ANKARA'DAKİ SENARYOLAR
Eklenme: 1/12/2010 12:00:00 AM

Bilmem farkında mısınız? Siyasal iktidarın 'referandum süresini' kısaltmaya yönelik sunduğu tekliften sonraki gelişmelerin. Belirsizlik modunda ciddi bir kafa karışıklığı yaşanıyor. Genel soru bundan sonra ülkenin ve siyasetin 'seyr-ü seferi' nasıl olacak diye? Çünkü son tüketilen zaman dilimi içerisinde bu eksende 'bir dizi' senaryolar üretilmektedir. Dün haftanın ilk günü olması münasebetiyle Başkent'in havasını soluyan bir kaç dosttan sordum. 'Kulislerinizde' dökülen taşlarda ne var diye?  Siyasetin eski kurtları oldukları için; 'doküman' anlamında zengin verilere sahipler. İnanın soruyla birlikte; 'ardı arkası' kesilmeyen 'senaryolardan' bahsedildi. 'Ne ararsan var' misali. Yok yok. Herşey var. Anlayacağınız; 'referandum' süresini kısaltma gayreti 'birçok senaryo' üretmiş vaziyette!

*** Kimine 'kitapsız' kimine hesapsız kimine de olması gerektiği gibi; diyebilecek senaryolar. O nedenle isterseniz kulislere 'ateş' düştü misali üreyen senaryoları başlıklar haline getirelim. Tabi 'olabilecekleri?'. Yani ihtimali yüksek olanlar. Neler konuşuluyor; *Demokratik Açılım. *Anayasa değişikliği. *Erken Seçim *Memura sendikal hak. *Cumhurbaşkanlığı Başkent'in siyasi kulislerinde öne çıkan 'senaryoların' ana başlıklarından birkaçı bunlar. Tüm bunları muhalefet ve iktidar 'arasında' minder güreşi misali değerlendirelim. Sanırım o zaman 'kafa karışıklığından' az da olsa kurtulmuş oluruz.

*** Şöyle ki! Demokratik Açılım. Şuan için; Siyasal iktidarı 'en ciddi manada' sıkıştıran hadise. Zamanlama ve başlangıç 'iyiydi', ama sonra! 'Takoz' misali, dengesizlik ve geri adımlar başladı. Derken; 'kaş yapalım derken göz çıkarma' hadisesine dönüştü. Nitekim AK Partililerin ekseriyeti. Özellikle de 'Kürt kökenli' Milletvekilleri. Dahası 'Partinin' Milliyetçi diyebileceğimiz kanadı bile. 'Demokratik Açılımı halka anlatamadık ve iyi koordine edemedik' diyor. Bu da; özellikle 'rey' konusunda kan kaybına uğrattı. Hem 'batıdan, hem de Güneydoğu'dan! Güneydoğu'dan; 'açılım' ruhuna uymayan gelişmeler kaydedildi. DTP kapatıldı. Toplu gözaltılar başladı. Bölgede operasyonlar devam etti. Değişimi ortaya koyacak 'işte sonuç işte yapılan' diyebilinecek oluşum sağlanmadı. Sonuç; 'Kürtler' oyalanıyor. Batı'ya gelince! Açılım Türkiye'yi bölüyor, Kürt-Türk 'ayrışımına' neden oldu denilmeye başlandı. Sokaklarda 'çatışma' gösterileri ve 'bölünmeyi körükleyişi' toplumsal eylemlerin artması. Buradaki sonuç ta; 'ülke bölünüyor'!

*** Ve zamlar. İşçi ve memurun 'sosyal haklarına' yönelik taleplerine duyarsızlık. TEKEL İşçileri, Eczacılar, Sağlıkçılar. Anlayacağınız; 'emekçi' sınıfında ciddi bir tepki. Üst üste gelen 'kan kaybı', Muhalefete yaradı. Nitekim 'Erken Seçimden' bahsedilmesi de bu yönde. İktidara yönelik halkın desteği düştü. Her ne kadar AK Parti hala birinci parti ve kısmen de 'ara farkla' önde olsa bile. Muhalefetin 'Erken Seçim' iştahını kabartıyor. Baykal'ın, Bahçeli'nin 'bu eksendeki' bağrışmaları, bundandır. Her ne kadar Başbakan Erdoğan Erken Seçimi 'rüyalarınızda görmezsiniz' dese bile; bu alanda kapı gıcırdıyor. Bahçeli ve Baykal'ın önümüzdeki günlerde; özellikle 'Demokratik Açılımın' Meclis'te görüşülmeye başlanmasıyla. Birçok 'aktiviteyle' erken seçim baskısına yoğunlaşacaklar. Nitekim haftanın ilk gününde iki muhalefet lideri de konuştu. Bahçeli 2011, Baykal daha erken de olabilir dedi.

*** Peki; bu baskı yoğunluğuna karşı siyasal iktidar nasıl bir strateji hayata geçirecek. Sanırım buna da kalkan olarak büyük olasılıkla; Anayasa Değişikliği 'beklentisini' enjekte edecek. Kamuoyunda 'sürekli' hadise konusu ederek; 'erken seçimi' püskürtmeye çalışacak. Tabi bu püskürtmeye bir de kendisine uygun zaman dilimini kollayacak. Özellikle toplumun ekseriyetinin 'kabul görebileceği', siyasal değişimlere yönelecek. Ki bunların başında da; Anayasa değişikliği ve İşçi-Memur hakları. Çünkü Memurlara grevli toplu sözleşmeli grev hakkı tanınması yönündeki 'yasa değişikliği' uzun süredir tartışma mevzusu. Özetle bu durumu ifade edersek. AK Parti; Demokratik Açılım, Parti, Özgürlükler ve Memura Sendikal Hak gibi Genel değişimi' içerisine alan Anayasal Değişiklik Paketini Meclis'e getirse. Ve bu maddeler bir, bir oylamada 'evet' oyu alsa, paketin tümünde çıkabilecek 'hayır' oyuyla.

*** Gel keyfim gel. İşte o zaman AK Parti 'hodri meydan' deyip; seçime gidelim diyecek. Ve seçim meydanlarında muhalefete yüklenecek. 'Hak ve Özgürlüklerin genişletilmesine karşı çıktıklarını' ifade ederek, suçlayacak. Ya referandum. Bu da Ak Parti'nin genel 'konjonktürüne' bağlı. O da çifte sandık.. Önümüzdeki genel seçimlerde referandum süresinin kısaltılması sayesinde çifte sandık formülünü daha kolay yürürlüğe koyabilecek. Böylece hem seçim sürecinde demokratik açılım ve ekonomik kriz yerine Anayasa değişikliklerinin gündemde olmasını sağlayacak. Hem de Anayasa paketine verilecek desteğin, partiye yansımasına imkân geliştirilecek. Evet! Konuşulanlar ve üretilen senaryolar bunlar. Bakalım önümüzdeki günlerde; 'bu senaryolar ve kulislerdeki bu konuşmalar' nasıl bir mecra alır, hep birlikte göreceğiz.

*** İRTİCA KAYBOLMUŞ?

Ankara'daki siyasi dostlarla bu sohbeti icra ederken; bir dostum sordu? Sorunun 'şekli' yani üslup 'muziplik' ifade etse de; ciddi bir portreyi akla getiriyor. Özellikle de ülkenin geçmişi ve bugünüyle alakalı. Nerden nereye gelindiği? Ve kimlerin 'ülkeyi' hangi mecralara sürükleyip, üzerinde senaryolar ürettiğini. Neyse! Soru şöyle: "Şu irticadan haberiniz var mı? Kaybolmuş?" Bir süre soruya odaklı 'fikir fırtınası' geliştirdim; 'irtica nerde?' diye. Doğru; şu herkesin bir dönem ağzına sakız ettiği 'irtica' nerde?

*** Dikkat ettiniz mi? Kimse 'dem' vurmuyor? Hani o meşhur 'Laiklik Elden Gidiyor?' sloganı var ya; kimse artık söylemiyor. Dahası! Asker bile laf etmiyor. MGK bildirilerinde bile 'irtica ile mücadele devam ediyor' denilmiyor. Galiba 'irtica' cidden kayıp(!). Yer yarıldı da mı içine girdi? Soruyu soran dostun ifade ettiği gibi; 'hiç yoktu ki?'. Sadece; 'karanlığın' üstünü örtme noktasında sincice kullanılan 'bir şaldı'! Olup-biteni 'gizlemek'. Demoklesin kılıcı gibi 'sürekli' ülkenin ve milletin üzerine sallamaktan öteye bir şey değildi. Anlayacağınız, ne vardı, ne elle tutulurdu, ne de ismen vardı.

*** Yani bugün ezber bozuldu. Hani derler ya; 'kep düştü, kel göründü' misali. Artık inanç üzerine, din ve mezhep üzerine rota ve teori üretmek pek kolay değil. Çünkü kanan yok. CHP Lideri Baykal'a baksanıza. Daha önce 'irtica' ve ülkede 'ılımlı İslam' pompalanıyor diyordu. Şimdi Komplo' teorileri üretiyor. Sahi! Fadime Şahinler, Müslüm Gündüzler. Ve En önemlisi 'irtica' diye manşet atan 'gazete ve yazarlar?' nerde? Aslında 'kayıplara karışan' bu zümre.

*** Evet! Türkiye 'kafaları' karıştıran, belirsizliği öne çıkaran bir tabloya işaret veriyorsa da. Yarınların 'aydınlık' olması noktasında; 'iyi işler' oluyor. Herşeye rağmen 'eski tas eski hamam' değil. Çünkü artık 'Kimse dokunulmaz' değil. Ve hiç bir şey faili meçhul kalmadığı gibi; faillerden hesap soruluyor. İşte bu da; Demokrasinin güçlü ve demokratik yapının ivme kazandığını gösteriyor.