Bugün;
Dicle Üniversitesinde çok önemli bir çalıştay var!
çalıştay;
"Tüm Yönleri ile Boşanma" başlığı altında, yapılacak.
Yani;
Aile bütünlüğünü bozan "nedenler?"
Parçalanmış aileler.
Ve bu ikmalde "eşlerdeki" sadakatsizlik konu edilecek.
İki gün boyunca, bunlar konuşulup-tartışılacak.
***
Denildiğine göre;
30'a yakın farklı Üniversitelerden Akademisyen.
Kadın,
Aile ve Sosyal yönü bulunan, 17 civarında Sivil Toplum Örgütü.
Kamu Kuruluşları.
Ve konusunda uzman isimler çalıştaya dhil olacak.
Tabi;
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin.
Türkiye'de,
İlk kez böylesine kapsamlı bir çalıştay olacağı ifade ediliyor.
***
Ev sahibi,
Dicle Üniversitesi Rektörlüğü olduğu için.
Dün;
Genel Sekreter Prof. Dr. Sabri Eyigün bilgilendirme yaptı.
çalıştayın,
Muhtevasıyla alakalı, tabi "aile bölünmüşlüğüyle" ilgili de hayli veriler ortaya koydu.
Diyor ki;
Son 10 yıl içerisinde "parçalanan" aile sayısı, geçmişe oranla "yüzde yüzün" üzerinde.
Boşanmalar.
Tabiri caizse;
Almış başını gidiyor, özelliklen de son iki yıl içerisinde vahim düzeyde.
***
Nedenleri,
Niçinleri sıralarken ailelerin ve özellikle toplumun nasıl "dejenere" olduğu, gerçeği de "su yüzüne" çıkıyor.
Bakınız;
Boşanmak isteyen kadınlardan yüzde 91'ini "ekonomik özgürlüğünü" alanlar teşkil ediyor.
Eyigün,
Bunu şöyle yorumluyor:
"Maddi imknı olunca rahata alışınca ve imknlara alışınca erkeğe tahammülü az oluyor.
Televizyon dizileri,Televole gibi programlar, nedeniyle hayata farklı bakmaya başlıyor."
***
Aslında;
Toplumu yozlaşmış eden,
Aileleri,
Bölük-pörçük parçalayan,
Eşler arasındaki "bütünlüğün" simgesi olan sadakati sadakatsizleştiren.
Maddiyatın,
Maneviyatın önüne hızlı bir şekilde geçmesine neden olan.
Fedakrlığın,
Artık "tahammülsüzlükle" yer değiştirdiği gerçeğinin nedeni.
Tamamen;
"Sosyal dengesizlikten" gelmektedir.
Yani bir sürecin;
Devri içerisinde olunmasından kaynaklıdır, bu hal-i tahribat.
***
Hiç kuşkusuz ki;
Ailelerin "en büyük" hayat kurgusu, televizyon ekranlarıdır.
Ki;
Günlük zaman diliminin "ekseriyeti" bu ekran karşısında geçilmekte.
Sosyal,
Hayatı adeta "köreltti" bu Televizyonlardaki "diziler".
Programlar.
Ve sanatçıların "yaşam" şekillerinin, yansıtılması.
Bunlar.
Ama tüm bunlar "vahim" düzeyde, aile hayatına "etki" yaptığı gibi, "yol haritası" olarak, kurgu alıyor.
***
Belki;
Denilebilinir ki "devir değişti".
Evet, aynen de öyle.
Devir değişti.
Ama değişen, "aile bütünlüğüne" yönelik, dış etkenler!
Hatırlayın;
Bir zamanlar televizyon ekranlarında, "aileleri" kutsayan dizi ve programlar vardı.
Perihan abla.
Süper baba.
Mahallenin muhtarları.
İkinci Bahar gibi dizileri!
***
Bunlar;
Mahalle yaşamını,
Kuvvetli aile bağlarını,
Eşlerin birbirlerine olan "canhiraşane" sadakati anlatıyordu.
Vurgular tamamen; "toplumsal" birlikten ve dayanışmadan, yanaydı!
Ama bugün;
Bu zihniyet değişimiyle, 'romantizm' anlayışı, kadın erkek ilişkileri değişti.
Ekranlara yansıyan dizilerin içerikleri farklılaştı.
Şimdilerde,
Adlarını bile sıralamaktan "hicap" duyduğum diziler "beyin" kemiriyor.
***
çöpçatan misali;
Evlilik programları almış başını gidiyor!
Hele hele;
Ailelerin "gözüne" sokarcasına, "az sonralarla" ünlü; "artistlerin" ilişkilerinin, ekrana taşınması.
İhanet.
İhtiras ve bol çalkantılı hayatlarını insanların, ailelerin, ebeveynlerin, gençlerin gözleri önünde "kare kare" yaşatılıyor.
İhanette olabilirlilik,
Sapık ilişkiye "romantizm" diyen bir zihniyet, türetildi ne yazık ki?
Anlayacağınız;
Milletin de,
Ailelerin de,
Bireylerin de "ahlakı" hızlı bir şekilde bozuldu, bozuluyor.
***
Dikkat edin;
Önceden boşanmak büyük bir hadise olarak algılanırdı.
Her ne kadar;
Güneydoğuda bu "algı" kısm-i olarak, korunuyorsa da, sıradanlaştı.
Bölge dışında ise;
Tamamen günlük hayatın bir akışı gibi sıradan bir olay halini aldı.
Artık;
Evliliği ayakta tutmak için fedakrlık yapmak kimsenin işine gelmiyor.
Nikh masasında "evet" ile başlayan evlilikler kısa sürede adliye koridorlarında sona eriyor.
Dedik ya;
Devir değişti, ekranlar hipnoz ediyor.
Aileler;
"Reyting" kurbanı olarak,"ahlaki erozyonun" batağında, dağılıp gidiyorlar.
***
El hak.
Bunlar;
Hadisenin "özüne" sirayette yüzde 50'nin üzerinde olabilir!
Ama geriye kalan önemli bir etken de;
İnanç ve dini değerlerin "insanlar" üzerinde etkisizleştirilmesidir.
Verilere bakın;
Bölünmüş, parçalanmış, boşanmış çiftlerin aile dokularında; "dini" yaşam pek yok.
Nadirdir;
İnançlı ailelerde "ihanetin, sadakatsizliğin, farklı ilişkilerin" vuku bulması.
Kadının ayıbı,
Erkeğin "vicdanını", Erkeğin ayıbı ise kadının "sadakatidir"!
***
Elbette ki;
Evliliğin mutlu ve huzurlu bir şekilde devam etmesi;
Kadının da erkeğin de üzerine düşeni yapmasıyla mümkün.
Kadın toplumsal yaşamında da, aktif bilgili, kendini yenileyen bilen bir anne olmalıdır.
Erkek de aynı şekilde, tartışan kişi olmak yerine, dinleyen ve anlayan kişi olmalıdır.
İster anne olsun ister baba olsun,
İlgisini sadece çocuklarına değil,
Eşine de göstermelidir.
Anne ve eş kimliğini dengede tutabilmelidir.
***
Sonuç itibariyle;
Her şey meşru kılınacak olunursa.
Ahlaki erozyon dayatması devam edecekse.
Bilinmelidir ki;
Kısa sürede ailelerde daha geniş çukurlar oluşacak.
Bir baktınız ki;
Bir sonraki nesilde aile mefhumu denilen "müessese" kalmamış olacak.
Bilmem.
Yanılıyor muyum, isterseniz bi çevrenize bakın.
Hayırlı cumalar.