Bal arısı ve Kır çiçeği!
Eklenme: 11/13/2012 12:00:00 AM

Bilir misiniz;

Kır çiçeğiyle, bal arısının hikyesini!

Az sonra aktaracağım.

Bilmeyenler öğrenmiş olacak.

Bilenler,

Bir kez daha feyzine nail olup fikri tazelik yapacak.

Gün için içimden geldi,

Yaşadıklarımız,

Ve yaşatılanları duygu seliyle böylesi bir hikyeyle dile getirmek!

Hikye,

Her satır ve an noktasında; derinliklere sahip!

Tabi ki; önemli olan satır aralarını okuyabilmek!

Bakalım;

Hikyemiz nasıl bir seyr-ü serüvene sahip!

***

Şöyle ki;

Dikenlerle ve yaban otlarıyla dolu bir tarlada, Kır çiçeği açıvermiş goncalarını dünyaya!

Henüz baharın ilk anları.

çevrede kendinden başka çiçek yok.

Bir tek o.

Hayıflanmış.

İçinde bulunduğu yalnızlığı.

Tabi ki bu hayıflanma bir sürelik için.

Bu duygular içerisindeyken;

Bir vızıltı duymuş aniden hiç beklemediği bir zamanda!

***

Heyecan.

Ve mutluluk seli-fırtınası kopmuş içinde!

Gelen.

Kanat çırpıp, yapraklarına konan balarısıymış!

Ümitsizce sarkmış yapraklarına!

Birden canlanmış Kır çiçeği; geldiği için minnettar olmuş Balarısına.

Balarısı, keyifle gömülmüş sınırsızca açılan taçyapraklarına; kendini kaptırıvermiş bu farklı özsuya.

Kır çiçeği memnun.

çabalamış her seferinde daha fazlasını vermek için arıya.

Sanmış ki, tek çiçek kendisidir dünyada!

***

Bir gün başkalarının da olduğunu görmüş, uyandığında!

Üzülmüş, sitem etmiş çok sevdiği Arıya...

''Yanılıyorsun, ben istemem onları asla, buldum en güzel tadı senin balında'' dese de Balarısı, uçmaya devam etmiş çiçekler arasında.

Kendince, kötü bir niyeti yokmuş hiç kafasında...

Oysa çiçekler, cezp edebilmek için Arıyı, bürünürlermiş güzel kokulara.

Nefsine hkim olamayan Arı da, konarmış ondan ona!

Güvenir Kır çiçeğinin sonsuz sabrına

Kır çiçeği anlamış ki, saflığa yer yok bu dünyada!

Layık görülür sahtekrlar, hep itibara!

***

Dehlizler içerisindeki hayatı anlamış.

Demek ki;

Kendisini sevdiğini söyleyen Arı onu soldurmak pahasına, devam edecek uçmaya!

Üstadın ifadesiyle;

Öyle ya O, özgür bir Arı!

Kır çiçeği ise.

Her daim köklerle bağlı toprağa...

İşte aradaki fark bu.

***

Günümüz,

Hayat şeklini ve yaşanılanı bir de, bu hikyenin penceresinden bakalım.

Kimler.

Hangi hayatları soldurarak, kendine özgürlük yaratıp.

İşkembelerini, şişiriyorlar.

Dün buradan dillendirmiştim.

İnsanlık.

Ama insanlık vahşi bir kimliğin cenderesinde zehirleniyor.

çünkü,

Ölümlerden medet,

Kandan, beslenen,

Sayısal ölüm fazlalığıyla övünen bir hayat ikmali içerisinde bulunuyoruz.

***

İşte, 17 Ocağa düşen kor ateşi!

Siirtte düşen helikopter 17 Ocağa ateş düşürdü.

Yine annelerin feryadı,

Yine yetim kalan çocuklar ve dul kalan gencecik eşler.

Yüreği yanık, babalar, bacılar, kardeşler.

Biliyorum;

Toplum olarak her ne kadar hepimizin yüreği yaşanan hal-i vaziyete yansa da ateş düştüğü yeri yakıyor.

Olan ailelerine oldu.

***

Nasılsa;

Devlet erknı, basın ve toplum birkaç gün konuşur.

Vakanın üzerine,

Dramatik film kurgusuyla, gözyaşı döker, nutuklar atılır, ondan sonrası mı?

Unutulur.

Ya acı.

İşte o kor ateşi hiç bir zaman sönmez Acılı ailelerin yüreğinde.

Acılarıyla baş başa kalırlar...

***

Lakin;

Bu yüzden değil midir ki 30 yıldır yürek yakan sorun çözülmüyor.

Ya da çözmek istenilmiyor!

Toplumun ve devletin hafızası balık hafızası gibi.

Acılardan ders çıkarıp köklü çözüm yerine işi oluruna ve zamana bırakıyoruz.

Ölen vatan evlatları tabiri caizse ölmeleriyle, aileleri de üzüntüleriyle, kederleriyle kalıyor.

***

30 yılda;

Kaybettiklerimiz 50 binin üzerinde!

Asker,

Polis,

Korucu

Ve bir gaye uğruna eline silah alıp dağa çıkan Gerilla.

Kürt gençleri.

Her ölüm,

Bilinsin ki en yakıcı yürek sahibi ölenin ailesi, eşi, dostu evladıdır.

***

Bakın;

Önceki gün, arkadaşlarımız İHH nın yetimlerle ilgili etkinliğindeydi.

İHH Kadın Kolları Başkanı Fatma Nur Kutayın konuşması dikkatimi çekti.

İsrail ve Filistin izlenimlerini anlatırken diyor ki,

İsrail, Gilat Şalit isimli askerini serbest bırakmaları karşılığında Filistinli 1200 tutsağı serbest bıraktı.

Yine İsrail hapishanelerinde ölen bir Filistinlinin ailesi cenazesini alamıyor.

İsrailin gerekçesi ilginç; 30 yıl ceza almıştı.

15 yılı çekti ama 15 yılı var.

Ölse bile 15 yıla kadar bunu tamamlayacak, ondan sonra cenazeyi alabilirsiniz.

***

çok uç ve aykırı bir örnek insani olarak.

Zaten İsrail gibi bir terörist devletten de aksini beklemek hayaldir.

Ama İslam dünyasına verdiği bir ders var burada.

İsrail,1 insanı için düşman olarak gördüğü 1200 insanı bırakabiliyor.

Yine kendi koyduğu kuralları ölümlerde bile bozmuyor.

Ya biz ne yapıyoruz?

***

30 yıldır siyasi çıkar ve kişisel ihtiraslar yüzünden kendi insanımızın ölümüne seyirci kalıyoruz.

Senin şiddetin kötü benimki iyi

Peki, yitirdiklerimize ne olacak?

Canlarımızla beraber insanlığımızı, milli ve dini değerlerimizi de kaybediyoruz.

İşte bunlardan biri Siirtte düşen helikopter.

Düştü mü, düşürüldü mü farklı bir arıza-i durum mu var.

Onu kokusu bilahare ortaya çıkacak.

Lakin kaybedilen 17 asker var.

Şimdi;

Vatan sağ olsun deyince ne olacak?

Bu annelerin, babaların ve evlatların yüreği nasıl sağ olacak?

Ya da,

Bugün itibariyle 63üncü gündeyiz.

Bedenlerini ölüme terk eden yüzlerce tutuklu ve hükümlü.

Siyasi talepleri var.

Ki bu talepleri savunup-istedikleri içindir, bugün cezaevindedirler.

Eylem biçimini.

Veyahut eyleme girişen kesimin inat hal-ini tartışabilirsiniz.

Ama velkin;

Göz göre göre ölüme ve ölümlerin yaşanmasına göz yumabilir misiniz?

Bunları hiç düşünen var mı?

Sanmıyorum.

***

çünkü

Biz hem insan-i duyguların kutsiyetini,

Hem de empati kültür ve değerini unutmuşuz.

Zehirlenmiş vaziyette bizim insanı değerimiz.

Tedaviye, insan olabilme karakterinden başlamamız gerekir.

Yoksa;

Kir çiçeği istediği kadar bal arısına seni seviyorum desin.

Bal arısı her daim özgürlüğü ve çıkarı için, Kır çiçeğini soldurmaya devam edecek.

Derler ya;

Anlayan anlar, anlamayana sivrisinek misali.