AK PARTİ VE DTP KONGRELERİ!
Eklenme: 10/5/2009 12:00:00 AM

Malum hafta sonu trafiği 'siyaset' odaklıydı. Yoğunluk hâsıl olduğu gibi 'icrasından' dolayı bir hayli kendinden söz ettirdi. Ülkeyi ve ülke insanını 'çok derin ve ivedilik' arz eden düşüncelere sürükleyen 'gelişmeler' vuku buldu. Ki öyle tahmin ediyorum ki, 'haftanın' siyasi aktifliği önümüzdeki günlere de bir hayli 'yansıma' gösterecektir. Evet! Bu trafiğin iki önemli 'ayağı' vardı; biri iktidarda bulunan AK Parti! Diğeri de; Demokratik Toplum Partisi! Yani DTP ve AK Parti. Cumartesi günü AK Parti, Pazar günü de DTP büyük bir ihtişamla 'Büyük Kongrelerini' gerçekleştirdi.

***

Özellikle kongre sonucu ve Parti MYK üyeleri noktasında; 'sürpriz' vaki olmadığı gibi Liderler de değişmedi. Tek liste, tek adam! AK Parti'de Erdoğan, DTP'de ise Ahmet Türk! Üzerinde konuşulacak, tartışılacak bir değişiklik yok. O nedenle; 'fazla da', seçim ve MYK üyeleriyle alakalı konuşmak yersiz. Önem arz eden ve üzerine 'hassasiyet' istenen; 'açılımdı'! Çünkü gerek Başbakan Erdoğan ve gerek Ahmet Türk; 'ülke mozaiği' noktasında; çok ciddi ve altı çizilen 'tespit ve söylemlerde' bulundu. Hani derler ya 'geri dönüşü olmayan yola girildi' diye; onlar da 'geri dönüşü olmayan' tespit ve söylemler icra etti.

***

Türkiye'nin 'en büyük ve kanayan hadisesi' Kürt mevzuusuyla alakalı; 'geri dönüşü yok, çözüm mutlaka' dediler. Ve bundan sonrası da 'zorunlu' istikamet ve bulunan noktadan ilerisi olması gerekir. Anlayacağınız; iki lider de ezber bozdu. Bu anlamda isterseniz ilk analizimizi; Başbakan Erdoğan'la devam ettirelim. "Cezaevinden, iktidara giden yürüyüş!". Başbakan 'iyi hatip' olması münasebetiyle; 'konuşması' akıcı. Bu nedenle; 'sözcükler' çok rahat ve anlaşılır. Pür dikkat televizyondan izliyorum! 8 yaşındaki AK Parti'nin 7 yıldır 'iktidarda' bulunuşunun güveniyle konuşuyor Erdoğan!

***

'Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece' diyor ve sonra da; 'kendi mozaiğini' tanıtıyor. "Ahmet Kaya, Cem Karaca, Nâzım Hikmet, Mehmet Akif ve Saidi Nürsi hazretlerinden 'dizeler' alıyor. 'Yaradanı severim, yaradandan dolayı'! Yani 'herkesi insan olduğu için' sevmeliyiz ve görmeliyiz! Erdoğan 'Etnik kimlik, alt kimliktir' derken, vurgu yapıyor! Kimse; etnik kimlikten, dininden, mezhebinden dolayı 'dışlanamaz'! Bu 'düşünce' ötekileştirme olduğu gibi; 'bölücülüktür! 'Önce insan, sonra devlet'!

***

Evet! Altı çizilen cümlelerinden en önemlisi de 'Kürt Kardeşlerim' idi! 'Onların meselesi benim meselemdir'! Ekliyor çözüme ve 'güven tesisine' giden yolu, güçlü demokrasi diye! Bunun 'varlığı ve bütünlüğüyle' mümkün. Hukukun, özgürlüğün. refahın, hakkaniyetin ve İnsan Haklarının varlığı ancak ve ancak; 'güçlü demokrasiyle'! Demokratik Cumhuriyet'le 'sağlanabilir! Özü ve sözü 'noktasında', bir de çatıyor 'siyasilerin' seçkin ve elit kesimine; 'yolumuza takoz olmayın' diye! Çünkü 'tarihi bir misyonumuz var'! Hayallerin 'umudu', yoksulun, fakirin, beçarenin de 'kurtuluş' reçetesiyiz!

***

Anlatıyor 'acıları' ve geçmişteki 'yıkımları'. Çarpıklığın ve anti demokratik yapının; ülke üzerinde yarattığı tahribatı. Özellikle 'toplumdaki' güvensizlik korkusu. İnsanların birbirinden 'ürktüğü' kuşkulandığı ve nefret duyguları beslediği. 'Potansiyel' suçlu görme anlayışı! 'Kürt olduğu' için 'yasaklar' zinciriyle nasıl boğdurulduğunu. Faili meçhul cinayet. Ve 17 bin civarındaki 'kayıp'! Beri yanda; 30 yılda yaşanan 'vakalar' ve 40 bine yakın insanın 'kabirle' son bulan hayatı. Daha sayamayacağımız; onlarca 'çarpık ve dar' düşüncelerin rejimin 'keyfiyetiyle' oluşturduğu vahim dönemler!

***

Özü itibariyle; Erdoğan şuna 'dikkat' çekiyor! 'Türkiye eski Türkiye değil, artık değişimin ve gelişimin ve açılımın' ülkesi! Doğrusu da bu! Yeryüzünde 'değişmeyen' ne? Dünya değişiyor, hatta mevsimler bile! Neden Türkiye 'değişmesin?'! 'Saplantılardan, dar kayıplardan, öteki düşüncelerin tapasından' neden kurtulmasın, neden 'özgürlük zincirini' kırmasın? Evet! Erdoğan 8 yıllık partisinin 7 yıllık 'iktidarını' 'insan odaklı hizmetle' devam ettireceğini söylerken, bu yolda 'tek başına' olduğunu da söylüyor. İşte 'kırılgan nokta da' burası! 'Tek başına yarış koşusu' olmak! Nitekim siyasi uzmanlar bu duruma 'en büyük tehlike' teşhisi koyuyor.

***

Çünkü Erdoğanı zorlayacak, onu herhangi bir noktada vazgeçmekten ya da durmaktan caydıracak bir muhalefet yok. Bu da; 'şu ikilemi' yaratıyor; 'acaba'! Sapar mı, sapmaz mı, yapar mı yapmaz mı, doğru mu, yanlış mı, güvenilir mi, güvensiz mi? Duruma 'kesin' bir söz kullanmak doğru değil. Ancak; özü ve sözü itibariyle 'Erdoğan ve AK Parti' geri dönüşü olmayan bir yola girmiştir. İnşallah ülke, millet ve Güneydoğu insanı için 'selametle, huzurla ve istikrarla' son bulur. Tabi Demokrasinin güçlenme gösterdiğini de görmeliyiz.

***

Gelelim DTP kongresine ve Parti Lideri Ahmet Türk'ün 'kendi açılarında' ezber bozan açılıma dayalı konuşmasına! Öncelikle ifade edeyim DTP kongresini de AK Parti kongresi gibi 'televizyondan' izleyerek, notlarımı aldım. Yani bizat-i katılım gösterip, çıplak gözle olup-bitene vakıf olmadım. O nedenle; yansıyanla yetineceğiz. Kongre'de 'konuşmaların' ötesindeki olan vakaya ilk kez 'bildik görüntüler' yaşandı demeyeceğim! Belki birileri 'diyecektir'! Bugünkü gazete ve köşe yazılarında; 'DTP kongresinde yine bildik görüntüler yaşandı' diye!

***

Neden demeyeceğim! Çünkü 20072008 yılındaki 'kongreleri' hatırlarsak! Orada neler olduğunu ve neler yaşandığını. Ama dün 'münferit' bir kaç tavır geliştiyse de; 'genel' itibariyle 'Türkiye partisi' olma noktasında, DTP olumlu bir resim çizdi. Türk Bayrağının asılı olması, 'istiklal marşının' okunması. Ve 'suç teşkil' edecek bir görüntünün; yaşatılmamasına 'özen ve hassasiyet' gösterilmesi. Bu bir ölçüde DTP'nin 'kendi' ezberi bozanını yarattığını gösteriyor. Yani; DTP de 'ülke partisi' olma noktasında 'değişiyor'. Olması gerektiği gibi. Açılım ve DTP'yle alakalı 'düşünce'!

***

Ahmet Türk 'kürsüde'! Her ne kadar 'bir süreliğine' yüzleri maskeliler tarafından 'kürsü işgali' hâsıl oluyorsa da, konuşuyor! 'Kürtlerin temel arzusunun' ne olduğuna dikkat çekerken, şöyle diyor: ''Kürtler, Cumhuriyet'in eşit özgür yurttaşları olarak kardeşçe bir arada yaşama arzusu, inancı ve kararlılığı içerisindedir.'' Türklerin ve Kürtlerin 'Kurtuluş Savaşına' uzanan tarihsel birlikteliğinden bahsederken; 'değişimin' hangi minvalde olması gerektiğini de söyledi: ''Cumhuriyet, 86 yıllık bir gecikmeyle de olsa, demokratik bir ülke olma rotasına girmenin sancılarını yaşıyor. 1924 Anayasasıyla başlayan ret ve inkâr politikasının sonuna doğru geliniyor.

***

Özellikle Deniz Baykal ve Bahçeli'ye 'Kürt açılımı' hamlelerine ilişkin 'ülke parçalanıyor' iddiasına tepki gösteren Türk! "Bunlar kendi iktidarlarının parçalanacağından korkan bir azınlıktır"! Ve altı kalın çizgilerle çizilmesi gereken; 'devletin üniter yapısıyla' alakalı, sorunun olmadığına ilişkin sözlerini şöyle sıraladı: "Kürtlerin dilsel, kimliksel, kültürel hak talepleri üniter yapıyı daraltmaz, sınırlandırmaz. Türk yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini kısıtlamaz, eksiltmez".

***

Ve ekliyor, 'korku içerisinde' olanlara Kürtlerin 'taleplerindeki' güven tesisini: "Kürtlerin, Cumhuriyet ve bayrakla bir ihtilafı yoktur. Tepkimiz, farklı kimlik ve kültürleri tek tipleştirmeye çalışan sisteme ve anlayışlaradır. Bu nedenle, 'Türkiye tekçiliği esas alan katı ulusal yapıdan çoğulculuğa dayalı demokratik üniter bir devlete-ülkeye dönüşmelidir' diyoruz.'' Evet! AK Parti ve DTP'nin 'siyasi ve kendi' ezber bozan söylemleri; 'şu gerçeğin' kaçınılmazlığını ortaya koyuyor! 'Büyüyen Türkiye, değişen Türkiye, güçlü Demokrasi, Özgür ve Bağımsız Hukuk, İnsan olarak görülebilme'! Güzel bir hafta dileğiyle.