BALYOZ'DAN ÖTEYE GÜNEYDOĞU GERÇEĞİ
Eklenme: 5/13/2010 12:00:00 AM

Dedik ya; "akla ziyan" bir süreç işliyor. Çift başlı. Biri değişime "ivme" kazandırma uğraşında. Biri "statükocu" anlayışı devam ettirme planında. Bilmem farkında mısınız? Ülke ve millet adına "vuku" bulan her hadise bu minvalde "tartışma" götürüyor. Aslında; "var olan" çatışma ve hesaplaşma muhtevası tamamen "varlık" üzerinedir.

 

* * *

Bakınız; "Balyoz Darbe Planı". Değişimden, gelişimden, çağdaş ve demokratik yapıdan yana olan için; "İhanetler" içeren bir organizasyon. Ama gelenekçi, statükocu, faşizan düşüncenin devamından yana olan için; "Kurtarıcı" bir reçete. Durum böyle hasıl edince de; "sarsıntı" büyük olmaktadır. Tabi bu sarsıntının bir de "hayırlı" yüzü vardır.

 

* * *

O da şu; "Gerçeklerin" su yüzüne çıkmasıdır. Fikrine, kimliğine, misyonuna ve üstlendiği görevine "nail" olan alenileşiyor. Şöyle bir hatırlayın; "Balyoz Planının" bombasının patladığı zamanı. Ülkenin "kirli" bağırsaklarını temizlemesini isteyen. Değişimden yana olan düşünceler; "kep düştü kel göründü" dedi. Belgeler, bulgular, bilgiler, CDler. Camilerin "bombalanma" planı. Toplu "katliamların" organize şeması. Hizipleşme "üreten" provokasyonlar. Keskin "bıçak" gibi.

 

* * *

Ne var ki; "statükocu" cephe. "Eğitim" planı. "Öyle şey mi olur". Derken; Engelleme planları "hayata" geçirildi. Çünkü "gelenekçi" düşünce suçüstü olmuştu. Hukuk "devreye" girdi. Soruşturma başlatıldı. Planın "hayat iksiri" olan bilgisayarlara el konuldu. İmzalar "ıslak", planlar "gerçek", emir-komuta "taş" gibi. Her dişli "yeni" bir ayrıntının ortaya çıkmasına vesile derken; "kozmik" odanın ışıkları yakıldı. Araştırma, soruşturma, delil toplama evresi tamamlandı.

 

* * *

Sıra "planın" aktörlerine geldi ki; "işte" burda filim kesintisi başladı. Ardı ardına araya "parça" sahneler konulmaya başlandı. Bu da; konumu sürekli tartışma götüren HSYK'yla icra edildi. Gözaltılar gelişti. Ama bir gün de "değişen" yargıç; "suçun vasfı değişebilir" deyip onlarca kişiyi serbest bıraktı. Bir başka gün de; "o Yargıcın" yetkisini aştığını belirten mahkeme, "tutuklanmalarına" karar veriyor. Yani; "gel-git" misali. Anayasa Değişikliği, Baykal'ın "seks" kaseti vuku bulmadan önce; "Balyoz Planında" 3. Gözaltı dalgası başlatıldı.

 

* * *

Hatırlarsanız; "o gün" 84'e yakın kişinin gözaltı ve ev araması vardı. Ki bunlardan 25'i de muvazzaf General. 9 saat süren bu "gözaltı" operasyonu bir anda "kesintiye" uğruyor. Mesai bitimine saniyeler kala; "gözaltı emrini veren" savcılar görevden alınıyor. Yerlerine de başka savcılar atanıyor. Ve gözaltılar da; "iptal" ediliyor. Sonra! Günler geçtikten sonra şimdi "yeni bir" dalga.

 

* * *

Dün; "gözaltı" değil, bu kez ifadeye davet vardı. Diyarbakır, Şırnak, Mardin ve Van'da. Hassas Bölgelerde görevli bir Tümgeneral ve Üç albay. İstanbul Savcılığının "emriyle", Özel Yetkili Savcılar tarafından "iki gün süren" ifadeler alındı. Evet! İsimler ve bulundukları görev yerleri açısından "gizli" tutuluyorlar. Ancak gelen bilgilere göre; "ifade serisi" sürecek.

 

* * *

Dedik ya; "Sistemin" değişimi ve geleneği "çatışıyor". Balyoz'un Güneydoğu cephesi. Doğrusu "çıkmaz" sokak da burası. Çünkü "karanlıklar" diyarı ve yıllarına sahip. Faili meçhul cinayetlerin. İşkencelerin, toplu katliamların. İnsanlara "dışkı" yedirenlerin. Sahte belgelerle "suç" isnat edenlerin. Fişlemelerle bölge insanına "potansiyel suçlu" bakanların. Toplu mezarların, domuz-bağıyla infazların icra edildiği. Tüm bunların "işlem" gördüğü bir yapı. Ve bu yapı içerisinde "devlet görevlilerinin" suç işleme özgürlüğüne sahip olduğu bir anlayış. Yani "aklı ziyan" zihniyetin hayat bulduğu membada; "gelenekçi" ne istemez ki?

 

* * *

İster mi; "Bu dehşet-engiz" tablonun deşifresini. Müsebbiplerinin "ortaya" çıkmasını. Yargı önünde "hesap" vermesini. İstemediği içindir ki; "kalkanın" elinden alınmasını istemiyor. Onun için diyorum ki; Darbeleri yasaklayan" ve fikirleri özgürleştiren bir yargıya ihtiyacımız var. Çünkü; Güneydoğu'nun karanlık yüzü aydınlanmadığı sürece. Geçmişin "tahribatıyla" yargı yüzleşmediği müddetçe. Yapılanın yapanın yanında kâr kaldığı kanısı var oldukça. Akan kandan, dökülen gözyaşından, masum insanların ölümünden. Mehmetçiğin "naşından", dağdaki gencin cansız bedeninden "siyasi" getirim temin edildikçe. Biz "değişimlerin" değil. Daima statükocu, gelenekçi ve darbeci düşüncelerin cenderesinde debelenip duracağız. Yani; bu düşünce değişmeli. Bu sistem lav edilmeli. Herşey sorgulanmalı, herkes hesap vermeli. Ki; "kuşkular" ber taraf olsun.

 

* * *

 

VALİLER DEĞİŞECEK Mİ?

Tam da yazıya noktayı koyarken, telefon çaldı. Ankara'dan bir dost. Valiler kararnamesinden haberin var mı? Kararnamenin "Köşk"e çıktığı söyleniyor? Valiler kararnamesini bekliyordum. Çünkü bu yönde hazırlık vardı. Ki geçtiğimiz gün değinmiştim. İl Valisi Hüseyin Avni Mutlu'yla alakalı. Adının İstanbul Valisi olarak geçtiğini.

 

* * *

Nitekim bu telefondan sonra gece geç saatlere kadar araştırdım. Son gelişme nedir diye? Kesin olmamakla birlikte; yaygın söylem ve güçlü kaynaklar. Mutlu ve İstanbul Valisi Muammer Güler için kesin konuştular. Güler Güvenlik Müsteşarlığına. Yerine de İl Valisi Mutlu. Tabi Mutlu'nun boşalttığı koltuğa da, Çorum Valisi Mustafa Toprak deniliyor. 14 Vali ile 1 Müsteşarlık "ataması" var. Muhtemelen de Başbakan Erdoğan ve Gül'ün bugün icra edilecek haftalık görüşmesinde "kesinlik" alacak. Ne diyelim; "herşeyin" hayırlısı.