BARIŞIN SEYRİNE AYKIRI
Eklenme: 11/17/2014 12:00:00 AM

Melikahmet sakinlerinden bir okurum.
Önceki gün bir e-mail atmış.
Şu; "yol kesme, kimlik sorgulama" hadisesiyle alakalı.
İsmini vermemiş.
Gerekçe de; "can güvenliği."
Haklı.
Ortam öylesine "kaotik" rüzgr estiriyor ki; her şey meçhul!
***
Tabi; mesajı hayli "tepki" içerikli.
Öyle ki.
Nasibini almayan kişi ve kurum yok.
Tabiri caizse; "vermiş-veriştirmiş" herkese.
Peki, kendisini bu kadar hiddetlendiren mevzuuya gelince Sur ilçesindeki "yol kesme, kimlik kontrolü."
***
Doğrusu!
Siteminde, kurguladığı cümleler.
Getirdiği eleştirisel; "tepki" salt kendisine özgü değil.
Denilir ya; "Sessiz çoğunluk."
çünkü bu mevzu çok konuşuluyor-tartışılıyor.
Ama kimse; "sesini" yükseltmiyor.
***
Bir iki yazım oldu!
Neden, niçin, ne gayeyle diye sorguladım.
Ancak, kendimle kaldım.
***
Evet, sevgili okur diyor ki;
Yaşları 16 ila 20 arasında bir grup genç.
Kiminin yüzünde maske.
Kiminin üzerinde, etek.
Kimi de puşili.
Kamuflajlı bir halde, ellerinde de pompalı tüfek ya da kaleşnikof silah.
***
Gecenin bir vakti.
Yola barikat kurup; gelen-gidenin kimliğini kontrol ediyorlar.
Fiziki üst araması da yapılıyor.
Durdurdukları araçların da; "kontağını" alıyorlar
Ve bu yol kesmeyi saatlerce yapıyorlar.
Kimse de; "siz ne yapıyorsunuz, kimsiniz demiyor?"
***
Ne ilginçtir.
Sur ilçesinde; bu uygulama nerdeyse "her mahalle ve sokakta" periyodik olarak tekrarlanıyor.
Kim bunlar?
Hangi gaye ve amaç güdülüyor; "bu uygulamalarıyla?"
Bilinmiyor.
Neden etkili ve yetkili mekanizmalar mevzuuya "zafiyet" gösteriyor?
O da meçhul.
***
Okur diyor ki;
Polise.
Askere.
Güvenlik birimlerine benim bir çağrım yok.
Beklentim de yok.
68 Ekim olaylarında gördük; "kardeş kardeşe" nasıl kıydı?
***
Benim çağrım;
Yerel dinamiklere,
Gazetelerimize,
Yazar-çizer, düşünce sahiplerine,
HDP ve DBP'ye.
STK'lara.
Ve Kürt harekatının silahlı ve siyasi yapısı KCK'ya; "böyle bir misyona, vizyona" görev tevdiine ne diyorsunuz?
çünkü bu yüzü maskelilere "gençlik yapılanması" deniliyor.
***

Mevcut durumu tasvip edeceğinizi!
Hele ki; "Kürt" Coğrafyasında siyasi varlık "ispatının" bu tür aksiyonlarla icra edilmesine rıza gösterilmesi.
Bölge halkında; "yeni algılar" yaratılması.
Eğer ki; bir çözüm, bir hakların tanımı söz konusu olursa böyle bir yönetim şekli olabileceğinin gösterilmesine.
Sanmıyorum ki; "siz de böylesi bir düşünce hsıl" olsun.

***
"Mesele" her haliyle, tehditkr!
Ve her türlü "provokatif" duruma da açık.
Üzerinden; birçok iyi niyet icra etmeyen "planlar" organize edilebilinir?
Ki aklıma getirmek istemiyorum.
Şöyle tarihin sayfalarını çevirirsek; benzer durumların neye hizmet ettiğini görürüz?
Halk arasında şöyle bir deyim var?
"Gündüz külahlı, gece silahlı" diye.
***
Velhasıl!
çözüm sürecine,
Barışa giden yoldaki mücadeleye,
Bu uğurda hayatını kaybedenlere
Halkların, hakların, özgürlüğünün "ruhuna" ve yaşam değerine uymuyor.
Yakışmıyor.
Doğru bir tavır ve eylem olmadığı gibi; "birileri de, duruma" zafiyet göstermesin!

***
KRİTİK GÜN!
Süreç açısından kritik bir gün.
İmralı Heyeti bugün, Yalçın Akdoğan'la görüşecek.
Görüşme; "birçok" başlığı içerdiği gibi yeni yol haritasını da, netleştirecek, nitelikte.
O nedenle anlamlı!
Ve pür dikkate değer bir; görüşme diyorum!
***
Şöyle ki;
68 Ekim garabeti nedeniyle "süreç" hayli sıkıntı almıştı.
Ne "siyasi" görüşmeler.
Ne de, HDP'nin "İmralı" ziyaretleri, icra edilmedi.
Geçtiğimiz hafta "görüşmelerle" süreç yeniden rayına oturduysa da; henüz hamle yok...
İşte bundan dolayı Pervin Buldan Akdoğan'la görüşmemiz önemli diyor.
***
çünkü İmralıya gidiş randevumuz vardı.
O netleşecek.
Muhtemelen; 2223 Ekim'de, Öcalan'la görüşmeye gideceğiz.
Peki, "yeni isimler yeni katılımcılar olacak mı?"
Buldanın bu soruya cevabı; "görüşmenin sonucu" belirleyecek?
***
Bilindiği gibi!
Yasal düzenleme,
Tarafların ortak talepleriyle; "Müzakere heyeti" genişletilmesi yönündeydi!
Özellikle; Öcalan için bir sekreteryanın, oluşturulması.
Ki bu yapı için de; Leyla Zana ve Hatip Dicle'nin isimleri zikrediliyor.
Radikal değil; daha ılıman isimler.
***
Buldan dünkü beyanında; PKK'nın silah bırakması noktasında takvim verdi.
Eğer ki diyerek!
Müzakereler olumlu giderse.
Adımlar senkronik bir şekilde karşılıklı atılırsa.
Öcalan'ın son görüşmemizde bunu telaffuz etti; "Mart ve Nisan'da silah bırakma çağrısını yapabilirim" diye!
***
Hep derim.
Bir kez daha, ifade edeyim.
Barışa.
Kardeşliğe.
Hakların özgürlüğüne birçok farklı açıdan bakılabilinir.
Yol haritaları da; "ikmal" edilebilinir.
***
Ama şu hakikati göz ardı etmemeliyiz.
Sımsıkı sarılmalıyız!
İstem ve taleplerin müzakeresinde ana temelimiz; "iyi niyet ve samimiyettir."
Bunlar kmilse; her şey doğrudur.
Onun için; "samimiyeti ve iyi niyeti" sorgulatan algı yaratıcı "tavır ve eylemlerden" uzak durulmalı.
Tabi ki; tüm taraflar için!