BARIŞ VE DEĞİŞİM İÇİN SİZLERLEYİZ
Eklenme: 9/3/2010 12:00:00 AM

..Ve 'o tarihi' beklenen gün ve an; Diyarbakır için geldi! Çünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bugün Diyarbakır'da! İktidarda oldukları 8 yıllık süre içerisinde; bu Diyarbakır'a 9'uncu kez gelişi. Gelişlerinin de "ekseriyeti" seçimlerle alakalı olduğunu ifade etmek gerekir. 5'i seçim "arifesinde" olmuştur. 3'ü de, "Açılış ile GAP Acil Eylem Planının" açıklanmasıyla icra edilmiştir. Buarada iktidarın Diyarbakır trafiğiyle ilgili istatistiği de şöyle; 27 ayrı Bakan 148 kez bir vesileyle Diyarbakır'a gelmiş.

* * *

Tabi; Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker'in "haftada bir olan" gelişi, hariç! Yani "Siyasal iktidarın" Diyarbakırla "özel" alakaya dayalı gidiş-gelişi hep olmuştur. Sıradan geliş-gidişler değil. Onun için de; İktidarların Diyarbakır'la alakalı "hassasiyetleri" her dönemde hissedilmiştir. Ve diğer bölge ile kentlere oranla "tartışması ve beklentisi" hep farklılıklar içermiştir. Tıpkı; bugün Diyarbakır'a 9'uncu kez gelen Başbakan Erdoğanın gelişi gibi.

* * *

Bakınız! Parti "seçimi" olmamasına rağmen! Siyasi vaatlerin ifadesinden kaçınıldığı bir seçimde. Yani Referandum'la alakalı Diyarbakır'a gelişi "günler" öncesinden konuşuluyor. Ki son bir hafta içerisinde; "Konuşmayan-tartışmayan" kimse kalmadı. Hem halkın "sıcak" gündem maddesi oldu. Hem de muhalefetin "miting" meydanlarındaki eleştiri mevzusu olarak kullanıldı. Görsel ve Yazılı medyanın da; birinci gündemiydi. Tabiki hepsinin de kafasında "cevap" aradığı tek soru vardı. O da; Başbakan Diyarbakır'a gidecek; "ne konuşacak?" Bu da doğal olarak; toplumda "ciddi bir beklenti" havasının oluşmasına neden olmaktadır. Yıllardır da hep böyle olmuştur!

* * *

Hele bir de; "Yılların" ihmali, göz ardı edilen Güneydoğu gerçekleri! 30 yıldan buyana süre gelen; "çatışma" ortamı! 17 bin faili meçhul cinayet. Asit kuyuları. Devletin içerisine çöreklenmiş "Çete-vari" yapıların estirdiği terör, katliamlar. Kürtlerin "haklar ve halklar" anlamındaki "istek ve taleplerinin" karşılanmaması. İşsizlik, yoksulluk, geri kalmışlık. İşte tüm bu "yılların" kanayan ve giderek de "kangrenleşen" meselelerinin orta yerde olması; hep "çözüm" umutlarıyla beklentiler neden olmuştur. Bunun için de; Gerek Türkiye'nin geneli olsun. Gerek Dünyanın bölgeyle alakalı ilgilenenleri olsun. Ve tabi ki Güneydoğu'daki biz Kürtler. İran, Irak ve Suriye'deki Kürtler de. Acabayla; "Sorunların" çözümü için belki bu kez bir adım atılır da "acılar diner" beklentisi gelişir. Ki; "Siyasi bir seçim" olmamasına rağmen bu referandum seçiminde bile "aynı" hassasiyeti ihtiva eden bir bekleyiş hakim.

* * *

Nitekim Bir kaç gündür her karşılaştığım, sohbet ettiğim, ya da bir vesileyle buluştuğum herkes şu soruyu sordu. "İnşallah Başbakan bu kez" bu ateşi söndürmek için cesaret gösterip; yüreklerimizi ferahlatır? Çünkü PKK 9'uncu kezdir "ateşkes" ilan etti! Sivil Toplum Örgütleri de "artık" himayeci değil. Sorunun çözümü noktasında; "farklı" söylemlerde bulunuyor. Yeri gelince; PKK'ya da "tepkisini ve eleştirisini" getiriyor. Yeri gelince; Siyasal iktidara aynı mesafeyi koyuyor. Ülkenin ve bölgenin yarınları için; "doğru" olan ve benimsetilen her adıma da bel çıkıyor.

* * *

Bugün; Diyarbakırda ciddi manada "haklar ve halklar" açısından geçmişten daha iyi. Gelecek için; "kazanım" sağlayan Anayasa değişikliğine "destek" veriyor. Anlayacağınız; "Şartlar" artık eski ve "şiddete" karşı suskun kalma dönemi değil. PKK da "çözüm" diyor! BDP de "çözüm" diyor! Halk ta "çözüm" diyor! Siyasal iktidar da "çözüm" diyor! Muhalefette kısmen "çözüm" diyor! Yani taraflar, sağ-sol, iktidar-muhalefet gözetilmeden. Toplumun tüm katmanları; "çözüm" diyor! İşte bu gelişen "çözüme" yönelik demokratik yol; "cesaretlere" ivme kazandırıyor.

* * *

Dün; Diyarbakır'da toplanan 650'ye yakın Sivil Toplum Örgütü üyeleri "çözüm" yolundaki beklentilerini açıkladılar. Başbakan Erdoğan'a "çağrı" niteliği taşıyarak. Süreçle alakalı "Kaygılar giderilsin" diye! Peki; Tüm bu "beklentilere cevap" verme noktasında Başbakan konuşacak mı? Doğrusu; Referandum "süreci" olması münasebetiyle "tatminkar" bir söylemde bulunması zor. Bir önceki yazımda ifade etmiştim; "farklı" bir konuşma olmayacak diye. Ya da; 2005'te yaptığı konuşmaya benzer bir konuşmanın olmayacağı. Çünkü Şuan Anayasa Değişikliğiyle alakalı Türkiye'de estirilen "siyasi hava" buna izin vermiyor.

* * *

İşte; MHP'nin sergilediği "jakoben" siyaset. CHP'nin sergilediği "statükocu" politika. Ve onlarla birlikte; "vesayet" sahibi azınlıkların hâkimiyetindeki kurumların "tarafgirliği". "Bir bardak suda fırtına koparılıyor". Bence; Diyarbakır'ın da. Biz Kürtlerin de. STK'ların da. Kürt sorununun çözümü için mücadele edenlerin de. Beklentilerine; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bugünkü Diyarbakır konuşmasında değil. 13 Eylül sabahı "elini güçlendiren" Anayasa Değişikliğine verilen "EVET" oylarının ardından konuşacak. Ama Başbakan; 2009'da Diyarbakır'da yaptığı konuşmaya "benzer" ifade ve cümleler kurarak konuşacak. Yani "evet" için Diyarbakır'a şöyle seslenecek.

* * *

Biz tarihimizi, medeniyeti hep birlikte kazandık. Fırat ve Dicle nehirleri gönüllere aktıkça ebediyete kadar birlikte yürüyeceğiz. Türkiye'de olup biten her şeyi dikkatle izlediğinizi iyi biliyorum. Yaşanan sürecin adı arınma sürecidir. Temiz toplum, temiz siyaset ve temiz yönetim sürecidir. Bugünlerin anlamını yarın daha iyi hissedeceksiniz. Tarafları farklı ama çeteler birbirlerinin değirmenine su taşıyor. Hangi tarafta yer alırsa alsın çetelerin birbirlerinin değirmenine su taşıdıklarını artık halkım biliyor. Suç örgütlerinin hangi aktörler eliyle iç içe geçtiğini, kitleleri meydanlara zorlarken perde gerisinde birbirlerini nasıl beslediklerini biliyoruz artık. Bu ülkenin demokrasisi artık sabote edilemeyecek kadar güçlenmiştir.

* * *

Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Abaza'sıyla, Boşnak'ıyla, Arnavut'uyla Türkiye Cumhuriyeti birdir. Şiddeti, terörü, bütün insanlık suçlarını reddeden herkese kucağımızı açtık, açacağız. Sandıktan çıkacak iradeye saygı gösteriyoruz. Şiddet ve terörün halkın düşmanı olduğunu herkes bilmelidir. Türkiye'den yayılan bu kardeşlik iklimi, Kuzey Irak'tan Balkanlar'a, Gazze'ye kadar dost ve kardeş milletlerin yüreklerini serinletiyor. Dün birbirimizi daha zor, daha az anlıyorduk; bugün daha net, daha açık anlıyoruz. Bize yıllarca çözümsüz gibi gösterilen, çözümsüzlüğü çözüm diye dayatılan meseleleri şimdi kolaylıkla çözüyoruz. Aramızdaki önyargıları kaldırdıkça birbirimizi daha çok seviyoruz. Husumeti değil, hısımlığı, gerilimi değil kardeşliği güçlendiriyoruz. Herkes şunu çok iyi bilsin. Bizim kitabımızda statükoculuk yok. Milletin dertlerine, taleplerine kulak tıkamak yok.

* * *

Bizim kitabımızda reformculuk var, sessiz devrimlere imza atmak var, değişim var. Hakkaniyet sahibi olan herkes kabul eder ki bugün ne 1980'li yılların kâbusu ne de 1990'lı yılların karanlık odaları var. Hukuk devleti, demokrasi ile karanlık odalardan arınıyor, daha da arınacak. Zıt kutuplarda, karşı cephelerde görünenlerin tezgâhın gerisinde suç ortağı oldukları bakın nasıl da aşikâr oluyor. Körpe dimağları, masum gençleri nifakla, kör ideolojilerle çıkmaz sokaklarda zehirleyenlerin, esasen işbirliği içinde oldukları nasıl gün yüzüne çıkıyor. Huzuru sabote edenlerin, kardeşi kardeşe hasım haline getirenlerin nasıl dümenler çevirdiklerini, nasıl maskeler taktıklarını, hangi kutsal değerleri kirli emellerine alet ettiklerini kamuoyu hayretle seyrediyor. Oyu nereye veriyoruz? Güvene mi vereceğiz, güveni tehdit edenlere mi? İstikrara mı vereceğiz, istikrarı tehdit edenlere mi? Bu çok önemli. Şiddet ve terörün, hak ve özgürlüklerin düşmanı olduğunu artık herkes bilmelidir.

* * *

Evet! Konuşmasının genel konsepti bu olacak. Tabi 8 yıllık iktidarımız döneminde "işte yatırımlarımız, işte yaptıklarımız da" diyecek! Ve son cümlesi de; Barış için. Demokrasi için. Özgürlük için. Haklar ve halklar için. Kardeşlik ve aydınlık yarınlar için. Huzurlu ve refahı yüksek bir toplum için. Bağımsız ve vesayetsiz korkusuz bir Türkiye Cumhuriyeti için. Gelin referanduma "evet" deyin ki; "yeni hedeflerimiz" olabilsin. Özetle söyleyecekleri bunlar. Bekleyip göreceğiz; saat 15.30'da İstasyon meydanında yapacağı konuşmayı. Tabi bizden de kendisine bir mesaj; Onun için de Gazetemizin manşetini bu mesaja ayırdık. "Barış ve Değişim için sizinleyiz" diye!

* * *

BAŞSAĞLIĞI

Ağız ve Dış Hastanesi Başhekim Yardımcısı; Aile dostum ve sevgili kardeşim Dr. Bülent İnceoğlu'nun Değerli Babası Dün hakkın rahmetine kavuştu. Merhuma Allah'tan rahmet. Kendisine, Ailesine ve dostlarına başsağlığı diler, acısını paylaşırız. (Taziye yeri: Ofis Abdulcelil Camisi)