilk olarak mübarek günün mübarek farzını eda edip, kameraların karşısına geçti Erdoğan..
Ve mesajı şu oldu, birileri yakıp, yıkıyor, ama biz imar edip, onarıyoruz
60-70 yıl önce, Türkiyenin başına kabus gibi çöken inkar ve asimilasyonun, inanca vurulmak istenilen prangaların, dönemsel işbirliğine de, dikkat çekerek, tabiri caizse şamar indirmiş oldu, buradaki duruşuyla!
***
İl Danışma Toplantısındaki Biji Serok Erdoğan sloganlarıyla karşılanması..
Merhum Kayahanın Bizimkisi bir aşk hikayesi şarkısının gençlerle birlikte okunması
Ardından, PKKnın bölgedeki korku imparatorluğunu yıkan, Diyarbakırlı annelerin bulunduğu çadırı ziyaret edip, görüşmesi..
Annelerin bedduasının bu beladan kurtulmanın vesilesi olacağına dair sözleri..
İl Valiliği önündeki toplu açılışın yansıması!.. Ve buradan yükselen onun samimiyeti, yüreğinden gelip, ağzından dökülen sözcüklere yansıma hali
Diyarbakırı şairin, Dicle ile Fırat arasında ipekten sedirlerinde Kuran okunan, açık pencerelerinden gül dolan, güneşin beyaz köpüklerinden yanmış bir şehir.
Bir eski kanatlar ülkesi diyerek tarif etti...
***
Erdoğan selamlaması da anlam yüklüydü...
Evet, işte bu kadim şehri, Hazreti Ömerden selam alan, Hazreti Ömere selam gönderen bu şehri, toprakları üzerinde 10 peygamberin, 500 sahabenin mezarı olan bu şehri, Selahaddin Eyyubinin Kudüsün fethine giderken feyz aldığı bu şehri, Sultan Alparslanın Malazgirte giderken surları önünde dua ettiği bu şehri, Haçlı Ordularını defalarca bozguna uğratan Sultan Kılıçarslanın metfun olduğu bu şehri, nice alimlere, gönül sultanlarına sanatçılara ev sahipliği yapan bu şehri, velhasıl ezelden beri bizim olan ve inşallah ebede kadar da bizim kalacak bu şehri tüm kalbimle selamlıyorum...
***
KÜRT SORUNUNU BİZ çÖZERİZ!
Gelelim, Erdoğanın halka hitaben yaptığı konuşmadan öne çıkan başlıklar
Kürt Sorununu Biz çözeriz..
Erdoğan, Kürt meselesiyle alakalı, duruşuna yönelik eleştirileri, şu cümlelerle yanıtladı
- Geriye dönüp; 20 yıllık muhasebeyi yapalım.. Biz ne dedik, ne yaptık?.. Onlar ne dediler, ne yaptılar?.. Biz Diyarbakırda 2005 yılında size ne dediysek dün de oradaydık, bugün de, yarın da aynı yerde olacağız..
- Biz tüm samimiyetimizle barış, kardeşlik, çözüm, adalet, hak, özgürlük demokrasi dedik. Biz ret, inkar, asimilasyon politikalarını ortadan kaldırıp, hak ve özgürlük eksenli bir yaklaşımla, asırlık meselenin çözümüne yöneldik?
-Peki, bunlar yani terörden beslenenler, terörü destekleyenler, terörü açık telin etmekten korkanlar, sırtını size değil de PKKya dayayanlar ne yaptı?.. Gelin bugün hiç eğmeden, bükmeden açıkça bunları konuşalım.
***
çÖZÜM SÜRECİNİ BİZ SONLANDIRMADIK..
Konuşmasının büyük bölümünü, çözüm sürecinin nasıl zehirlendiğini kimin müsebbip olduğunu, anlatmaya ayırdı
Anneler ağlamasın, akan kan dursun şiarıyla, süreci ikmale getirdiklerini söyledi..
Erdoğan dış müdahalelere de dikkat çekti..
-Biz çözüm sürecini niye başlattık?
Yeter artık anneler ağlamasın, akan kan dursun, yeter ki milletimizin her inançtan, insanıyla kardeş olsun dedik.
Bölge insanı demokrasiden, ekonomiden büyümeden nasibini alsın diye baldıran zehri de olsa bu meydanda içeriz dedik.
-Samimiyetle başlattığımız bir süreci bunlar zehirlediler, istismar ettiler.
Ve sonunda tamamen yıktılar.
çukur eylemleriyle bölgede yaşayan vatandaşlarımıza tuzak kurdular..
-Küresel emperyalizmin ülkemizde yaklaşık bir buçuk asırdır kaşıdığı yarayı kapatmak için evet çözüm sürecini biz başlattık.
Ama çözüm sürecini sonlandıran biz olmadık.
çünkü, çözüm süreci bunların kötü niyetli, art niyetli, gizli gündemleri sonucu sonlandırıldı.
-Güya siyasetçi kimliğiyle ortada gezinenler de hiçbir zaman şiddetle, terörle aralarına mesafe koymadılar.
Hiçbir zaman meşru demokratik, hukuk düzeni içinde siyaset yapmayı düşünmediler.
Diyarbakırın surunu, Silopiyi köstebekler gibi kazıp, siz ne yapıyorsunuz demediler, diyemediler?..
***
HANGİ HUKUK, ADALET, DEMOKRASİ?..
Hendek ve Barikat terörünün yarattığı zehirlenmeden söz ederken, meydandaki Diyarbakırlıları hakem olma noktasında Erdoğan şu sorgulamayı yaptı?..
*-Allah için söyler misiniz? Dünyada hangi devlet buna müsaade eder?
Hangi hukuk, adalet, vicdan buna göz yumar.
Utanmadan sıkılmadan hala barış, kardeşlik, hukuk demokrasi diyorlar.
Siz bu kavramları en son ağzına alacak kişilersiniz ey HDP
- Siz bu ülkede ve bu bölgede kendinizden olmayan kimseye hayat hakkı tanımadınız.
çünkü, şiddet, dayatma, terör bunların ruhuna işlemiş.
Bunların işi gücü yalan.
Yanındaki ortağı CHP onun da işi gücü yalan.
Sürekli yalandan mağduriyet sizlerin hak ve hakkaniyet duygularını istismar etmeye çalışıyorlar.
-Diyarbakır tarih boyunca hep medeniyet şehri, barış, huzur refah şehri olmuştur.
Bir zamanlar Türkiyenin ilk 5 sanayi şehrinden biri Diyarbakırda. Sonra karabasan gibi, bölgenin özellikle Kürt kardeşlerimin üstüne terör felaketi çöktü.
Türkiyenin diğer şehirleri gelişip, serpilirken terör Diyarbakırı sefalete, yoksulluğa, işsizliğe mahkum etti.
***
DİYARBAKIR CEZAEVİ MÜZE OLUYOR.
Erdoğan uzun süredir dillendirilen, konuşulan ve benim de defalarca kaleme alıp, irdelediğim Diyarbakır E Tipi Cezaevinin, tarihin kara ve vahşi lekesi olarak, kendini diri tutan, buranın Müzeye dönüştürülmesi yönündeki, beklentiye yanıt verdi..
Ve bir müjdem var diyerek, seslendi..
-Geçmişte uzunca bir dönem adı zulümle, işkenceyle, insanlık dışı muameleyle anılan Diyarbakır Cezaevini yakında boşaltıyor ve kültür merkezi olarak sizlerin hizmetine sunuyoruz. Böylece Diyarbakırın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırılmış oluyoruz.*
***
Diyarbakır Cezaevi, tarihe işkenceler, açlık grevleri, ölümler ve intiharlarla geçen bir mekandı. 12 Eylül darbesinin en büyük utanç merkezlerinden biriydi. Ünlü ABDli basın organı The Times gazetesine göre bir dönem, Dünyanın en kötü şöhretli 10 cezaevinden biri oldu.
1980 yılında E tipi cezaevi olarak Adalet Bakanlığı tarafından yaptırıldı. 12 Eylül sonrası askeri yönetime devredilerek Sıkıyönetim Askeri Cezaevi olarak kullanıldı. Cezaevi, darbe sonrası işkencelerle ön plana çıktı. 1981 - 1984 yılları arasında cezaevinde 34 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi sakat kaldı.
***
Hapishaneye gelenler hoş geldin dayağı ile karşılanıyordu. İşkence görülmese bile şartlar çok zordu. Diyarbakır Cezaevinin adı o dönem cehennemdi.
Diyarbakır Cezaevinde ölenlerden biri de siyasetçi Altan Tanın babasıydı. O dönem, yoğun işkencelere sahne olan Diyarbakır Cezaevi terör örgütü PKKnın örgüt üyesi devşirdiği bir yere dönüştü. İşkenceye uğrayan mahkumların birçoğu daha sonra terör örgütüne katıldı.
Şimdi, cezaevi için yeni bir dönem açılıyor. İnsanlık dışı muameleyle anılan cezaevi, kültür merkezine dönüştürülecek.
***
MELAYE CİZİRİDEN KASİDE
Erdoğanın Diyarbakır meydanında kendisini dinlemeye gelen, gönüldaşlarına seslenirken, Melaye Ciziriden okuduğu kaside.. Ki, alandakilerle tek ağızdan sesleri yükselterek, okuması Denir ya; işte yürekten dile yansıyan o ses!.. Aynen de öyle!
***
Ey Şehinşah muezzem heq nigehdar te b,
Srey Inna Fetehna dor madar te b
Ey Yüce Şahlar Şahı, Hak koruyucun olsun senin,
İnna Fetahna Suresi çevrende Surun olsun senin
***
Erdoğanın Diyarbakıra gelişleriyle alakalı; sadece biz buraya açılış ve ziyaret yapmak için gelmedik deyip, satır arası geniş şu cümleyi kurması da, yarına dair bir şeylerin olabileceğine sinyal çakıyordu.. Şöyle ki; Biz bugün buraya aynı zamanda Diyarbakırı dinlemek, Diyarbakırlılarla istişare etmek, Diyarbakırla olan kavlimizi yenilemek için geldik
***
Sonuç itibariyle, Erdoğan kanayan milli meselelere bu minvalde yaklaşım gösterip, önümüzdeki zaman için yeni yolların açılabileceği, tahlilini sonuçlandırırken Diyarbakır için de, önemli mesajları oldu.. Özellikle, Şehir Hastanesinin ihalesi Malum, şu ay, bu ay, şurada yapılacak, burada yapılacak misali, bir yıla yakındır, gel-gitleri yaşıyorduk.. Buna da nokta koyuldu.. 19 Temmuzda yapım ihalesi yapılacak.. İki ay içerisinde de ilk kazma vurulacak Kent ulaşımı adına elzem olan, ama hep konuşulup, raflarda tutulan raylı sistemin de, yapım ihalesi aşamasına gelmesi..
***
Velhasıl! Erdoğan hem konuştu, hem istişare etti, hem de, sürprizleri oldu, pek tabi ki, gelecek adına da iki yönlü bir özeleştiriyi de ikmale getirdi.. Özellikle, açık mektupta dile getirmiş olduğum ve AK Parti ile seçmen arasında oluşan ıraklığın acilen giderilmesi yönündeki, önerimize de kulak verildi sanırım
***
Nitekim şöyle seslendi...
Elbette 20 yıllık bir siyasi partinin içinde kendini dışlanmış hissedenler, belki kalbi kırılanlar, farklı sebeplerle teşkilattan ayağı soğuyanlar olabilir.
Bize düşen en önemli görev, bu kardeşlerimizi tespit edip iletişim kurarak, gerekirse ayaklarına giderek yeniden davamıza kazandırmaktır.
Önümüzdeki dönemde yeni üyeler, yeni yüzler, yeni yol arkadaşlarıyla saflarımızı sıklaştırırken parti kadrolarımız içindeki muhabbet iklimini daha da güçlendirmek mecburiyetindeyiz.
Sizlerden, sandık müşahidinden mahalle temsilcisine, il başkanından milletvekiline tam kadro sahada olmanızı istiyorum.
***
Gençlerle buluşması..
Neşet Ertaştan gönül bağları türküsünü söylemesi!..
Denir ya, Erdoğanın gelişi sürpriz oldu, karşılaması coşkulu, konuşması umut verici, okuduğu türküyle de, gönül bağlarının dirliğine ve birliğine, yeni bir akımdı..
Tabi beklenti ve hissiyat oluşan sinerjinin somuta ermesidir..
Yani, 2005teki ruhun kapsayıcılığıyla; yeniden kucaklaşabilmek!
Bir bütün olarak..
Yoksa, her şey suya yazılmış yazıdan öteye gitmez
Zaman içerisinde, akıp gider..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Ne etrafınızı kıracak kadar sert, ne de karşınızdakilere cesaret verecek kadar yumuşak olunuz.