"------ Herkese eşit. Koltuğundan ve kendinden korkmayan. Genele yayılan kabulcü felsefeye sahip. Şahsiyetinde; Düşünen, konuşan, fikir üreten ve tabi ki "ülkenin" genel yapısına hâkim. Fikirlerine saygı duyulan... Geçmişinde; kirlilik ve ihale peşkeşliği bulunmayan. Tecrübeli; İsme AK Parti önem arz edici noktada "ihtiyaç" duyarak, aramalı. Yani; Halka açılmalı, birilerinin "hakkına" ait açılım içerisinde olmamalı. Çünkü 2011 seçimleri yüzyılın seçimi olacağını düşünürsek, "ağırlıklı yük" il teşkilatı üzerinde olacak! -------"
***
Sevgili okurlar. Dün; Sizlerle buradan sohbet ederken işte bu ifadeleri dizelemiştim. "AK Parti İl Başkanı" bu vasıflara haiz olmalı diye! Hatırlatma babında; Bir kez daha "o düşünceleri" ve tanımları aktarmış olduk. Tabi ki; Satırların dehlizinde var olan mesajın adresi bulma noktasında da çağrım olmuştu. Özellikle de; AK Partinin "söz sahibi" kurmaylarına yönelik bu ifadelerimiz "akıl küpesi" olsun diye. Çünkü; Dün AK Parti Teşkilatlanmadan sorumlu Başkan Yardımcısı Fikri Işık... Ve Himayesindeki bazı parti kurmayları Diyarbakır'a misafirdiler. Bahse konu; İl Başkanı kim olmalı gayesiyle, "nabız yoklaması" yaptılar.
***
Kocaeli Milletvekili Işık ve diğer isimler; Gün boyu İl, İlçe ve Merkez İlçe Teşkilatları ile Partinin şehir komitesindeki isimlerle, diyalog içerisinde oldular. Önce; Gruplar halinde teşkilat üyeleriyle "istişarede" bulundular. Sonra da; Siz, Kimi AK Parti Diyarbakır İl Başkanı olarak görmek istiyorsunuz şeklinde soruyu yanıtlama babında; form doldurttular. Yani; Tercih edilen ve öne çıkan isim kimler babında? Doğrusu; Gün boyu bu eksende meşakkatli bir diyalog trafiğim oldu. Seyr-ü sefer; Ve AK Parti gönüldaşlarına "inme" noktasında nasıl bir yol haritası çizildi. Seçilecek kişinin de; Az önce girişte "dillendirmeye" çalıştığım vasıflara sahip mi noktasında?
***
AK Parti'yi yakinen takip eden... Siyasi "içtihadını da" bilen biri olarak; açıkça ifade etmek gerekirse... Her ne kadar; İl Başkanını belirlemeyle alakalı görevlendirilen Milletvekili Işık... Biz secici olacağız. Teşkilatların belirlediği 45 isme, kesinlik kazandırarak, rapor halinde Başbakan'a sunacağız. Son kararı; Atama noktasında Başbakan Erdoğan verecek" diyorsa da... İnanın; İstişarenin dışarıya yansıyan profili... Ve, Parti çevresinden, özellikle hatır-ı sayılır kişilerin bilgi aktarımıyla... Durumun; Pek iç açıcı olmadığı gerçeği hâsıl oldu... Telaffuz edilen isimler açısından da; Kamuoyu nezdinde "sükût-ü hayale" uğratacak düzeyde olduğu bilgisini müşahade ettim. Yani; AK Parti yine "kafa-kol" ilişkilerine meze olma yolunda.
***
Eğer; Vesayetler "söz sahibi" olma hikmetlerini devam ettirirlerse. Parti; Açısından çok büyük bir kayıp olacak. Hani bir söz var; "Eski tas, eski hamam" misali, anlayış devam edecek. Bir dostumun ifade ettiği gibi; Zaten bu düşünceden dolayı değil midir ki Ak Parti'nin Diyarbakır'da varlığı ile yokluğu hissedilmiyor diye. Dile kolay! Salt tek başına iktidar partisi. 6 tane de; Milletvekiline sahip. Bir de; Yatırımcı noktasında Bakan temsilliyeti var... Ama gel gör ki; Diyarbakır'da "söz sahibi" olabilme noktasında yerele özgü hiçbir siyasi mücadelen yok... Öyle ki; Hükümetin bölgeye "oluk gibi" akıttığı para. Gerçekleştirdiği yatırımlar. Ve diğer, olanakları "anlatma ve anlatabilme" gayretinde olan bile yok. Malum; Siyaset "aktivitelerle" hayat bulur. Halkla; bütünleşmede "güç kazanılır". Ama; Diyarbakır'ın özellikle AK Parti'de kırılamayan tabu bu... Nasıl olsa; Başbakan Erdoğan'ın. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün halkın teveccühüne nail olmuş, esen rüzgârı var. Yetiyor(!)
***
Bence; Artık bu düşünce ve beklenti karakterine sahip olanlar tasfiye edilmeli. Dün de vurguladığım gibi; "Adam gibi adam" icrasıyla AK Parti artık Diyarbakır'da kendini yenilemeli ve anlatmalı. Aslında; Bu "kısır" resim oluşumu çift yönlü bir zarar ve arıza veriyor; Diyarbakır ahalisine... Şöyle ki; BDP Teşkilat ve Siyaset anlamında "rakipsizim" diyor... Çünkü; Karşısında "siyasetini" yerel bazda kollayanı, sorgulayanı, araştıranı yok. Olmadığı için de; Her şey benim doğrum fikriyatıyla istenilen demokratik ikmali gerçekleştirilmiyor. Bilirsiniz; Demokrasilerin hayat bulması ve güç kazanımı "çok seslilikten" gelir. Ama; Diyarbakır'da ne yazık ki bu seslilik yok! AK Parti; Birey vesayetine dayalı olması münasebetiyle işlevsiz. 'Kimse bana dokunmasın' misali. Kentteki siyasi hava; Bu garip hali seyir içerisinde olunca, doğal olarak karşı taraftan da sorgulama gelmiyor.
***
Yani; Birbirlerini "tetikleme" babında alternatif ve rekabet gelişmiyor. Olmayınca da tabiri caizse "kalite" üremiyor. Demem o ki; AK Parti eğer 2011 yılı seçimlerini "yüz yılın" seçimi olarak görüyorsa. Eğer; Bu seçimler "yeni bir Türkiye" yaratılacak sloganıyla, icra edilecekse. Eğer; Sivil Anayasanın halkın önüne getirilip, hayat verileceği desturunu taşıyorsa. O zaman; Birey vesayetleriyle Diyarbakır'da "siyaset" aktivitesinde bulunmayacak. Daha; Eşit, özgür, konuşan, tartışan bilen, bildiren şeffaf. Ama! Ceket ilikleyen, el pençe duran değil, halkların haklarını savunan. Birinin "hakkına" saplanıp, batak duruma düşmeyen... Bir zihniyetin; Artık siyaset arenasında politika üretmesi gerekir.
***
Onun için; AK Parti kurmayları "İl Başkanlarını" arama noktasında bu "akıl küpelerini" kulaklarına takmayı unutmasın. Ve tabi ki; Başbakan'ı da sakın ola aldatmasınlar. Yeter. Çünkü Salt Başbakan bu durumda aldatılmıyor. Diyarbakır ahalisi ve partiye gönül verenlerde aldatıldığı gibi; nimet olarak görülen demokrasinin de ırzına geçilmiş olunuyor. Bizden; Görünen resmi aktarmak. Gerisi; AK Parti'nin beyin zekâsında. Harddiski, nasıl bir işlem geliştirir bilemem. Güzel bir hafta sonu dileğiyle.