Evet! Başbakan Recep Tayyip Erdoğan dün Diyarbakır'daydı! Siyasal iktidar döneminde; 9'uncu kez gelmiş oldu. Yanında kabinenin "ağır" topları. Tabi ki Diyarbakır dâhil bölge illerinin Milletvekilleri. Yani anlayacağınız Ak Parti hükümeti bir kez daha "tam kadro" hazır vaziyette geldi! Başbakan çıktı; Beklentilerin ve heyecanın doruk noktaya ulaştığı Diyarbakır halkının huzuruna. İstasyon meydanında 40 dereceyi bulan "sıcak" havanın ağırlığıyla; seslendi. Konuştu. Hem de; bir saatten daha fazla!
* * *
İsterseniz; Sohbete "balıklama" dalmadan önce biraz "mitingin" konuşma öncesi havasını soluyalım İstasyon meydanının doluluğu? Gelenlerin; nerden geldiğini. Doğrusu; Miting alanındaki "kalabalığın" beklentilerin üzerinde olduğunu söyleyebilirim. Çünkü AK Partililerin de "beklentilerinin" üzerindeydi. Şöyle ki; BDP'nin "Boykot" kararını dayattığı. Ve KCK dahil, karşı tezde duranların "mitinge gitmeyin, dinlemeyin, katılmayın" çağrıları. En önemlisi de; havanın aşırı derecede sıcak ve bunaltıcı olması. Her ne kadar gecikmeli olduysa da, hava yine de sıcaktı. Bir de, idrak ettiğimiz Ramazan-ı Şerif'ten dolayı halkın ekseriyetinin "oruçlu" olması. Tüm bu etkenlere rağmen alandaki "doluluk" oranı yüksekti. Tabi il ve ilçelerden gelenler de yok değildi.
* * *
Anlayacağınız! Tüm "olumsuz" seyre rağmen; Diyarbakır "demokrasi" açısından sınavı geçti. Hem Başbakan'ı "katılım" noktasında memnun ederek. Ki Başbakan bunu canlı yayında dile getirdi. Diyarbakır'daki katılımdan çok memnunum diye! Diyarbakır'da Başbakan'ı memnun eden katılım çoğunluğuyla; "Değişime" sahip çıkılması gerektiği mesajını verdi. Alandaki "sayısal" veriye gelince! Rakam üzerinde "ısrarcı" değilim. Ama AK Parti kurmaylarına göre 4050 bin. Emniyet "kesin" bir rakam vermedi. Ancak tecrübelerime dayanarak bir rakam telaffuz edersem; söyleyeceğim 2530 bin'dir. Bu rakam; "zaman, hava ve siyasi atmosfer" noktasında bakıldığında ciddiyet arz ediyor.
* * *
Gelelim; Başbakan'ın "mitingdeki" konuşmasına? Neler söyledi? Neler söylemedi? Söyledikleri tatmin etti mi, etmedi mi? Beklentilere cevap verdi mi? Yoksa 'sıradan" bir miting rüzgârı esip geçti mi? Gerçeği ifade etmek gerekirse; Son günlerde "manipüle" edilen beklentilerin cephesinden baktığımız zaman; konuşma "muhalefete" prim verici değildi? Zaten bu "endişe" yüzündendi ki; Başbakan "temkinli" bir profille konuştu. Onun için de; "Gönül dilini" seslendirerek konuştu. Belki birileri "suya sabuna dokunmayan" bir konuşma olarak görse bile; satır aralarını dolu görmek lazım.
* * *
Aslında böyle bir "temkinli" profilin olacağını ben biliyordum. Ama 30 yıldan buyana "bölgeyi yakıp-yıkan" şiddet, kaos ortamı. Kürt sorununun "çözümsüzlüğü". Kardeş-kanının akması. Son olarak ilan edilen "ateşkes". Toplumun "artık yeter, barış hemen" çığlıkları noktasında; "hep umuda" dayalı beklenti ve heyecan kaçınılmaz. Ki; Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır gezisi de "bu yönde" beklenti ve heyecan yaratmıştı. Sivil Toplum Örgütü temsilcileri de; "Bu beklenti ve heyecan" içerisinde bir gün önce mesajını vermişti. "Kaygıları giderici" adım ve söylem bekliyoruz diye!
* * *
İsterseniz! Biraz da neler konuştuğuna bakalım. Satır başlarını ihtiva eden, konuşmanın özeti şöyle! Ahmet Arif'in şiiriyle başlayan, kendisini cezaevinde bulduğu "Siirt'teki Şiir"le, Düşüncenin Türkiye'de nasıl "pranga" altında tutulduğunu hatırlattı. Ve şöyle seslendi: *Özgürlüğün kıymetini o mahpus duvarları arasında daha fazla anladım. Demokrasiye olan ihtiyacı o zaman daha iyi hissettim. *Memleket tutkumuz her zaman engellenmek istendi. Bizi yok saymak istediler. Hizmet etme tarzımızı küçümsediler. *İnancından dolayı, ibadetinden dolayı, başındaki örtüden dolayı dışlanmanın ne olduğunu biz çok iyi biliriz. *Biz yoksulluğu biliriz. Yasakların ne olduğunu çok iyi biliriz. *Bir gece yarısı sokak ortasında ensesine kurşun sıkılarak katledilen faili meçhullerin acısını çok iyi biliriz. *Evi basılıp tarumar edilmek nedir çok iyi biliriz. Köy meydanına toplanan köylülere uygulanan şiddeti biliriz. *Hapisteki oğlunun yanına gidip kendi diliyle konuşamayan annenin acısını iyi biliriz.
* * *
*Hakkâride sabah ezanını okuduktan sonra saldırıya uğrayan vefat eden İmamın acısını biz biliriz. Oğlunu şehit veren Çorumlu annenin gözyaşı bizim ciğerimize akar. *Oğlunu terör örgütüne kaptırmış annenin gözyaşı bizim ciğerimize akar. *Ape Musanın acısını, Orhan Miroğlunun acısını biz unutamayız. *Şivan Perverin hasretini görmezden gelemeyiz. Ahmet Kayanın gurbette vefatını hatırımızdan çıkaramayız. *Çünkü biz bu toprakların çocuklarıyız. Çünkü biz bir gün Edirneli, İstanbullu, Yozgatlıyız, Hakkâriliyiz, Diyarbakırlıyız, Diyarbakırın evladıyız. *Selahaddin Eyyubinin sancağı altında Kudüsü birlikte fethettik. Fatihle, Kanuniyle birlikte dünyaya adalet dağıttık. Şu Süleyman Caminin tuğlalarında hepimizin sağlam iradesi var. *Zılgıtta bizim, horon da bizim, halay da bizim zeybek de bizim. Bizim dualarımız ortak, kıblemiz bir. Hepimiz aynı geleceğe yürüyoruz. *Nasıl tarihimiz birse istikbalimiz de bir.
* * *
*12 Eylül'deki halk oylaması demokratikleşme açısından çok önemlidir. *Demokrasi açısından her günümüz bir önceki günden daha iyi oldu. 12 Eylül halk oylaması için verdiğimiz mücadele de, Allaha inandığım gibi inanıyorum, boşa gitmeyecek. **12 Eylül'de kazanan herhangi bir parti olmayacak, kazanan millet olacak. *Diyarbakır Mekke ve Medineden sonra en çok sahabe kabrine sahip olan şehir. Bu şehre gelip de yalan söyleyenler o yalanın altında ezilirler, biterler. *Birileri yazıp çiziyor, "Başbakan Diyarbakırda ne konuşacak?" diyorlar. *Burada BDP, Erzurumda da Bahçeli işi gücü bırakmış bize konuşma metni yazma derdine düşmüş. *Sayın Bahçeli sen bize konuşma metni yazmayı bırak söyleyecek sözün varsa buraya Diyarbakıra gel. *Söyleyeceğini şu Diyarbakır Meydanında söyle. Diyarbakırın güzel insanıyla gönül bağı kurabiliyorsan gel burada konuş. Hariçten gazel okumakla bu işler olmuyor. *Biz Türkiyenin partisiyiz. Belli bir etniğin belli bir bölgenin değil. 73 milyonun partisiyiz. *Birileri için diyorlar, "Filanca etnik unsurun partisi" diyorlar *CHP için ne diyorlar "kumsalların partisi" diyorlar. Kumsalların partisi CHP şu anda zaten kumsaldalar. *81 ilin 80inde milletvekilimiz var hedef 81de 81. Neden çünkü biz sizi seviyoruz be
* * *
Dedik ya; "temkinli" bir konuşma. Başbakan'ın "nelere değineceğini" ve nasıl net ifadeler kullanabileceğini dünkü yazımda özetlemiştim. Hatta mitinge saatler kala; CNNTÜRK'te bu yönde "fikirlerimi" aktardım. Başbakan'ın "önemle" üzerinde duracağı mevzu; Diyarbakır E Tipi cezaevi. Faili meçhul cinayetler. Köy yakmaları. Göç. Yayla yasakları. Ve demokrasinin "nimetleriyle" iktidarları dönemindeki "icraatlar". Nitekim de öyle oldu! Değindi. Detaylandırarak anlattı. Kendi deyimiyle "gönül diliyle" seslendirdi; Türkiye'nin son 30 yıllık "dayatılan" karanlık dönemini. Diyarbakır için iki özel mesajı oldu. Biri; 12 Eylül'ün "acı abidesi" E Tipi Cezaevi'nin akıbetiyle ilgili. Buranın "yıktırılacağına" ilişkin! Diğeri de; Diyarbakır'a Sivil Havaalanı yapılması. Bu yatırımın 2011 yılı yatırım programına alındığı müjdesi.
* * *
Sonuç itibariyle; Başbakan referandum arifesindeki Diyarbakır konuşmasında net mesajı BDP'ye oldu. Boykot'un "anti-demokratik" bir yaklaşım olduğu. Referandumda çıkacak "evet" tercihinin, 13 Eylül sabahından itibaren; 2011'deki seçimle "halka pişirilmiş" halde sunulacak "Yeni Anayasanın" temelini oluşturacağı. .Ve! Türkiye'nin. Yani 73 milyon insanın "öz be öz kardeşim" diyerek; "Ayrı-gayrı"nın olmayacağını ifade etmesi. Başbakan'ın şu ifadesini de bence iyi okumak lazım. "Acıları biz unutmayız". Unutulur mu? Kör ateşinin düştüğü yürekteki "acının" sızıntısı. Dile kolay; 30 yılda kaybedilen 40 bine yakın insan! 17 bin faili meçhul cinayet. Yerinden, yurdundan edilen milyonlarca insan. Ve halen oluk gibi akan kan!
* * *
Evet! Başbakan'ın İstasyon meydanındaki söyledikleri. "Evet" duruşu sergileyen STK'lara yaptığı konuşma. Kısacası; Dünün gelişen havası ve konuşulanı böyle. Bakalım; yarın ve öbür gün nasıl bir yankı geliştirmiş. Onu da; görüp, konuşacağız. Bugünlük bu kadar. Huzurlu ve mutlu bir hafta sonu dileğiyle.