BAHÇELİ BURALARDAN GELİP GEÇTİ
Eklenme: 6/7/2011 12:00:00 AM

Söze,

Endişemi ifade etmekle başlamak istiyorum.

Aslında,

Dünkü sohbette "satır arasına" sıkıştırmıştım.

Elim yüreğimde bugünü bekliyorum diye!

Neyse ki;

Bir kez daha Diyarbakır ahalisinin "sağduyusu".

Ve tabi ki;

Misafirperverliğinin "kutsal" kimliği, baskın çıktı.

Ve beklentilerimize "evet" dedi.

Ne protesto gösterileri.

Ne de şiddet içeren bir eylem, yaşanmadı.

Yani vukuatsız geçti;

MHP için tarihi nitelik taşıyan Diyarbakır mitingi.

Partinin,

Beklentisi de kısm-i olarak bu istikameteydi.

* * *

Malum,

Birçok "karanlık güç" bu güne ve mitinge "iştah" kabartmıştı.

Olayların çıkması,

Sokakların yeniden "alev topuna" dönmesi için.

Tırnaklar,

Sürtüştürülüyordu, dün öğleden sonraya kadar!

Olaylar çıksın da,

Ülke farklı bir süreci "yelken" açsın diye.

Neyse ki,

Tecrübe, temkinli, sağduyulu "düşünce ve tavır" baskın geldi...

O kesimin,

Hevesi de kursağında kalmış oldu.

Elbette ki,

Buna Diyarbakır Emniyetinin katkısı da yok değil.

Bahçeli ve ülkenin dört bir yanından taşımalı gelen MHP'lileri "olağanüstü" korudu.

Başbakan Erdoğan'ın,

Koruma organizasyonundan daha aşırı bir, güvenlikle.

* * *

Velhasıl,

16 yıl sonra MHP tarihinde "ikinci" olan ve Bahçeli'nin de ilk teşkil eden Mitingi'nden.

Diyarbakır,

Anlının akıyla çıktı.

Her ne kadar Bahçeli'nin "mesajları ve söylemleri" bildik idiyse de.

Gelelim;

Miting alanın "atmosferine" ve Bahçeli'nin, konuşma içeriğine.

Henüz,

Bahçeli alana gelmeden önce, kısa bir tür yaptım İstasyon meydanına.

Ne var, ne yok gibisinden.

Miting alanı,

Dizayn ve bayrak donatımı noktasında, hayli "ders" iyi çalışılmıştı.

Ancak, alan boştu.

Tabi bu boşluk, ta ki Elazığ'dan Diyarbakır'a gelen Bahçeli'nin konvoyunun alana gelmesine kadar.

Kesin bir rakam ifade etmek doğru değil.

Ama şunu diyebilirim;

Ülkenin dört bir yanından gelen MHP'li vardı.

Zaten, alandaki görüntü hemen göze çarpıyordu "taşımalı" partililerin varlığını.

Takım elbiseli,

Siyah gözlüklü, beyaz tenli, sarışınlar çoktu.

Yani,

Az sayıda bölgenin "rengi" yüzüne yansıyan vardı.

Aşırı sıcaklığa rağmen;

Alandakilerin Bahçeli'ye ve söylemlerine gösterdiği "coşku ve tezahürat" Parti için şıktı.

* * *

Peki,

Meydandaki "slogan ve pankartlarda" ne vardı, sorusuna gelince.

Diyarbakır'ın,

Siyasi tarihinde "görmediği ve duymadığı" ifadelerin, sloganların varlığı, doğrusu "derinlik" arz ediciydi.

Şöyle ki,

"Diyarbakır ovası Bozkurtların yuvası" sözü!

"Aynı bedende can gibiyiz.

Biz Türkiyeyiz, biz Diyarbakırız"

Bu pankartının altında bir de;

"Ne Mutlu Türküm diyene" sloganı.

Evet,

Bahçeli'nin 40 dakikayı bulan konuşmasının içeriğine gelince.

Doğrusu,

Kendi siyasal düşüncesiyle "net mesajını" verdi diyebilirim.

Biz buyuz.

50 yıllık geleneğimiz de, bu diye.

Diyarbakır'a,

Ve Kürtlere,

Kürt sorunun çözümüne karşı takındığı tavra yönelik "özür" borçlu olmasına rağmen.

"Türk"

Kimliğini "tek kimlik" olarak, gösterdi.

MHP'nin,

Vasfına sahip olduğu "Türk Milliyetçiliği" noktasında!

***

Tabi,

Kürtlerin  "Ana dil" isteğine ilişkin ifadesi ise, "gel de kabul et" niteliğindeydi.

Şöyle sordu;

"Ana Dili Anayasa koyunca karnınız doyacak mı?"

Karın-doyurur mu doyurmaz mı?

Ama bir ırkın ve kimliğin varlığı "Ana diliyle" ancak mümkün olabilir.

Evet,

Fazla söze gerek yok!

Bahçeli, "geldiği gibi" geçti.

Her ne kadar;

"Ben sizden oy istemeye gelmedim" dediyse de.

Ve tabi ki;

Kürt gerçeğini ve kimliğini "görmezden" geldiyse de.

Diyarbakır,

Onu "demokrasinin" kazanında, değerlendirip, takdir edecektir.

Her şeye rağmen,

Dün Bahçeli'nin kendi açısından "milat" görmesi gereken Diyarbakır mitingi.

Seçimin,

Güzel bir hatırası olarak, Diyarbakır'ın siyasi tarihine not olarak düştü.

Bahçeli,

Bakalım bir daha kaç yıl sonra Diyarbakır'a gelecek...

O da,

10 yılda bir gelenlerden olduğu için, "doğal görmek" lazım; "Kürt kimliğini ve dilini" inkârdan dolayı.

Bir okurumun,

Tek satırlık ifadesinde vurguladığı gibi; "Neyare" !

* * *

FAİLİ MEÇHUL VE AYHAN ÇARKIN

Ayhan Çarkın!

Özel Harpçi Polislerden.

Onu,

Susurluk'la herkes tanıdı.

Önceki gün tutuklandı,

İtiraf ettiği "4 faili meçhul" cinayetin faili olması noktasında.

Cezaevine giderken şöyle seslendi;

"Çiller ve Ağar'da, sorgulanacak, eski dosyalar açılacak?" diye!

Evet,

Sırlar gün ışığına çıkıyor, "kirli bağırsak" artık, ortaya akıyor.

Eee!

Birbirlerinin "arka bahçeleri" olmazsa idi.

Avukat Yusuf Ekinci'nin "öldürülmesi".

Dün,

Üç sayfalık savcılık ifadesi kamuoyuna yansıdı.

O karanlık dönemin;

Nasıl "insan hayatı" üzerinde kurgulu planlar yaptığını, ele veriyordu.

* * *

Biz;

1991'de söylediğimiz gibi. 2000'de de ifade ettik.

Bugün de;

Aleni bir şekilde deklare ediyoruz.

Güneydoğu'da,

17 bin faili meçhul cinayetten "devletin be haberdar olması" mümkün değil.

Sevgili Cavit Torun'un ifade ettiği gibi;

"Başparmağın yaptığından, serçe parmağın haberi olmaz mı?".

Evet,

O dönemin "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin profili de.

Onları,

İşkence edip, ıssız yerde katledenlerin profili de aynı.

Aslında;

Ölen de, öldürülen de biliyordu "kimin" ne olduğunu?

Buna artık;

Türkiye, Parlamento..

12 Haziran sonrası; "17 bin faili meçhul cinayet, kaçırma ve kayıp".

İşkence,

Yargısız infazların. Ve tabi ki; "asit kuyuları ve ölüm vadilerinin"

Tüm bunların;

Gün ışığına çıkarılması için, zaman kaybetmeden kurulacak "hakikat" komisyonuyla, araştırılması gerekir.

* * *

Buarada;

Askeri Cezaevi soruşturmasıyla alakalı flaş bir gelişme.

12 Eylül'ün,

Başaktörü ve binlerce ölümün sorumlusu. İhtilalci Kenan Evren'de.

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının,

Yürüttüğü cezaevi davasıyla alakalı soruşturmada "şüpheli" sıfatını taşıyor.

Dün;

Ergenekon tutuklusu İbrahim Şahin, mahkeme heyetini aktardı.

Malum,

O da o dönemin "işkenceci" aktörlerinden ve şüpheli sıfatına sahip.

Yani,

Yargı cephesinde "geçmişle yüzleşme ve hesap sorgusu" var.

Tabi bu sorgu "nerde noktalanacak" o meçhul.

Ama seyir iyi işliyor.

Demokrasi,

Ve Türkiye'nin değişimi açısından.