ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ KOŞUSU!
Eklenme: 8/25/2011 12:00:00 AM

Hükümet, "Ön hazırlık" butonuna bastı gibi. Zemin, Mekân ve "akil adamlar" açısından, hamle geliştiriyor. Harmana hazırlık! Önceki gün, Basına yansıdı, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in "bu minvalde" adım attığı. Alt, Zemin oluşturma gayesiyle, 29 Anayasa Profesörüne mektup gönderdi. Buyrun, "Gelin Anayasa Değişikliği" için, fikir jimnastiği ve alt zemin için "yapılabilecekleri" konuşalım.

* * *

Mektuba göre, 19 Eylül'de, "akil adamlar" toplanacak Ankara'da. Davet edilen akademisyenler arasında, Diyarbakır da var. Daha doğrusu; Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinden Anayasa Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem. Neyse! Tercihle alakalı "pek bir" düşünce saikamız yok! Zaten, Mevcut 29 akademisyen içerisinde, "her düşünceden" var. Toplum için önemli olan; "Sivil Anayasanın" bir an önce, vücuda gelip, hayat bulmasıdır. Çünkü, Yeni Anayasa "öyle ümit ediliyor ki" ikmaliyle birçok tabu yıkılacağı gibi. Türkiye'de, Özellikle "siyasal ve rejim" anlamında "yeni bir rotaya" girmiş olacak. "Vatandaşın" Anayasası. Sivilin, "Sivil ve demokratik iradeyle" hâkimiyet bulması ve yönetilmesi için. Dış etkenlerin "vesayet" zulmünün ortadan kalkması için.

* * *

Herkes bir bütünlük içerisinde, "Sivil Anayasa" için hazır diyebiliriz. 12 Haziran seçimleri öncesi bir "vaatti", Sivil Anayasa'nın yapılacağına ilişkin, açıklamalar. Yani, Siyasal partiler. Hepsi, "el mahkûm" misali, seçim sürecinde "vaat" etmişlerdi; "vesayetleri" yıkıp, sivilleşmek! Zaten bu saatten sonra kaçar halleri de yok. Eee. Millet zaten, "bıçak kemiğe dayandı" misali, 12 Eylül'ün askeri vesayetiyle "ikmal" edilmiş, Anayasa'ya "yaka silkeliyor". "Vesayetçi Anayasa" bir an önce gitsin diye. Haksız da değil. Her ne kadar ana vurgusu; "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" deniliyorsa da. Daha bir kaç yıl öncesine kadar. Milletin, İradesi ülke idaresinde "hâkim" olabilmiş mi? Yok. Asker'in, "Kaleminden" çıkan bir Anayasa sivil olabilir mi? Milleti değil, Devleti "kutsal" sayan bir zihniyetin, ürünü bugün yeryüzünde kabul edilebilinir mi? Mümkün değil.

* * *

Cemil Çiçek'in, Değişiklikle alakalı bu hamlesi önümüzdeki zaman içerisinde "olgunlaşmış meyve" halini alacak. İşte, Bu meyvenin olgunluğu ve servisinde, Güneydoğu "meselesi" nasıl bir "ilmik" dokusu alacak? Çünkü, Türkiye'nin "sivilleşmesi" ve demokratik bir anayasaya kavuşması kadar. Önem arz eden, Bir noktada "Kürtler" ikmal edilecek "Kırmızı Kaplı Kitapta" nasıl, kayıt altına alınacak? En fazla, Hassasiyet ve duygu geliştiren de bu "sorunun" yeni Anayasa'daki yanıtıdır. Kürtler, Yeni Anayasa'da "tanım" alabilecek mi? Demokratik, Ve demokrasinin "özüne" yakışır barışçıl bir, "tarif" görür mü? Aslında, Soru da, beklenti de, olması gereken de, "nettir". Yani, Flu veya karmaşık bir "hal-i ruhiyeti" olmadığı gibi; yılların icrasıyla oluşan hadisenin muhtevası, "gün gibi aşikârdır". Belki, Biraz erken olacak "kaygı veya dayatma" fikriyatı. Eleştiri ve "olmazsa olmaz" şartlarını öne sürmek.

* * *

Ama şu açıktır ki; "Kürtler" kimlik noktasında kendilerini "Kırmızı Kitapta" görmek istiyorlar. Hem de olmazsa olmaz olarak! Hiç kuşkusuz ki; Tarifte uzlaşı ve diyalogun" zemini yaratılırsa. Öyle inanıyorum ki, Yıllardır iç ve dış "etkenlerin" sirayetiyle oluşturulan "bulutlar" tar-u mar edilerek dağılır. Tabi, Hükümet öyle görünüyor ki, "bir mutabakat" noktasında, ikmal edecek Anayasayı. Her ne kadar; BDP ve AK Parti. İki taraflı "kapıları" şu an kapalı tutuyorlarsa da. Ramazan Bayramlaşmasına bile gidilmiyorsa ise de. Demokrasi'nin, "Demokratik anahtarı", oluşan bu "kapalı kapıları" öyle inanıyorum ki açacaktır... Açmaz ise, Ahali ve tarafların tarafları "olabilecek" sorumsuzluğa, sessiz kalmayacak.

* * *

Bunu, BDP özellikle "bir daha aynı" hataya düşmeme noktasında göze alamaz. Meclis boykotu ve siyaset üretememe, mevzuda öncü olamaması. İnisiyatif "alabilmedeki" geri kalışı hayli "eleştiri" okları almaktadır. Kendi tabanı tepkili. Nitekim, Önceki günkü yazımla alakalı bir hayli "tepki" aldım. BDP, Meclise gitmemekle "büyük bir yanlışlık ve zaman kaybı" yaşattı diye! Neyse; BDP'den gelen "sinyallere ve Meclis'ten talep ettikleriyle" görünüyor ki boykottan vazgeçiyorlar. Yani, Ekim'de "Meclis'in" kapısından içeri girip "yemin" edecekler. Etmeliler. Diyarbakır'da karargah kurmak. Bir kaç satırlık basın toplantılarıyla "ses vermek" iş değil. Gidilecek, Tartışılacak, konuşulacak, önerilecek, mücadele edilecek yer Meclis'tir. Şayet, Kürt sorununun çözümünde "adres" Meclistir gerçeğinden, sapılmıyorsa!

* * *

Evet, BDP'liler Sivil Anayasa'ya "beyin fırtınaları" geliştirmeliler. Elbette ki farklı "fırtınalar" yaratmamalılar. Lakin, En fazla efor sarf edecek mecliste konuşup-tartışacak olan BDP olmalı. İşte, BDP "bu tarihi" görevden ne kaçmalı, nede zıttı anlamda, tavır sergilemeli. Tam aksine, Tam demokrasi, tam demokratik bir yapı için, "siyasi aksiyon" icra etmelidir. Süreci tıkayan değil, açan olmalıdır. Tabi ki, AK Parti de, diğer muhalif partiler de. Bir de önümüzdeki zaman dilimi içerisinde "fikirlerine" başvurulacak olan STK'lar. Akil adamlardan oluşacak "komisyon" sivil kurumlardan gelecek "rapor ve önerilerle". Pek tabi ki, Partilerin de "uzlaşı" komisyonuna eşit ölçüde vereceği "ehil" adamlarla; yeni Anayasa dört koldan "inşa" edilecek. Fazla, Sarf edilecek zamanımız yok. Hele, Biz Kürtlerin hiç ama hiç "zaman kaybetmeye" tahammülü yok! Olmamalı. Her geçen saat ve gün lehimizedir.