Sayın Hüseyin Aksoy.
Yeni İl Valimiz.
Dün "hayırlı olsuna" gittik.
Malum, adettendir bu tür nezaket hassasiyeti!
Her ne kadar; "mülki amir" ise.
Ve "evin" hal-i hazırda idarecisiyse de.
Yeni görev yeri münasebetiyle; "ziyaret ve hayırlı olsuna" gitmek kültürümüzün kuralıdır.
***
Önem arz edici!
Bizde geleneği bozmadık, ziyaret ettik.
Araştırmacı-Yazar Mehmet Ali Altındağ'la birlikte
Randevu saatimiz, mesai sonrasıydı.
Öyle planlanmıştı.
İçimden; "uzun bir ziyaret ve sohbet" olacak diye geçti.
Artık bu saatte kimse "valilikte" olmaz.
Gelen giden de, zor olur dedim.
***
Ancak yeni dizayn edilen Valilik salonuna girince, yanıldığımı anladım.
Koridor çiçek bahçesine dönmüş.
Salon dolmuş taşmış, adım atılacak yer yok.
Öyle ki mırıldandım, "bizim çiçeği" nereye bırakacaklar diye.
Vali makamına girince; "çiçeği gördüm".
Özel kalem ise, karınca misali, yoğun bir hareketlilik hkim.
Koşuşturma.
Günlük program.
Kurumların yazışmaları, imzalar, talepler...
Ve ziyaret istekleri.
***
Tabiri caizse, görüşme sırası var.
Kurum. Kuruluşlar. Dernekler.
Odalar. İş Dünyası.
Tabi ki heyetler. Siyasiler.
Olağanüstü bir "görüşme ve ziyaret" trafiği söz konusu.
Sevindirici.
Şehrin sahiplenilmesi ve dinamiklerin diyalogu.
Neyse!
Özel Kalem'de oturuyoruz.
İçeride heyet var deniliyor...
Kısa süre sonra, sekreter buyurun diyor "Vali Bey sizi bekliyor."
***
İçeri giriyoruz.
Vali Aksoy, kapıda karşılıyor.
Samimi. Sevecen.
Güler yüzlülüğüyle tokalaşıyoruz.
Bende bıraktığı intiba ve sohbete geçmeden, bir kaç not aktarmak istiyorum.
Aksoy'un özeli olarak.
Genç biri. Henüz, 51 yaşında.
Ama devlet tecrübesi, yüksek biri.
***
Şöyle ki.
Şuan ki mevcut 81 İl Valisi içerisinde, üçüncü isim!
Yani en fazla "valilik görevinde" bulunan kişi sıralamasında 3'üncü!
14 yıla yakındır; "kesintisiz" valilik görevini yürütüyor.
Ki görev yaptığı illere baktığımızda da; birçok ölçekte "farklılık" arz ediyor.
Hepsinde de 4 yılı aşan bir zaman diliminden fazla uzun süreli görev yapmış.
Sırasıyla; Muğla, Mersin, Samsun.
Şimdi de, Diyarbakır.
***
Takdir edersiniz ki!
Bu tür görüşmelerde; "intiba" önemlidir.
Özellikle, ilk intiba açısından
Aksoy Valilik yaptığı süre içerisinde edindiği tecrübeyle, "güven" verici
Yapmacık görünmüyor.
Kaygıdan uzak.
Birleştirici.
Üretken, çözümden yana biri
Sorunun; "tahribatından" çok sorunun çözümüne "kafa" yormanın doğru bir yol olduğuna inanıyor.
***
Kendinden de emin.
Ancak, kavgacı değil.
Hele ki odak noktada; "halk var ise polemiği sevmem" diyor.
Ne varsa o!
Hizmet, bir felsefedir "Hakka ve halka!"
Diyaloga açık.
çünkü konuşarak, tartışarak "çözüm" ikmale gelebilir, kavgayla değil.
***
Hassasiyeti, yasalar!
Kanun.
Nizam öncelikle, uygulanacak.
Taviz yok.
Ama, demokrasi, insan hakları, özgürlük ve eşitlik çerçevesinde.
Kimse kendini devletten üstün göremez!
Kimse de, devlete "yasa dışılık" dayatamaz.
Ötekileştiren.
Ya da "dışlayıcı" tavır ve siyasi söylem, felsefemde yok.
Kabul de değil.
***
"Uyumlu" bir profile sahip.
Kolektifliğe de önem veriyor.
Sanırım!
Diyarbakır için de "güven, tecrübe ve uzlaşı" yönünü öne alarak, görev yapacak.
Malumuz üzre kentin "tansiyonu" hep yüksek!
Kavga-gürültü ne yazık ki eksik olmuyor.
Bunu minimize etmek.
çıkabilecek yangını ilk kıvılcımda "söndürebilmek" için uzlaşıcı özelliğini kullanacak.
***
Tabi bunu "tek başına" yapması mümkün değil.
Zaten, onun için de; "Ekip ruhuna, kolektif işbirliğine inanıyorum" diyor.
Daha kapsayıcılık noktasında!
Kentin tüm bileşenleriyle "çimento harcının yapımında" yer alması gerekir.
Diyarbakır'ın "kazanımlar elde etmesi ve yükselişe geçmesi" o zaman kaçınılmaz olur.
Bu kent ahalisi kentine sahip çıkacak.
***
Yerel yönetimlere de önem veriyor.
Özellikle "diyalogun" sürekliliği açısından.
Diyor ki.
Seçilmişte. Atanmışta.
Bu kente hizmet için, görev almıştır, talip olmuştur.
Onun için de; "ayrı-gayrı" bir tutum olmaz/olmamalıdır.
***
Yoğun görüşme trafiğine rağmen, Aksoy'la uzun uzadıya konuştuk.
Yani beklediğim gibi oldu.
Aldığım intibaı da özetle bu satırlarla size aktardım.
Tabi bu sohbetin de devamında; "hem fikir" olup sözleştik.
Oftirikort, notlarda bende saklı!
Zamanı gelince, "istişareli" sizlere aktaracağım.
***
Sonuç itibariyle!
Diyarbakır çatışmalı sürecin, ruhuyla hep "öteki" görüldü.
Gerek siyasal iktidar.
Gerekse dönemin, devlet anlayışı.
İdare-i maslahatı, "güvenlikte, silahta, şiddette" gördü.
Atadığı bürokratta; "aynı ruhun" yolcusu olunca, "devlet ile millet" arasında uçurumlar oluştu.
Ki bugünkü; "ızdırap" o günkü zihniyetin ürünü değil mi?
***
Halkın gönlünde olmak.
Vatandaş gibi düşünmek.
Onun sorunlarına, acısına, sevincine "ortak olabilmek".
Onun yerine kendini "koyarak" dertlenebilen.
Devleti değil.
İnsanı kutsayan, bir devlet zihniyetini, uygulayan.
Kapılarını açık tutan.
Derdini anlatanı dinlerken; "gönüldaş" olmak.
***
Diline,
Dinine,
İnancına,
Kültürüne,
Gelenek ve göreneklerine,
Ulvi değerlerine; "saygı gösterip" yaşamasına ortak olabilmek.
Hazreti Ömer (r.a) adaletiyle, idarecilik yapmak!
İşte; Diyarbakır'ın bu "haleti ruhiyete" sahip, bürokratlara ihtiyacı var.
***
İnanıyorum ve ümit ediyorum ki.
Efkan Ala ile başlayan,
Hüseyin Avni Mutlu, Mustafa Toprak'la gelişen,
Mustafa Cahit Kıraç'la devir alınan halkla-devleti kaynaştırıp-buluşturan süreci, Aksoy en üst seviyeye çıkaracak.
Ki buna da, mecbur.
çünkü çözümün ruhu,
Barışın, huzurun, istikrarın "olmazsa olmazıdır" bu anlayış!
Sayın Aksoy'a bir kez daha; "hoş geldiniz" diyorum.
Kolay gelsin!