Hal-i hazırda makineli silahtan çıkan seri mermilerin yoğun ateşi altında bulunuyoruz..!
Tartışılmaz bir gerçektir bu..
Kritik süreç işliyor..
Dört bir taraftan kurşunlanıyoruz?..
Peki, yaşananlar tesadüf mü?
Yani spontane gelişiyor mu?..
Ne mümkün?..
Bir teki dahi; diğer yaşanan olayla ilişkisi, tesadüf değildir?..
Kurgulu, planlı, zamanlı...
Ölçekli, sürecin de, ruhuna göre aksiyonel seyirle ilmikleştiriliyor?..
Senaryo, hedef nokta çok ama çok tanıdık olduğunu bilmemiz gerekir?!!..
İsimler, mekanlar, zeminler, aktörler, figüranlar farklı olsa da
Sahnelenenler, günün değişim ve dönüşümünün karakteriyle; bildikler
Genç nesil bilmez..
Özellikle, Z kuşağı dediğimiz kesim..
Ki AK Parti iktidarında büyüyüp, dal, budak saçanlar da olup biteni yaşamadıkları, hissetmedikleri için!
***
Ama 90ları, 80leri yaşayan, gören ve bilenler!
Yani 35 ila 40lı yaşlar, yakın tarihimizin derinliğini, kanlı, kirli, şeytani, bukalemun, kan emici vampir ruhunu bilir ve aşinadır!
O dönemlerde silsile misali, sahneye konulanların ana akımının rotası, önceki dönemlerde olduğu gibi kontrol edilebilinir kılmaktır
çünkü yerli, milli, bin yıllık tarihin, kültürün, medeniyetin varlığıyla, İslamın ve Ortadoğunun bayraktarlığını üstlenen, Türkiyenin bağımsızlığını, küresel güç olmaya yönelik gelişmesini, büyümesini ve söz sahibi olabilme adına attığı adımların büyüklüğünü, istemezler?
Ki istemediklerini her ortamda, platformda, vakada göstermektedirler..
Ve biliyorlar ki Osmanlının son dönemi ve Cumhuriyet sonrasındaki, yarım asırlık süreçte Türkiyede geliştirdikleri, oluşturdukları hücresel yapılar da tarumar oluyor!..
Görüyorlar ki, AK Partinin 19 yıllık iktidarı döneminde, ezberler bozuldu!
Hem içte, hem dışta, hem de Siyonizmin ve küresel emperyalist güçlerin cirit attığı Ortadoğudaki rollerde figüran, emir alan, komuta göre kendini dizayn eden, Türkiye karşılarında yok!
Ülkesinde, bölgesinde, dünyada güçlenen bağımsız, hür, kendine has hükümleri ve rol alıcılığı olan bir Türkiye var artık!
Eskisi gibi kurumlara, kurullara, oluşumlara, localara, derneklere, cemaat ve yapılara nüfuz edici şekilde, Türkiyeyi iç çatışmalara sürükleyebilecek zemini elde edemiyorlar?
Tüm bunlara rağmen, yine de dönemsel olarak, boş durmadılar
2002den bugüne, Türkiyenin yaşadığı travmatik olaylara bakıldığında; geçmişin senaryolarının farklı kulvarda devam ettirdiklerini de görüyoruz!
28 Şubatın benzerini, 17-25 Aralık olaylarıyla denediler
Olmadı, Gezi olayları..
6-7 Ekim olayları..
2007deki E-muhtıra..
367 garabeti..
Ve son olarak; 15 Temmuzdaki darbe girişimi!!
***
Gelelim bugüne!
Son bir kaç ay içerisinde, Türkiyenin yaşadıkları!
Hepsi, yine tanıdık senaryonun klişeleşmiş oyunlarının sahneye konuluşundan öteye kareler değil
ABD Başkanı Jeo Biden, seçim öncesi ne diyordu?
Biz iktidara gelince, Türkiyedeki muhalefeti destekleyip, iktidarı göndereceğiz?
Sonra!
Bu cümlesini genişletti
Türkiyede Erdoğanı darbeyle değil, demokratik yollarla, seçimle göndereceğiz..
Aslında, önceki ve sonraki iki cümlesi, Türkiyede neler olabileceğinin bir ölçüde kodlarını, şifrelerini ele veriyordu!
Tabi ABDnin Türkiye üzerindeki kurgularını yaşayan ve tarih sayfalarına bakan bilir!
***
Dikkat edin!.?
Vuku buldurulan her olayın sonrasındaki adım, mevcut dozajın şiddetini, etkisini artırmaktadır!
Vahşi bir algı operasyonu söz konusu...
Ekonomik saldırılar, döviz kuru üzerinden Türk lirasını değersizleştirme, korku, endişe, tedirginlikle piyasanın manipüle edilmesi...
128 milyar dolar söylemi..
Ve 104 emekli amiral bildirisi!
Son halka da bir kamera, bir tripotla seri mahiyetiyle propaganda!
Hasılı kelam...
Tüm illegal örgütler dahil olmak üzere, içteki ve dıştaki tüm hasımların koordineli atağıyla, Türkiye kaotik ortama, siyasi buhrana, ülke yönetilemez noktaya taşınmak isteniliyor!
Özetle, küresel vesayet ortamı yaratmanın, planı uygulanıyor
***
Tabi bu evrede iktidarın, kurumların, siyasilerin de zafiyet ve hatalarının akla ziyan halleri de işin tuzu biberi!
Vaziyet, sütten çıkan ak kaşık olmadığını da göstermiyor değil
Özellikle, halktaki ekonomik sıkıntı, pandeminin yarattığı buhran olup bitenleri, daha agresifleştiriyor..
Özetle demem o ki!..
Adımlar tanıdık, senaryo bildik..
Ama her şeye rağmen bu halk, Türkiyeyi yolundan saptırmaya çalışan, küresel bağımsız, güçlü, emperyal ülke olma maratonundan geri bırakma adına sahaya sürülen argümanlar, bir kez daha halktan Osmanlı sillesini yiyeceklerdir?..
***
çünkü bu operasyon, siyasal iktidarı devirmenin ötesinde, Türkiyeyi halksız, milletsiz, devletsiz bırakmaktır
Ortadoğudaki kukla, uydu devletlerden biri haline getirmektir..
Cumhuriyetin 100. yılını cumhursuzlaştırmaktır?
Onun için gün, birlik ve dirlik günüdür!
Gün siyasi rant devşirmenin, iktidar ve koltuk, masa hevesliğinin günü değil..
Gün, Türkiye üzerine fırtınalaşan küresel ihanetlerin, krizlerin, yönetimlerin ve yönlendirmelerin yok edilmesine, odaklanarak, kendini iri ve diri tutmanın zamanıdır..
Umarım Erdoğan, tarihsel tecrübenin rotasından sapmadan, yaşatılan algıyı, ortaya konulan siyasi tasarımları atlatabilecek iradeyi sahada gösterecektir.
Aksi takdirde; herkes ama herkes dizini dövecek..
Dövmeye de mahkm olacak?
***
YARGI DEVREYE GİRMELİ?
Gelelim son fitnenin alevli haline!..
Ülke ve milletin ali menfaatine dönüştürülmelidir?..
Ki buna ne ala denir..
Ama, ne olmuş ki konusunda konuşsun, denilirse..
Yani üstü örtülü sürecin, girdabına bırakılırsa!
çıkacak sonuç vahim olur..
İçeriden ve dışarıdan; makineliler kesintisiz sürekli tarama yapar
Ki bir süre sonra, zihinleri de, fikirleri de, akılları da, tarihi tüm değerleri de sistem dışı bıraktırır
Onun için; Ya devlet başa ya da kuzgun leşe denilmeli..
Ana sorumluluk ta, Adalet Bakanına düşüyor
Abdülhamit Gül iman eden biri
Ki devleti idare eden aynı imanın aklına sahip Erdoğandır!
***
Hepsi Hz. Ömer adaletinin hükmüyle bilirler ki, sadece yaptıklarında değil, yapması gerekenleri yapmadığı için de hesaba çekilecekler.?
Gerek halk vicdanında ve gerekse de iman ettikleriyle; sorgulanacakları bir gün var.
Hak yolunda yüründüğü sürece, Allah yardımcı olur?
Halka hizmet hakka hizmettir..
Bu şiara sahip olduğunda ise, Millet onlarla yürümeye hep devam eder...
Netice itibariyle, rezil sürecin mutlaka bir kaçanı ve bir yakalayanı olacaktır..
Tavşana kaç, tazıya tut hikayesi!
Birileri sanık sandalyesine oturtulacak
Ama önemli olan, dışarıdaki kadar, içeridekinin de, ensesinden yakalayabilmek!
çünkü; yarın herşey için geç olabilir..
***
GÜNÜN SÖZÜ
Aşk konuşturur, hay susturur, Allah korkusu hüzünlendirir.