ANLAŞILMAZ OLDUK
Eklenme: 12/2/2009 12:00:00 AM

Yazık!.. Hem de binlerce kez yazık! Ne anlaşılmaz garip bir ülke olduk. Bir adımımız, diğer adımımıza uymuyor. Standart bir ölçüye sahip olmadığımız gibi, yaşam öylesine dağınık bir süreçle hadise icra ediyor ki; dengesizlik her alana sinmiş durumda. Hukuk-Adalet ve Vicdan! Mecrasında yol almadığı gibi; derin bir dengesizlik ikilemi içerisinde icra etmektedir. Devletin ve Milletin 'bekasını' teşkil eden, Yasama, Yürütme ve Yargı mekanizması dahi 'anlaşılmazlığa' sahip. Sisli ve bulanık bir atmosfer içerisinde; kendine özgü 'yol' arıyor. Anlayacağınız; her şey 'arapsaçı'!

***

Çifte standart uygulama ve anlayış; devletin de, milletin de DNA'sını 'erozyona' uğratmıştır. Tabiri caizse 'parayı veren düdüğü' çalar misali, ülkede 'güç, imza, koltuk' kimde ise; icraat fikrine göredir. Ne 'Vatan-Millet-Sakarya', ne de 'hukuk-adalet ve vicdan'! Ya da Yasalar, Kanunlar ve Nizamlar. Hiçbiri ama hiçbiri önemli değil! Önemli olan bir etken varsa da; o da 'ideolojiktir'! Anlayacağınız; ciddi manada 'yol haritamızı' kaybetmiş durumdayız. Bir meçhule doğru gidiyoruz.

***

Malum! Bayram sona erdi; dün de ilk mesai günüydü. Gündeme ilişkin havadisleri; satır başlarıyla not aldım. Tabi ki; 'gazete' manşetleri ve köşe yazarlarının 'seçtiği' konular! Siyasi Partilerden AK Parti ve CHP'nin 'grup' toplantısı. Beri yandan; 'Bayram' öncesi yarım kalan hadiselerin devamındaki olup-bitenler! Şöyle hepsini; düşünce terazime aldım. Yani düşünce laboratuarında 'hadiselerin' üreme hücrelerinde birbiriyle 'örtüşür' yönleri var mıdır diye? İnanın 'sosyal' hayata ilişkin vakaların dışındaki tüm hadiselerin hemen hepsi; 'elmanın' yarısı gibi.

***

"Kafes Operasyonu' ve ardından çıkan 'oluşum'. Ergenekon ve çözümlenen 'iç dünyası'. Darbe planları ve altındaki imza. Darbe Günlüğü ve 4 yıl sonra 'ifadeye' çağrılan Kuvvet Komutanları. Derin Devlet'in 'iç yüzünü' deşifre eden yapılanmalar. Dikkat! Hepsi aslında; 'yapılanmanın' birer halkası! Her ne kadar, aktörler ve isimler farklı ise de düşünce aynı minvalde. Biri 'vatan bölünüyor' deyip; plan yapıyor. Diğeri 'irtica' geliyor diye; günlük kaleme alıyor. Temel; 'Cuntalaşma'! Doğrusu! Bu kadar 'derinlik' arz eden yapılanma yerine kendi mecralarında ve kendi görev alanında efor sarf ederlerse. Ne 'korku ne endişe ne de herhangi bir rejim karşıtlığı' söz konusu olmaz! Ne yazık ki; 'düşünce' farklı!

***

Danıştayın 'katsayıyla' alakalı 'eşitliği' ortadan kaldıran kararı malumunuz! Bayram öncesi karar verdi. Araya bayram girdiği için de; 'pek gündem' oluşturmadı. Dün birçok gazete ve köşe yazarının ana konusuydu. Evet! Katsayı 'eşitliğini' ortadan kaldıran Danıştay bu kararıyla; ciddi manada bir kaosa yol açtı. Şöyle ki! Kararıyla Meslek Lisesi mezunlarına, İmam Hatip Lisesi mezunlarına 'üniversite' yolunu kapattı. Yani Hukuk, Adalet ve Vicdani 'anlamda' eşitlik ilkesi zedelenmiş oldu. Ve mağduriyet yaratan haksız bir durum.

***

Düşünebiliyor musunuz? Adaletin uygulayıcısı olan Danıştay'ın temeli 'eşitlik' üzerine inşa edilmiş. Ki 'yapısında ve yasasında' eşitsizlik olduğu daima tartışma konusu olan YÖK gibi bir kurum; Üniversiteye 'girişteki' katsayıyla alakalı oluşan 'eşitsizliği' ortadan kaldıran tarihi bir girişime imza atıyor. Ve ülkenin ekseriyetinde 'vicdani' noktada doğru bir adım olarak kabul ediliyor. Ama gel gör ki; 'temeli' eşitlik üzerine inşa edilmiş Danıştay 'olmaz' deyip yürütmeyi durduruyor.

***

Her ne kadar; Danıştay Başkanlığı gelen eleştirilere cevap verme anlamında 'siyasi ya da ideolojik bir karar' olarak nitelendirmesine karşı çıkıyorsa da. İşin özünde 'İmam Hatip' meselesi tartışmasızdır. Türkiye için 'gelişmekte' olan bir ülke diye övünüyoruz. Ki gelişmenin ana kriteri de; 'sanayi' olduğuna göre. Büyük ihtiyaç duyulan 'mesleki ve teknik eğitime' bu eşitsizlik yaratan karar; 'darbe' değil midir? Dedik ya; garip ve bir o kadar da 'anlaşılmaz' ülkeyiz diye! Ne yazık ki; 'eşitlik' eşitliğe aykırıdır bu ülkede.

***

Tartışma götüren bu kararın bir de 'şikâyet' mercii var! Zaten beyinde 'ikilem' oluşturan önemli bir nokta da bu. Üstad Altan dün bu eksende 'fikir' üretmişti. Şikayet mekanizmasının İstanbul Barosu olduğunu. Tabi bunun altını çizerken, Diyarbakır Barosu'nun da 'Anadil' konusundaki şikâyetine Danıştay'ın verdiği karara da atıfta bulunuyor. Hatırlayalım! Diyarbakır Barosu'nun bu şikâyetine Danıştay şu cevabı vermişti: 'Barolar bu konuda dava açamaz' diye! Hatta not da düşmüştü; 'hadiseye' ideolojik yaklaşım göstererek. 'Kabul edilemez'.

***

Ama gel gör ki; İstanbul Barosu'nun 'şikâyetini' kabul ediyor ve aynı düşüncede karar veriyor. Altan'ın ifade ettiği gibi; Danıştay aynı Danıştay değil mi? Verilen iki karar da Danıştay'a ait değil mi? O zaman siz bunun neresine 'hukuk' diyebilirsiniz! Dememiz o ki; 'hukuk' bir bütünlük silsilesidir. Ne kişiye, ne kuruma, ne de toplumlara ve gruplara 'farklı' bir kavram icra edemez. Ama ne yazık ki öyle.

***

Yani Diyarbakır Barosunun 'düşüncesi' bana ters. İstanbul Barosunun düşüncesi 'benimle' örtüşüyor. O zaman; 'eşitlik' yok!.. Öyle ya! "Vatan için endişelenenler, vatanlarını gerçekten seviyorlarsa önce hukuk için endişelenmeleri gerekiyor.  Hukuk için endişelendiklerinde, vatan için endişelenmelerine de gerek kalmayacak çünkü." Ama nerdeee! Çünkü hala 'Katsayı engel değildir... Aksine, adalettir' diyen; yazanlar vardır.