Lice!
Hal-i hazırda; "Adalet" arıyor.
20 yıl önce yaşatılan "vahşice işlenen" katliama ilişkin.
Malum.
Tarih sayfasında, 22 Ekim 1993 kara bir leke!
Bahtiyar Aydın suikastı.
Ve ardından, 2'si asker 16 sivil insan o gün öldürüldü.
Onlarca da Yaralı.
Yüzlerce "yakılan-yıkılan" ev.
Göçe zorlanan, "binlerce" kişi!
Yani, devlet eliyle icra edilen mağduriyetler silsilesi.
***
Anlayacağınız.
Birçok konumuyla tarihi "öneme" sahip Lice meselesi!
Her ne kadar!
Güneydoğu'da "benzeri" yüzlerce vaka yaşatılmışsa da.
Özellikle;
Devletin içerisine "çöreklenmiş" çeteler.
Vesayet sevdalıları.
Kürtler'e yönelik "inkâr ve asimilasyonu" devlet politikası olarak gören!
Bunun üzerine "siyasi" gelecek ikmal eden.
Rantın. Çıkarın ve uyuşturucunun.
Yani, "kandan" beslenen doktrin yapının varlığını gösteren bir "işbirliği katliamı".
***
Bir ölçüde;
"Paralel devlet" yapısının maskesini düşürecek bir dava!
Çünkü
Lice'deki "kanlı baskın ve katliam".
Tartışmasız diyorum!
Yukarıda bahsettiğim yapının "kolektif" işbirliğiyle icra edildi.
Sanık "sandalyesinde";
Siyasal iktidar.
Genelkurmay.
Lice'deki devlet mekanizması.
Ve tabi ki dönemin, DGM Başsavcıları!
***
İşte dün bu davanın ilk duruşması vardı.
Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesinde.
Yani, geçmişle yüzleşme!
Doğrusu!
Günlerdir bu davaya odaklanmıştık.
Ki müdavimlerimiz,
Şehr-i Diyarbakır.
Ve Lice ahalisi ile ölen ve yaralı yakınları!
Kısacası herkes duruma vakıftı!
Nihayet, adalet önünde "birilerinden" hesap sorulacak, "suçlular" yargılanacak diye!
***
Genel beklenti de şuydu.
İlk duruşma olması hesabıyla;
Sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tuna Yanardağ duruşmaya gelecek.
Sanık sandalyesine oturtulacak.
Mahkeme de haklarında tutuklama kararı verecek.
Artık; davada "tutuklu" olarak yargılanan birileri olmuş olacak.
Lakin gelişmeler ve alınan kararlar.
Sanıkların keyfiyet arzı!
Mahkemenin istemlere karşı red hükmü.
Beklenti "cevap" bulmadı.
***
Hakkında 5 kez müebbet.
25 yıl da, 'ağır" hapis cezası istenen Sanık Emekli Albay Eşref Hatipoğlu duruşmaya gelmedi.
Diyorlar ki, tenezzül etmemiş!
Yanardağ ise, "kayıp mış?"
"Yurtdışına kaçmış" diyorlar.
Afrika "yamyamlarının" arasına katılmış!
Bugün yarın, Hatipoğlu'da "uçup gitse" şaşmayın!
Eee.
Burası Türkiye, "her an her şey" olabilir!
Kimler kaçırtılmadı ki, kimler kaçmadı ki?
***
Ne diyelim!
Zaten, zaman gelişmeleri bize gösterecek!
Davanın seyri de, hal-i hazırda meçhul.
Başka ile nakledilecek mi, yoksa Diyarbakır damı kalacak?
Henüz belli değil.
Malum sanıklar avukatları aracılığıyla böyle bir istemde bulundular.
Gerekçeleri de;
Diyarbakır Adliyesi "güvenli" değilmiş!
"Can güvenlikleri" tehlikede olurmuş.
Dava başka ile alınsın..
***
Ne alaka!
Türkiye'nin "en hassasiyetle" korunan Adliyesi!
Bugüne kadar "herhangi" bir olay yaşanmamış.
Ki, Baro Başkanı Tahir Elçi'nin dediği gibi; "hangi olay" yaşanmış ki burada tehlile var deniliyor?
Yargıtay 5'inci Dairesinde dosya şuan.
Burası karar verecek; "nakille" gerek olup-olmadığına.
***
Tutuklamanın reddine gelince!
Gerekçe şu;
"Tutuklamayı gerektirecek kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların bu aşamada yeterli görülmediği"
Peki, iddianamede ne deniliyor.
Sanıklar Yanardağ ve Hatipoğlu.
TCK'nın "Taammüden öldürme",
"Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik",
"Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarını işlemiş.
Bunun için de ağırlaştırılmış müebbet hapis ve 24 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
***
Gelelim duruşma öncesine ve duruşmada, mağdur ailelerin ifadesine.
Pek tabi ki.
Lice katliamı yaşanırken, 7 yaşında olan bugün de duruşmada "müdahil avukatı" olarak görev yapan Yunus Muratakan!
Bahtiyar Aydın ailesinin avukatı.
Adliye sabahın ilk saatlerinden itibaren hareketliydi.
Anlamlı görüntüler, duyguları öne çıkaran, gelişmeler!
***
Lice Adalet Arıyor Platformunun açtığı pankartlar.
İlginç ve derin duygu yüklüydü.
Neler yazılıyordu derseniz?
Şu ifadeler yer aldı.
"Başbakanımızın da çözüm sürecinin de davamızın da arkasındayız."
Yargıya da mesaj vardı.
O da şu; "Yargıdan vesayet değil adalet istiyoruz."
Haber manşetini de bu ifadeye özgü attık!
Lice'deki katliamı ifade eden sözcük de;
"Halkın evini bombaladınız korkmadınız, Allah'ın evini de mi bombaladığınız da korkmadınız." oldu.
***
Bahtiyar Aydın'ın ailesinin avukatı konuşuyor.
Diyor ki, "Bu davada bir ihanet olayı var".
Yani; "Bir general şehit ediliyor, ancak ailesinin beyanı alınmıyor"
Ya üç çocuğunu kaybeden Zarife Cantürk ne diyor?
"Vücudumda hala şarapnel parçaları bulunuyor."
***
Aslında!
Lice katliamı.
Bahtiyar Aydın suikastı.
Hakikat ölçeğinde görülmesi gerektiği gibi.
Bir devletin.
Bir hükümetin nasıl "nizamı yapısından" saptığını da gösteriyor.
Yani devletin "rutin" dışına çıktığının, bariz resmi!
***
Tez unutuyoruz.
Biraz "balık hafızasına" sahibiz!
Hatırlarsak.
Bu tarihten haftalar önceydi.
Kürt sorunun çözümü için "Bask modeli" konuşuluyordu.
Ne oldu da, Cem Ersever öldürüldü.
Ne oldu da Kürt işadamlarına operasyon başlatıldı.
Ne oldu da,
İnfazlar.
Gözaltılar ard arda geldi.
Suikastler de..
Ve bir den, Çiller kameraların karşısına geçerek "şahin" kesildi.
"Ya bitecek, ya bitecek" dedi.
***
Hakikat şudur ki.
Bu davanın;
İki sanığı olmaması gerekir.
Burada Çiller'in de,
Dönemin Genelkurmay Başkanının da,
Olağanüstü Hal Bölge Valisinin de,
İçişleri Bakanın da "sanık" olarak hazır bulunmaları lazım.
Çünkü Lice katliamı kolektif bir yapının eseridir.
Bir iki kişinin değil.
***
Sonuç itibariyle!
Bu dava,
Demokrasi adına,
İnsan Hakları adına,
Hukukun, Adaletin,
Bağımsız yargının,
Barışın ve kardeşliğin
Türkiye'nin aydınlık yarınları için "tarihi" bir kimli içeriyor!
Tabi ki, Türkiye'nin "demokratik, hukuk devleti" ilkesini de içinde barındırarak.
Yoksa "vicdanlarda hep mahkûmiyet" devam ede gelir.
Hayırlı Cumalar!