ASKER HUKUK ÇİZGİSİNE GELİYOR
Eklenme: 7/28/2011 12:00:00 AM

Evet, Asker değişiyor. Bilmem, aynı fikirde misiniz? Yoksa... Sizde farklı bir düşünce hâsıl mı? Özellikle de, Askerin "değişim" evresi içerisinde olduğu, kanısı açısından. Doğrusu sizdeki sirayet ve algı alanı nedir bilmem. Ama şunu net ifade edebilirim; Asker "eski" asker değil. Yönetim ve zihniyet te "eski" zihniyet değil. Şu an; Genel itibariyle, özellikle de idare komutasındaki Genelkurmay'da "çifte" bir değişim var. Bu hem yapısal alanda. Hem de "zihniyet" noktasında, söz konusu!

* * *

Değişimin hikmeti ne derseniz? Nedenleri, ya da etkenleri. Elbette ki, kısm-i de olsa, katkı geliştiren reformların başında özetlersek. Demokratik standartların yükselmesi. Hukuk devletinin "işlev" alması. Demokrasinin şeffaf yapıdaki gayretkeşliği. Ve pek tabi ki, Ülkenin en kirli bağırsağı olan Balyoz ve Ergenekon tipi "terörist" yapıların bertarafı. Gladyo tipi yapılanmaların çökertilmesi. Derin Devlet "düşüncesinin" lağvedilmesi. Her ne ise! Hepsinin muhakkak ki "etkisi" kendi kulvarında vardır. Ancak, Genel etken hiç kuşkusuz ki "siyasal" istikrardır. Çünkü, Değişimin ana ilkesi "istikrar" ve pek tabi ki, "demokrasiye" inanmaktır.

* * *

Velhasıl, Asker artık kısmi de olsa "hukuk" çizgisinde. Neden bu; Kanıda düşünce ürettiğime gelince. Malum, Silvan'da yaşanan hadise ve ardındaki "sırlar" âlemi. Dün, Burada düşüncemi ifade etmiştim. Hadisenin vuku bulmasıyla alakalı, "yarattığı" tahribat açısından. Sıradan olmadığı gibi; Birçok yönüyle "yarınlar" açısından "akıl kilitlenmesine" vesile. Onun için de yazıma başlık olarak şu soruyu almıştım. "Neden barışın konuşulmasına engel oluyorsunuz?" diye.

* * *

SİLVAN RAPORU VE ÖZELEŞTİRİ?

Evet, Genelkurmay Başkanlığı "Silvan" raporunu açıkladı. Ben, Raporun muhtevasına, içerdiği anlatıma değinmeyeceğim. Sadece, Asker'in "yapısal ve zihniyet" değişikliği açısından, "hukuk çizgisine" nasıl geldiğine bakmak istiyorum. Kurduğu cümleler. Ve hadiseyle alakalı, "satır aralarındaki" hassasiyet! Cumhurbaşkanı Gül'ün, Nisan ayının başında yurtdışı gezisine çıkarken ifade ettiği gibi. "Asker eski asker değil". Silvan raporunda "özeleştiri" olduğu kadar, cevapsız sorulara yanıt arayışı hâkim.

* * *

Hatırlayalım. Bundan bir kaç yıl öncesini. Olası, Bir hadiseye karşı yapılan açıklama ve yayınlanan bildirilerde. "Muhtıra" niteliğinde. Esip-gürleyen, emreden, dediğim dedik. Postal, Seslerini "hissettiren" üslup ve ifadeler, ağırlıkta olurdu. Dokunulmaz. Sorgulanamaz. Eleştirilemez. İster ihmal, İster suistimal, İster "alenice" bir komplo olsun. Kaç can gitmiş, kaç kişi ölmüş önemli değil. Eğitim, "Zayiatı" terörle mücadele zayiatı de, "bitsin".

* * *

Ama yok! Artık, "emredici" değil. Silvan, Raporundaki "tanım", asker için "ezber bozan" bir gelişme diyebilirim. Gazete, Televizyonların haber bültenleri. Manşet, Ve köşe yorumlarına da bakın. Aynı minvalde. Hatırlarsanız, Eski Genelkurmay'ın bildirisinde yorumcular zehir zemberek ifadelerle hedef alınırdı. Ama yok.

* * *

Ki, Tarihi bir gelişme de, "hesap" verme konumunda olduğunu hissetmesi. Zihniyet değişiyor. Elbette ki, Rapor Silvan'daki olayın "net halini" ortaya koymuyor. Karanlıkta, Bir dizi soru var, ama açıklama teferruatlı. Önemli bir diğer nokta ise; Tereddüde düştükleri konuları bir bir sıralamış olmaları. Şüphe duyulan 4 konunun yargıya taşınması. Bu ne anlama geliyor; Operasyonda yanlış yapabileceklerini kabullenmeleri demek!

* * *

Operasyonun, Komuta kademesindeki Binbaşı ve Teğmen'in "görevden" alınması. Çatışmanın, "Topyekûn" yargı kapsamında, soruşturulması. Evet. Asker farklı düşünceler hala da kuşku geliştirse de. Hukuk çizgisine. Yani hukuk devletinin bir kurumu olduğu gerçeğine doğru, "gelmesi" önemli. Aslında, Türkiye bir bütünlük içerisinde "demokratikleşmekte ve hukuk devleti" olduğu vasfını yakalamakta.

* * *

Yoksa, Şırnak'taki gösteri sırasında polisin gaz bombasıyla başından vurulup hayatını kaybeden Doğan Tayboğa'nın olayı soruşturmalık olur muydu? Hem idari hem adli işlem yapılır mıydı? Kimin haddine.

* * *

FATURASI AĞIR HATA CEZASIZ KALMAMALI!

Gelelim, İki askerin görevden alınmasına. Neden, 13 Asker'in "ölümünde" hata var? Denildiğine göre hata zincirleri şöyle. Riskli alanda yemek molası verilmiş. Güvenliklerinin, Sağlanması için yeterli nöbetçi konuşlandırılmamış. En önemlisi, Bir kaç gün önce iki asker ve bir sağlık personeli kaçıran PKK'lıların telsiz konuşmaları. Tespit edilmiş, Ama önemsenilmeyerek, kulak arkası edilmiş. Operasyon alanına, Hava desteği sağlanmamış. Hatta çatışmadan sonra bölgeye gecikmeli gidilmiş. Yani, Hata ağır ve bedeli ağır. Peki, bunun cezası olmayacak mı? Olacak. Ve tabi ki olmalı. Sadece, "iki askerin" görevden alınması, yetmez.

* * *

Bunun, En dipteki zevatından, en üst kademesindeki paşasına kadar. Hepsi. Ama hepsi, "O şehit" olan 13 Asker'in "ağır ihmal" üzerine ölümünden sorumlu. Bedeli ödenmeli. İşte, Burda görev "yargıya" düşüyor. O da, "adil yargı" düzenine, kâmil olursa. O zaman, "Hatalı ve kusurlu" her kim ise, cezasını alır. Evet, Asker "hukuk" çizgisine geliyor. Bunda, Siyasal iktidarın önemli payı var. Oldu içindir ki, "şeffaflık" hâsıl. Bu seyir, İyi korunmalı, kollanmalı ve siyasal destek görmeli.