Arıza-i bir durum. Mevzuular tuhaflık arzında.
Mantık yok. Düşünce tutarlığı hiç aranmıyor.
Her şey, "algı" kazanında.
Gelen, kevgirle "karıştırıyor". Giden, "ateşe" bir odun atıyor…
***
Hele ki; Siyasi ve ideolojik saplantılar.
En hassas, kilit meseleler dâhil.
Sinir ucu açık, "kanayan" mevzuular bile.
İşte, Çözüm süreci.
İşte, IŞİD'in vahşeti.
İşte, Kürtlerin, "hedef" tahtasına oturuluş hali.
Ve daha, nice olaylar.
***
Dikkat edin.
Hepsi, "hoyratça" boca ediliyor, önümüze.
Alakalı-alakasız. Yetkili, yetkisiz.
Sözcü, "kesilmiş" bir edayla, konuşuyorlar.
"Her şey açık ve ortada" diye, gösterilmeye çalışılıyor.
Ama gel gör ki; gösterilen, aleni olan "hiç bir şey yok!
Kapalı kutu.
***
Anlatılanlar anlaşılmaz!
Bilinmez denklem gibi.
Çünkü hakikat "açıklanmıyor", üstü kapalı tutuluyor.
Varsa yoksa kendi kazanımlarına yönelik algı üretimi!
Yani, taraflar bulundukları cepheden "algı kumpası" kuruyorlar.
Der demez; "zaten hüküm verilmiş" diyorsunuz.
Eee.
Halkın da, "kafası" bir o kadar da karışıyor.
***
Suriye.
Sınırın bir adım ötesindeki, insanlar.
Rojava.
Kürtler, Araplar, Yezidi. Türkmenler.
Irak'ın, Kuzeyi. Kuzey Irak.
Türkiye sınırının bir adım ötesi yaşayanlar.
Hepsi etle-tırnak misali aynı kesim! Ya, İran'ın sınır boyundaki halk.
Sınırdaşlar.
***
Evet.
Ama "kardeştirler", eş, dost-akrabadırlar.
Bu coğrafya.
Türkiye Cumhuriyeti'nin, Misak-i Milli sınırları.
Osmanlı döneminde.
Daha bir asır olmadı; hepsi bu toprakların insanıydılar.
Onların vatanıydı. Ve birlikte yaşıyorduk, sınır yoktu.
***
Ne mayınlı alanlar.
Ne tel örgüler.
Ne de, "terörist" faaliyetle, yasaklanma kumpasları!
Ama bugün olduğu gibi, dün de Emperyalist güçler fitne üreterek, ayırdı...
Bu coğrafyayı böldü.
"Böl, parçala, küçült ve yönet" mantığıyla "bizi birbirimize" düşürdü.
Ve sonra kendilerine has sınırlar çizildi.
Kürtler "dörde" bölünsün diye Suriye. Irak. İran. Ve Türkiye!
Bugün ise, halklar kadar ülkeler, mezhepler üzerinde "bölünme" inşa ediliyor.
***
Bilen biliyor.
Ancak "algı kumpasıyla" bu hakikatler zinciri, göz ardı ediliyor.
Onun için de bazı "akıl fakirleri" bunlarda kim diyor.
Niye, "sahipleniyoruz?" diye sorguluyor.
Ama düşünmüyor, eğer bugün sınırlar bir adım geride çizilmiş olsaydı, onlar bugün bu ülkenin "asli vatandaşları" olacaktı.
Bugün yeniden bölünme, harita değişimine "mahkûm" edilmezdi.
***
Diyecek o ki;
Kimse kapıyı onlara kapatamaz.
Yüz çeviremez.
Hele ki, "bana ne" diyemez?
Öyle göçmendir ya da macirdir söylemi de, kabul edilmezdir.
Çünkü onlar kardeşlerimizdir.
Birileri, karşı çıksa da.
Türkiye yekûnuyla; "kardeşlik" inancı içerisinde onlara bakıyor.
***
Sınırdaki askerin tutumu.
El öpmesi.
Yaşlı kadına yardım elini uzatması.
Kucağına aldığı bebeğe "kondurduğu" sevgi öpücüğü.
Diğer yandan.
Rojava'daki "IŞİD" vahşetine karşı, direnmek üzere sınıra akın eden halk.
7'den 70'ine.
***
Ömründe eline silah almamış.
Adım atacak hali bile kalmamış; 80'lik dede.
Kadınlar.
Ve bıyıkları yeni yeşermiş, ter-ü taze gençler.
Onlar benim kardeşlerim.
Onlar benim akrabalarım deyip; "sınıra" koşuyor.
Sorgusuz-sualsiz "bende yardıma gidiyorum" diyor.
***
Çanakkale de.
Dumlupınar'da.
Beş parmak dağlarında.
Kürt Mehmet,
Türk Mehmet "omuz omuza, yanyanaydı".
İşte asıl okunması, düşünülmesi, üzerinde konuşulması gereken bu hakkaniyetin "bütünleşmesi" gerektiği iken.
Ne yazık ki; "gerilim ve çatışmanın" daha nasıl aktifleşebileceğinin körüğü içerisinde hareket ediliyor.
***
Yandaş.
Cemaat.
Ergenekon yapıya sahip, düşünceleri üretenler.
Atılan manşetler.
Dillendirilen, "analizlere" bakın!
Hele ki; "Çözüm sürecinin" aktör siyasileri.
Ayırım yapmıyorum.
Muhalefet.
Ya da iktidar.
Veyahut, yavru muhalefet.
Hepsi "birbirinden" beter bir halde gerilim ve çatışmadan "medet" umuyor.
***
Bölgede; "çözüm süreciyle" başlayan bir huzur ortamı var.
Barış. Kardeşlik ve "yaşama" olan özlemin, hayat buluşu.
Silahlar suskun. Çatışma yok.
Ne asker cenazesi.
Ne de gerillanın cenazesi, dağdan gelmiyor.
Yol kesen. Köy basan, toplu gözaltılar yaşanılmıyor...
Terör ve Devlet terörü yok!
İstikrar ve samimiyet var.
***
Sosyal. Ekonomik. Kültürel ve siyasi kazanımlar hızla güçleniyor.
Anlayacağınız!
Kürtler. Güneydoğu'da yaşayanlar.
Daha açık ifadeyle; Türkiye'nin top yekûnu, "yaşamın" doyumuna ulaşmaya çalışırken…
İşte dün, Diyarbakır'daki 'Karpuz festivali."
***
Şimdi; IŞİD'in ortaya koyduğu "vahşet" üzerinden bölgede "farklı bir siyasi" yelpaze estirilerek; "atmosfer" bozdurulmak isteniliyor.
Ürkütücü bir algı geliştiriliyor.
"Çözüm süreci bitti, çatışma yeniden başlıyor" diye.
Ve herkes; "nasıl savaş, nasıl çatışma" olabilir gayretkeşliği içerisinde!
Kimse "mevcut ateşe nasıl su dökebilirim" demiyor.
***
Çözüm süreci!
AK Parti "hanesinden" çıkıp, yasal zemin aldığında.
Yani "devlet politikasına" dönüştüğünde şunu demiştim.
Her kim. Hangi taraf "yol seyrinde" ben yokum dese.
Bu iş bitti. Veyahut "ayak oyunlarına" dâhil olursa; "bu halk" onları bitirir.
Bu böyle biline.
***
Ne yazık ki!
İki taraf için de; "bir ayak oyunu" söz konusu!
Üst üste "stratejik" hatalar yapılıyor.
Ki en önemlisi şu tehlikenin de farkında değiller.
Çünkü çözüm süreci.
Yani Kürtlerin mevcudiyeti.
Artık, Türkiye "sınırları" içerisinde çözüm yeterli değil, Ortadoğu'nun sınırları içerisinde çözümü istiyor.
***
Eğer, Kobani'de "istikrar" yoksa.
Eğer, Kuzey Irak'ta, huzur ve barış ortamı sağlanamıyorsa.
Eğer, İran'da durum karışıksa.
Kimse, Türkiye'nin Güneydoğusunda "her şey güllük-gülistanlık" olacağını düşünmesin.
Onun için "sürecin yuvarlak masası" artık, bu düşüncenin ikmalinde gayret sarf etmeli.
Yoksa "iç ve dış" müdahalelerle, "hassasiyetler" zor dayanır.
***
Tuhaf bir durum da.
IŞİD'le Türkiye ilişkilendirilmesi.
Şimdi, Türkiye cephesinde "resim bu kadar" büyüme gösterirken.
En büyük mağduriyet.
En büyük göç dalgasına maruz kalınırken.
Ki birileri, "zor inşa" edilen çözüm sürecini sabote etme gayretindeyken.
IŞİD'le, Kürtler bir kez daha "tarihsel" birleşmenin evresine girerken.
Denilebilinir mi; IŞİD'in arkasında Türkiye var?
İddiası bile akıl arızası.
***
Denilecek bir söz varsa o da hakikattir.
Hakikatte şudur.
IŞİD'in arkasında; Türkiye'yi, Irak'a, Suriye'ye, Mısır'a ve Afganistan'a "dönüştürme" gayreti içerisinde olan Emperyalist güçler var.
Ve bu güçlere "maşalık" edenler!
Özellikle, Kürtler olarak bu resmi iyi okumalıyız.
En önemlisi de; sorgulamalıyız.
Çünkü akan kan, "Kürdün kanı" kimsenin değil.
Hayırlı cumalar.