BAHANELERİ ELLERİNDEN ALABİLMEK?
Eklenme: 12/21/2015 12:00:00 AM

<

Güzel bir söz…

“Siyaset korkakların işi değil”

Hele ki; "iktidar ve iktidarı hedefliyor" olunmuşsa…

Cesur olacaksın…

Hedefin; "millet menfaati" ise hizmet düşüncen bu "gayeye" yönelikse; uğraşacaksın!

***

Bunu niye diyorum!

AK Parti iktidarı…

Hal-i hazırda; "Kürt meselesini" çözmede…

Yaşanan şiddet ortamının "gerekçelerini" ortadan kaldırmada…

Barışın "temini" noktasında, atılması gereken adımları atmada…

Ne yazık ki; oluşan atmosfer içerisinde imtina ediyor?

***

Görünen gerekçe de…

Hendek ve barikatların yarattığı atmosfer.

Öz Yönetim.

Özerklik gibi "söylemlerin" şiddet endeksinde, bölgeyi savaş alanına çevirmesi.

Silahların.

Çatışmaların.

Şehirleri "yaşanılmaz" kılan, şiddet ve terör sarmalının yarattığı vahim sarsıntı!

***

Tabi; hiç kolay değil..

Ama ne dedik..

Siyasette korkaklık, olmaz/olmamalıdır da..

Birçok kişi diyebilir ki…

Meselenin çözümüne dair; "reformlar" yapılması şu an ki "terör" ortamı içerisinde zordur.

Yapılamaz…

***

Çünkü yapılırsa…

Atılacak her adım, yapılacak her devrim..

Sağlanacak her kazanım…

Şiddetle, silahla, "terörle" siyaset yapanların hanesine "artı" kazanım getirir…

"Biz bunu yapmasaydık, bu kazanım olmazdı" denilir…

***

Ki bir analist dostun ifadesiyle..

O zaman; "şiddet siyaseti meşrulaşmış olur?"

Doğrusu!

İlk etapta, "böylesi" bir düşünce yaygın ve konuşulur.

Ama Kürt meselesi alanında "tüketilen" zaman açısından, artık şu kanaat "üstünlük" sağlamış durumda…

***

Çünkü şiddet siyaseti "sandıkta" prim görmüyor.

Hele ki; "etnik kimlik" siyaseti…

Ya da, "tekçi vesayet üretici" anlayış millet nezdinde "karşılık" bulmuyor.

Ki bunun örneği; "en yakın zamanda" yaşadığımız seçimde gördü.

7 Haziran… Ve 1 Kasım seçimleri.

***

Kimler kan kaybetti. Kimler yeniden güven tazeledi.

Seçmenin "ekseriyeti" neye "oy verdiği" hepimizin malumu…

Buradan yeniden zikretmeye gerek yok.

O'nun için, Türkiye ahalisi "şu veya bu kaygı" üreticiliği içerisinde değil.

Ya da; "şiddete prim" verilmek isteniyor diye düşünceyi, "çağdışı" görünüyor.

Kaygısı açık ve nettir…

"Şiddettir, terördür, ölümdür, kan ve gözyaşı, silahın azgınlığıdır" artık bitsin.

***

Beklentisi de. Ki bu kesim yüzde 90'nın de üzerindedir…

AK Parti, 49,5… CHP'nin yüzde 25'i de…

Biliyoruz ki, HDP ve MHP'nin içinde de "reformist" adımlara "biz de varız" diyenin çok olduğunu.

Yani, yüzde 10'lük kesimin dışında ana beklenti "terör ve şiddetin" bahanesi kalmasın…

***

Nitekim!

Güneydoğu'daki "Hendek ve Barikat" siyasetinde, HDP kilitlenmiş durumda…

Çözüm üretmiyor.

Siyaset ise ortaya koyamıyor.

Bilakis gerilimin tarafı olarak "sahne aldığı" için, halk desteği de bulmuyor.

***

Son haftalardaki…

Toplantı.. Yürüyüş… Protesto eylemleri..

Ya da; "serhildan" çağrısı…

Yeterli "destek" alınmadığı için HDP açısından bu durum "prestij" kaybıdır…

Çünkü bölge insanı; "ed-i bese" diyor..

***

Önceki gün, Başbakan Davutoğlu'da aynı ifadeyi kullandı..

YDG-H'lilere seslenerek…

"Sizi sokaklara atarak ölüme gönderen kirli zihinlerin oyunlarına gelmeyin.

Hendek kuranlara, tuzak kuranlara, cami yakanlara, pusu kuranlara 'yeter artık' diyelim.

Ed-i bese…

***

İşte tüm bu "ed-i bese" gerçeği içerisinde!…

Özellikle siyasal iktidar için; "Siyasetin elini güçlendiren" bir evredeyiz.

Tüketilen süreç "bu güçlü elin" reformist yapısının icraatını bekliyor.

Yani zemin; hal-i hazırda "fırsata" dönüştürülebilinecek, noktadır.

***

ANAYASA PAKETİ İVEDİ OLMALI!

Mesela; birçok kesimde aynı fikri savunuyor…

Geçmişten kalma;

Hali hazırda Mecliste 60-70'e yakın Anayasa maddesi üzerinde 4 partinin "mutabakata" vardığı paket var..

Özgürlüklere yönelik birçok madde içeriyor...

Bunlar çok ivedi bir şekilde "çıkarılabilinir?"

2016'nın hemen başında, hatta bu haftadan itibaren "Meclis'e" taşınarak; yasallaştırılabilinir.

***

Ki sanmıyorum uzlaşılan maddeler üzerinde; muhalefetten "kıç çeviren" olsun..

Olsa da; "matematiksel" sonucu değiştirmez.

Şuan; Kürt siyaseti en çok neyi ifade ediyor.

Vatandaşlık tanımı.

Ve Anadil üzerindeki yasak…

Yani Anayasanın 66 ve 42. maddesinin "ivedi bir şekilde" değiştirilmesi!

***

Tabi; bu evrede "yine boş durulmamalı"

Özellikle…

Ülkenin yönetim şekline dair!

Çünkü hala da "vesayete dayalı" hâkimiyet alanı olan, devlet kurumları var.

Kuvvetler ayrılığı dediğimiz yapı!

Şu an "üstünlük" gayreti içerisinde, en kötü anayasaya bile rahmet okutuyor..

***

Sonuç itibariyle!

4 yıl gibi uzun bir zaman dilimi içerisinde; "seçim" gözükmüyor…

Uzun soluklu bir süreç…

Bu minvalde; "siyaset" korkaklığı üzerinden atmalı..

Şiddet ve terörün yarattığı "travmadan" kendini arındırarak, cesur duruşla, kurtulmalı…

Kararlılık; istikrardır…

***

Bu hafta ki siyasilerle yaptığımız mülahaza…

Hükümet "kanadından" gelen sinyaller…

Kürt meselesi ekseninde…

Hali hazırda oluşan "şiddet ve terörün" ürettiği havasızlığı giderecek; "soluk aldıracak" bir hazırlığın, olduğuna dair..

"Bir şeyler olacak?"

***

Silahların susması. Hendek politikasının, duraklaması açısından…

Ama temennimiz o ki bir an evvel "ölüm olmadan, göçler yaşanmadan!" sonlansın.

Ne diyoruz; önemli olan kaosun içerisinden siyaset üretip, sorunlarla baş edebilmektir.

Biz de diyelim ki; "Siyasi korkaklığa yeter artık. Êdî bese!"

ZOZANİ; BU ORTAMDAN ÇIKALIM..

Selahattin Demirtaş’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama vardı..

Parti'deki krizi "su yüzüne" çıkaran beyan..

“İçimizde gizli Erdoğan seviciler vardı. Onlar da şimdi eski vekil”

Bu ifadenin, polemiğe sürüyor...

Bu beyanda kastettiği isim olduğu söylenen kişi, Adil Zozani…

Önceki gün, Zozani Habertürk'ten Kübra Par'a konuşmuş..

***

***

Zozani şöyle diyor...

"Ülkemde her gün sokakta insanlar ölüyorken, her yer yakılıp yıkılıyorken; meseleleri kişiselleştirmem doğru olmaz.

Bu ortamın içinden çıkalım…

Kürt halkı kendi haklarını özgürce savunabildiği bir konuma gelsin… "

Demirtaş'ın ifadelerine üzüldüğünü belirtirken, "HDP'deki statükocuları da" hatırlatıyor..

Ve ekliyor..

"HDP içinden bazı arkadaşlarımızın ısrarla "statükocu düzenin" devamını savunmalarını doğru bulmadım. Ben başkanlık sistemini destekliyorum."

***

Ve HDP'deki iki yanlışlığa dikkat çekiyor..

7 Haziran sonrasındaki takıntı..

Ve AK Parti'ye karşı; "kapıları" kapatma..

Şöyle değerlendiriyor Zozani..

HDP seçim sonrası siyaset sahnesinden bir adım geri çekildi.

'Ben oynamıyorum' moduna girdi.

HDP’nin 'AK Parti’ye kesinlikle koalisyon kurmayacağım' demesi hataydı.

***

“Çünkü” diyor Zozani..

"Kürt kitlesi bu sorunun çözümünü arzuluyor ve çözümü kolaylaştıracak mekanizmaların devreye girmesini istiyor.

HDP 7 Haziran’dan sonra 'kendi ilkelerim doğrultusunda tüm partilerle koalisyona açığım' demiş olsaydı, AK Parti HDP ile koalisyon müzakeresi mi yapacaktı? Hayır yapmayacaktı.

Ancak HDP’nin bunu söylemiş olması, AK Parti’yi diyalogdan uzaklaşan taraf olarak bırakacaktı. HDP’nin yanlışının temeli budur."

***

HDP'nin şu an; "Siyaset üretemeyişi"

Marjinal bir kimliğe bürünmesi…

Kandil'in bile "yaptığınız bir iş yok" dediği noktaya gelmesindeki temel faktör işte Zozani'nin ortaya koyduğu "iki yanlışta" ısrarcı olunmasıdır…

Nitekim hala da; "statükocu" bir düşüncenin ağında cebellenip duruyor..

TEŞEKKÜR

Baldızım..

Gülten Çelik'in vefatı nedeniyle…

Taziyemizde, bizleri yalnız bırakmayan tüm, eş, dost, akraba ve okurlarıma teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız..