BAK POSTACI GELİYOR, AMA ÇOK GEÇ GELİYOR
Eklenme: 12/23/2009 12:00:00 AM

Sanırım önceki gün öğleden sonraydı. Odamda haber merkezindeki arkadaşlarla gündemi konuşuyorduk. Haber, yorum ve gazete sayfalarının 'son rötuşları' üzerinde fikir jimnastiği yaparken; telefon çaldı. Güvenlikteki personel! "Adınıza bir mektup var. Az önce postacı bıraktı. Müsaitseniz getirelim". Zaten 'değerlendirmelerimizin' son faslında olduğumuz için; telefon bir ölçüde toplantıyı sonlandırdı. Tabloyu görünce "olur, müsaidim getirin" cevabını verdim.

***

Odadakiler 'işlerinin başına' dönerken; gelen 'mektup var' telefonunun yarattığı merakla beklemeye koyuldum. Burada biraz da heyecan var! Çünkü daha önce 'şahsıma ve kuruma' postadan gelen mektubatların hepsi 'direk' gelirdi. Yoksam da; 'alınıp' masaya bırakılırdı. Bu duygular içerisinde; güvenlikten Mehmet zarfı uzattı. İlk bakışta anladım. Elindeki zarfın 'tebrik' içerdiğini. Doğal olarak da heyecanım ve telaşım söndü. Yine de zarfı açıp baktım. 'Kurban Bayramına ilişkin tebrik kartı'!

***

Gönderen AK Parti Diyarbakır Milletvekili Ali İhsan Merdanoğlu! Sağ olsun; lütfedip göndermiş. Ancak garipsemedim değil. Kurban Bayramı biteli nerdeyse bir ayı doldu. Ki bir ay doldu. 'Tebrik' Bayram'dan bir ay sonra nasıl gönderilir? TBMM'nin 'amblemini' taşıyan zarfı şöyle bir inceledim. Bu kadar gecikmeli 'Bayram tebriki' olur mu? Sonra birden aklıma zarfın üzerindeki PTT'ye veriliş tarihi geldi. Baktım! O zaman anladım; 'zafiyetin' kimden geliştiğini.

***

PTTnin ayıbı büyük! Hem de çok. Çünkü tebrik kartının postaya verildiği tarih 25. 11. 2009. Saat ise 11.26. Yani öğleden önce. Posta şubesi ise Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin çatısı altındaki şube. Bize teslim edildiği tarih; 22. 12. 2009. Aslında PTT'de 'böylesi ayıbın' uzun süreden beri icra edildiği yönünde 'tepkiler' almıyor değildim. Özellikle de; faturalar ve ihbarnameler! Bundan bir süre önce de; değinmiştim. 'Kredi Kartlarına' ilişkin bankaların gönderdiği 'ihbarnamelerle' ilgili.

***

Tabi o günkü eleştiriler ve gelen tepkiler 'bir kaç günle' sınırlı idi. Ama bakıyorum ki; bu bir hayli sınırı aşmış vaziyette. Bir ay! Evet! Posta hizmetleri şayet bu şekilde icra ediliyorsa; burada mutlaka bir hikmeti mucibesi vardır. O gün için 'eleman sıkıntısı' denilmişti. Bilahare 'personel' takviyesi yapıldığı bildirildi. Yani 'eleman sıkıntısı' şuan için geçerli olmaması gerekir. Burada farklı bir 'durum' hâsıl olsa gerek. Acaba; 'ballı' olan Türk Telekom'u 'özelleştirme' gafletinden sonra da; PTT'ye de mi 'talip var'! Ki 'hantal' bir kimlik kazandırılıyor!

***

Çocukken okulda bize öğretilen bir şarkı vardı; 'Bak Postacı geliyor' diye. Galiba artık; o şarkının sözcüklerini değiştirmek lazım. Bak postacı gelmiyor, selam vermiyor. Herkes merak ediyor, neden gelmiyor. Tabi burada bir önemli kritik çizgi de; 'ayıbın', Diyarbakır PTT'sinden mi kaynaklı. Yoksa 'gönderilen' yerin PTT'sinden mi kaynaklı? Ama her halükarda; 'Bir Bayram Tebrikinin' bir ay içerisinde geliyor olması; bu kurumun ne kadar 'ciddi'(!) bir işleyiş içerisinde olduğunu gösteriyor. İnşallah, 'ciddiyetlerine'(!) yakışan bir gerekçeyle; cevap verirler.

***

GLADYO SORGULANMALI!

Türkiye'nin 'salihi selamete' kavuşmasının tek yolu dün de ifade ettiğim gibi; 'Gladyo' yapılanmasını bertaraf etmeli. Bunun için de; 'kulağının' üzerine yatmamalı. Ve atılan adımlardan 'ödün' vermemeli. Son yıllarda bu eksende 'İyi gelişmeler' olmuyor değil. Oluyor. Ancak; sonuca götürücü 'darbede' kusur hakim. Bakın! Kimse artık 'geçmişin' ürkekliği içerisinde kendini pek hissettirmiyor. Nedenine gelince? Artık 'dokunulmaz' denilen isimlere, apoletlere dokunuluyor. Sorgulanıyorlar, saatlerce 'ifadeye' alınıyorlar. Faili meçhul cinayet ve olayların 'failleri' noktasında; ciddi manada sorgu ve soruşturmalar yapılıyor.

***

Son iki haftalık 'gelişmeleri' şöyle bir film şeridi gibi gözümüzün önüne getirelim. 'Kafes Planı'! Bir çok 'subay' ve sorumlu gösterilen asker hakim karşısına çıkarıldı, sorgulandı ve tutuklanıp cezaevine konuldu. Beri yandan; Erzurum'daki hadise! 'İrtica Eylem' planının saha uygulamasında faaliyet gösteren 'Subay ve MİT' elemanları. Bir gece 'sorgulanıp' tutuklandılar. Ardının da 'geleceği' tahmin ediliyor. Çorap söküğü gibi; gelecek diye. Ve Deniz Kuvvetleri Komutanına yönelik 'suikast' planının ardındaki gelişmeler. İntiharlar ardı ardına. Bugün Ergenekon denilen 'Gladyo' yapılanmasının 'gün ışığına çıkarıldığı' günden bugüne; kaç 'apoletli' kendi kendini infaz etti.

***

'Son dakikada' silahı 'esrarengiz' bir şekilde; kimi ardında onlarca hatta yüzlerce cevapsız soru bırakarak 'intihar etti'! İki gün önce; 'savcının' yakalama tebligatı ulaşır ulaşmaz, Albay Tatar 'silahı' şakağına dayayıp, ateş ediyor. Tam bu hengâmede 'siyasilere' yönelik suikast planları ortaya çıkıyor. İşte Meclisin 'en gözde' simalarından Bülent Arınç. İki rütbeli asker Arınç'a suikast tertibi içerisindeyken 'yakayı' ele veriyorlar. Şans eseri! Anlayacağınız 'su uyur düşman uyumaz' misali; 'Gladyo' kaos yaratıcı faaliyetlerini yürütmede geri kalmıyor. Beri yanda; Demokratik açılım! Kürt sorununun çözümüne ilişkin hamleler!

***

Önce ABD ziyareti, ardından AB çıkarması, Irak, Bağdat, Erbil. Derken Suriye! Ve İran temasları. Cumhurbaşkanı Gül'ün 'Kuveyt' gezisi. Ve buradan 'Liderler zirvesine' ilişkin verdiği mesaj. Tüm bunlar 'baş döndürücü' bir çizgide icra gösteriyor. Ancak yine de; 'uyanık' olunmalı. Çünkü Türkiye 'ulusal ve uluslararası' anlamda dokunulmamış hadiselerin 'altını' eşiyor. Ve deşildikçe; 'kirli ve kanlı' irin akıyor. Onun için diyorum ki; ülke ve millet olarak. İktidar ve muhalefet. Düşünen, yazan, çizen, bilen ve yaşayan. Hemen herkes!

***

Kaosu 'bertaraf' etmek! Özgürlüklere kavuşmak, barışı, kardeşliği yakalamak. Dinler ve diller 'zenginliğimiz'! Farklılıklar 'kültürel' hayat hazinemiz. Eşitlik 'insanım' diyen için; demokrasiyi ve onun hayat damarlarını güçlendirmeliyiz. Ve tabi ki; 'kavram kargaşalarının' batağına düşmeden; 'öz ve pak' beyin düşüncelerimizle kaosu aklımızdan silelim. Cuntacıya, darbeciye, statükocu anlayışa prim vermeden, elini de güçlendirmeden; 'gerçeğin' ekseninde olmalıyız. Çünkü Türkiye 'salihi selamete' ancak; bu yol haritasıyla kavuşabilir.