Bankalar.
Ah ki, ah.
Şu veya bu önemli değil.
Al birini vur ötekine.
Zihniyet aynı.
İster özel, ister resmi olsun fark etmiyor.
İşleyiş hiç değişmez!
"Sömürünün" en baba işleyen kurumlarının başında gelirler.
***
Sömür sömüre bildiğin kadar!
Soran.
Sorgulayan, hesap veren yok!
Tek hedefleri var.
O da; bir avuç azınlığı "ihya" etmek!
Tabi ki çoğunluğu da, "gırtlağına" kadar sömürüp, imha etmek!
Ne yazık ki; Ülkemizdeki bankaların zihniyeti hep "sömürü" üzerine kurgulanmıştır.
Dün olduğu gibi bugün de!
***
İşine geleni kapıda karşılar.
çay kahve, ikram eder en baba saygı hürmetiyle!
Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez misali.
İşine gelmeyeni de; "sürüm-sürüm" süründürür.
Kapıdan içeri sokmaz.
Soksa da, bir daha dışarı bırakmaz.
Tabiri caizse, "elini kaptıran" vücudunu kurtaramaz.
***
Kar oranı.
Faiz tutarı.
Evrak ve dosya bedeli.
Kredi kartı.
Faturalandırma.
Yurt içi,
Yurt dışı işlemler.
Mevduat.
Elektrik, su, Telefon faturası bağlılığı.
Velhasıl.
Bilumum işlemle "tefeci" misali kar üstü kar bindirir.
Müşterisini de hileleriyle "ayakta" uyutur.
Yani bin bir türlü desiseye sahip!
***
KREDİ KARTI VE BANKA SOYGUNU?
Son yıllarda.
Herkesin malumudur Kredi kartı.
Sanmıyorum ki, herkesin cebinde, bir iki tane olmasın!
Muhakkak vardır.
Niye derseniz?
çünkü "bankalar bizzat" kendileri enva-i hile desiseyle dağıtıyor.
***
Öyle ki.
AVM'lerin kapılarının önünde, "Kredi kartı" formu dahi veriliyor.
Kimlik numarası yeter.
Gerisi önemli değil.
Hele bir de aldığıyla geçinemeyen.
Gelir seviyesi düşük olanlar.
çaresizlik içerisinde; li-veli kullahı misali kredi kartı alanlar.
***
Bir de.
Ayağını yorganına göre uzatmayan var.
Eee.
Onun için de fırsat bu ya.
Kredi kartında, "paranın" yüzü yok.
Harca harca cepten çıktığı sanılmaz.
Sanki bedava.
Ama öyle değil.
Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu misali.
***
Karttaki;
Tuzak hali ödeme günü gelince başlıyor.
Takıldın mı!
Artık kurtuluşun ve iflahın bilaistisna yok!
Her geçen gün aleyhine.
Batak.
Tabi ki, bu batak yerinde durmuyor.
***
Zaman işleyişiyle.
Sizi hızla, dibe doğru çeker,
Tabiri caizse, "iliğinize" kadar, sömürme devri başlar.
Elde-avuçta ne varsa!
Siz ölseniz dahi mirasçılarınıza kalır o borç.
Yani babadan oğula, toruna kadar uzar gider.
Borç bir ise, faizi bin biniyor.
***
Neyse!
Dün dostlar ziyaretinde bu meyanda mevzuu açıldı.
İçlerinden biri "kredi" kartı mağduruydu.
Zamanında, "bin pişmanlık" duygusuyla, elini kaptırmış.
Yani kredi kartı almış.
Tabi dönem borcu ödenmeyince, evdeki hesap çarşıya uymaz misali; "kbus" başlamış..
***
Elde avuçta.
çevrede.
Eş-dost akraba, derken çalmadık kapı-gitmedik makam kalmamış.
Malum maaş olsa bile aylık ödenir.
Lakin banka faizi "günlük" işliyor.
Yetişir mi?
Biri koşuyor, diğeri yürüyor.
***
Diyor ki.
Banka müdürüne gittim "ne yapabilirim diye?"
Bana;
Size borç miktarınız kadar kredi açalım.
Böylece "borcunuzu" ödemiş olursunuz.
Nasıl yani?
İşte bu yani var ya, "tuzağın" ikinci tuzağı.
Derler ya, hile içerisinde hile.
***
Eee.
Garibanım düşmüş denize, sarılmaz mı yılana.
Sarılıyor.
Borç 510 iken, bu kez 50'ye çıkıyor.
Karşılığı yok.
Maaşın sabit hali belli.
Ne oldu.
Bankaya dün bir kez muhtaçtı, şimdi iki kez muhtaç hale geldi.
***
İfadesiyle.
Olduk sabit gelirli banka mahkmu!
5 bin liralık kredi, bugün 55 bin liraya oturdu.
Nasıl bir dua ise.
Diyor ki,
Şükürler olsun ki kaynanam vefat etti.
Hanıma üç-beş miras kaldı, "onunla hesabı" kapattım.
***
Şimdi!
Banka, hele ki kredi kartı adını duyduğumda kaçacak delik arıyorum.
Kbus gibi.
Bankadan maaşı eşim gidip çekiyor.
Ben çekmiyorum.
Kredi kartını dahi elime almıyorum.
Lanetledim.
***
Ve uyarısı var.
Tabi ki, bedduasıyla birlikte.
Siz siz olun bankaların 'cırağına" düşmeyin.
Düşerseniz, akıbetiniz "çöl" olur.
Hakkından fazlasını "hak" olarak gösterip soyup-soğana çevirene de, Allah belasını versin.
***
TEŞVİK ZİRVESİNDE BANKA TEPKİSİ?
Söz;
Bankalardan açılmışken, dün "Teşvik Zirvesi" vardı.
Malumunuz.
Ekonomi Bakanı Zafer çağlayan.
Tarım Bakanı Mehdi Eker.
Ve ekonominin patronları, iş dünyasının aktörleri, hepsi Diyarbakır'daydı.
Teşvik sisteminin birinci yıl dönümü nedeniyle.
Neler yapıldı, geldiği aşama neydi diye konuşuldu?
***
Zirveye;
Bölge esnafının bankalara tepkisi damgasını vurdu.
Şöyle ki.
"Risk" gerekçesiyle, Bankalar çifte standart uyguluyor.
Batı illerinde ayrı,
Güneydoğu'da ayrı bir "kredi" konsepti işletiyor.
***
Diyarbakır'la,
Denizli ili arasındaki "kredi" limiti fersah fersah ayrı imiş!
Faiz oranı da ha keza.
Bir de, "ipotek" talebi var.
O da yüksek oranda, belli şarta dayatılarak.
Özellikle esnafı için.
Gayr-i menkulü kabul etmiyor.
İlla ki, batı illerinde birinde olacak.
Yoksa bir kaç memuru "kefil" olarak göstermesi gerekiyor.
***
Sıfır risk.
Bir de; işyeri ya da fabrika "sigortalanması".
Bunda da imtina var.
Hem sigorta şirketleri.
Hem de Bankalar nezdinde.
Neymiş.
Terör var, şiddet var, çatışma ortamı var da ondan.
***
BATIYA FARKLI- GÜNEYDOĞU'YA FARKLI?
Anlayacağınız!
Siz siz olun;
Ne bankalara güvenin,
Ne de hesapsız-kitapsız "kapılarını" çalın.
çünkü.
Dinleri de,
İmanları da,
Fikirleri de, zikirleri de "parasal" soygundur.
***
Sayın çağlayan'ın ifadesiyle; "edep, ahlak yahu".
Baksanıza.
Hükümeti devirmek için bile.
Ellerindeki,
Kozları farklı "zihin bunalımıyla" kullanıyorlar...
Ülkenin birçok yanını;
Yakıp-yıkan "Gezi" tuzağına finansman sağlıyorlar.
Gaye.
Hükümeti devirip, "faiz" oranını, yükseltmek.
Ülkeyi ve halkı daha bir soyup-soğana çevirmek.
Ne diyelim!
Söylenecek bir söz var..
O da şudur;
Allah bizi, bankaların "şerrinden ve sinsi" tuzaklarından korusun.
Hayırlı cumalar.