BAŞBAKAN VE SUR STRATEJİSİ!
Eklenme: 4/1/2016 12:00:00 AM

Ne diyorduk…

Hendek ve barikat terörü…

Öz savunma..

Öz yönetim gibi; "can yakan, ölüm kusan"

İnsanı evinden..

Barkından, işinden "eden"

Açlığı…

Sefaleti, yoksulluğu, biçareliği dayatan…

***

Geride..

Virane olmuş mabetler…

Yerle bir edilmiş tarih…

Ve ilçe ile mahalleler…

Terörün..

Şiddetin yarattığı korku imparatorluğu…

Bölgemizi..

İllerimizi "yaşanılmaz" hale getiren, sisli-puslu hava…

***

Evet, haftalardır..

Ki kimi yerde aylardır..

Sene-i devriyesi bile var olan yerler var..

"Sokağa çıkma" yasaklı, kâbuslu hayat…

İşte böylesi girift bir yerde..

Soluklanan atmosferde,

İçine düşmüş olunan girdaptan kurtulmak için…

İnsan..

Ahali olarak "yanında olacak, elini uzatacak" bir el…

Halını-hatırını soracak bir dost…

Hele ki, rejim ve yönetim…

Kendi "oylarıyla" onu vekil tayin ettiği siyasetçisi…

***

Hazreti Ömer'in(r.a) adaleti..

Hani der ya;

"Dicle'nin kenarında bir kurt bir kuzuyu kapsa bunun hesabı Ömer'den sorulur"

İşte bu inancın,

İşte bu imanın kudretiyle, ahali "Devletini" yanında ister..

Cumhurbaşkanını..

Başbakanını..

Bakanlarını..

En hallisi de "yerel idarecilerini" dar gününde ister yanında…

***

Çünkü böylesi bir evrede; "dost görünen düşman" çok olur…

İnsanoğlu'nun…

Maddi ve manevi yönde..

Ki her duygu açısından "en zayıf" yaşadığı dönemlerdir…

Dört bir tarafı; "şiddetle, belirsizlikle" çevrildiği haller..

***

Nitekim!

Sur'la… Silopi… Nusaybin… Cizre… Şırnak…

Hakkâri… Yüksekova…

Silvan…

Ve daha nice, "yerleşim" yerlerinde yaşanan dramlar…

Yerel bazda görüyoruz..

Ki kimi zamanda dile getirerek yazıyoruz…

Kimlerin..

Hangi tinetli şahsiyetlerin "çıkar ve rant temine" dair, kurduğu kumpaslar…

Fırsatçılık…

***

Bir evin nakliye ücreti…

Çatışma öncesi, 200 ila 300 lira iken…

Sonrası…

Bin liradan başlaması, "ne kadar" vicdanlı..

Ya da ev kirası, üç misli artırılması..

Hele ki, göç etme kararıyla geride bıraktığı malını-mülkünü "kelepire" bırakma, çaresizliği…

Ve bunu fırsat bilerek, satın alan ensesi kalınlar…

***

Sonuç itibariyle…

Bunları dile getirirken, hep şu çağrıyı yapıyordum..

Özellikle, "siyasal iktidara"…

Mevzuu…

Her yönüyle insanı…

Her yönüyle, vicdanı…

Her yönüyle, inandığımız, iman ettiğimiz "kudretin" emri…

Ayrıca, her yönüyle "siyasi…"

İşte tam bu dönemde, "sahada olun, sokağa inin" diye seslendik..

***

Doğrusu…

Bölgenin seçilmişlerinden "pek" ilgi ve hareketlilik görmedik…

Ne seçilmişler…

Ne de atanmışlar bu noktada, "pek aktif" olmadılar…

"Çekinceli" durdular…

Bilemiyorum, belki farklı gerekçeleri olabilir…

Ama böylesi hallerde, gerekçeyi hiç bir düşünce geçerli görmez…

***

Evet, nihayetinde…

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Salı günkü "grup toplantısında" seslendi..

Bakanlarına…

Milletvekillerine…

İl ve ilçe teşkilatlarına…

Valilere… Emniyet müdürlerine… Kaymakamlara…

"Gün dayanışma günü.. El ele vermenin günü"

***

Duygu "seferberliği" başlattı..

Teröre inat..

Şiddete.. Yaratılmak istenilen kaotik ortama inat…

Korkmayalım..

Çekinmeyelim..

Moralimizi bozmayalım…

Sokaktan çekilmeyelim…

Eve kapanmayalım..

Bilakis; "en yüksek moralle sokağa çıkalım, dayanışma" gösterelim..

***

Esnafımıza gidelim…

Alış-veriş yapalım…

Selam verelim…

Hep birlikte "selamün aleyküm" deyip "aleyküm selamı" alalım…

Halini, hatırını soralım…

Varsa bir derdi "dinleyelim, çözelim"

Başbakanın bu çağrısı etkili olacak ki, "birileri artık" sokakta…

***

Dün üç bakan Diyarbakır'daydı…

Önce, STK temsilcileriyle görüştüler..

Sonra da, kameraların karşısına geçip, "Sur'la alakalı" beyanda bulundular…

Beyan..

Ve muhtevasıyla, "onu bilahare" irdeleyip, burada tartışacağız..

Eksiklikler nelerdir?

Nelerin gözden geçirilmesi gerekir?

Ya da, neler eklenmelidir?

Halktan.. Sur ahalisinden gelen "talebin" karşılanması noktasında?

Bilahare konuşuruz..

***

Ancak, ben "sokağa inelim" sözünün biraz da arıza-i durumunu hatırlatmak istiyorum..

"Gösteriş" koridoru vahametine dair…

Çünkü dün vakıf oldum duruma…

Ki aleni bir görüntü oluştu, "yüzü astarından pahalı" hal aldı..

Dedik ya, "sokağa inelim, halkın arasına girelim, esnafla hasbıhal" edelim…

***

Ama "koruma ordusuyla" değil…

Ama "gösteriş keyfiyetiyle" değil…

Ama "dostlar alışverişte görsün" anlayışıyla değil…

Ama "yasaklı sokaklar, caddeler" yaratılarak değil..

Ama "medya ordusu çemberini" oluşturarak değil..

Ama "kapkara Mercedeslerin peş peşe konvoyuyla" değil…

İşte böylesi bir resmi yaşatmadan, "sokağa inelim, selamün aleyküm" diyelim…

Yoksa diğer şekliyle durum "riyakarlık" arz eder..

***

Evet…

Başbakan Sayın Ahmet Davutoğlu bugün Diyarbakır'da olacak…

O'nun teröre karşı "inadına" başlattığı; "Selamün Aleyküm" seferberliğiyle…

Bizde kendisine…

Şimdiden verdiği selama karşılık "Aleyküm Selam" diyoruz..

Hoş geldiniz diyoruz…

Ve beklentilerimize…

Ümit ediyoruz ki, 1 Nisan şakasıyla karışık sevgi muhabbetiyle…

"Barışa, kardeşliğe, yeni bir sürece dair" adımlardan söz eder…

Mesajlar verir…

Oluşan duygu kırılmasını "onaran" bir atmosferin seyrini başlatır…

***

Çünkü…

Bölge halkı için; "maddi ve manevi" bir restorasyon şart..

Ki ikisi birden, "yürütülmeli"…

Biri, diğeri olmadan "kifayetsiz" kalır…

Demokrasi adına,

İnsan hakları adına,

Eşitlik,

Hak, hukuk adalet adına,

İş, aş, müreffeh bir yaşam adına,

Ülkenin ve milletin "birliği ve dirliği" adına; "inisiyatif" üretilmeli…

Ancak böylesi bir "dayanışmayla" terörün üstesinden gelebiliriz…

Ki terör "amacına" ulaşamazsın..

Evet, Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu…

Kadim şehrimize; hoş geldiniz...

***

TSK'DAN "DARBE" YALANLAMASI!

Öyle ya..

Günlerdir "birileri" çığırtkanlık yapıyordu..

"Asker darbe" hazırlığında..

Şu veya bu şekilde; "olup bitenden" rahatsızmış?

Hatta şuradan, buradan "icazet" bile almış…

Ağustos'taki "Şura" tarihine dahi gelmeden "iş" bitirilecekmiş diye..

***

Nihayetinde…

TSK'den dün yazılı açıklama geldi…

Çığırtkanlara, "sile" misali…

Açıklamada;

"Türk Silahlı Kuvvetleri'nde disiplin, mutlak itaat ve emir komuta esastır.

Hiçbir yasadışı, emir-komuta hiyerarşisi dışında oluşuma taviz verilmesi söz konusu değildir.

Hukuki, vicdani, basın etiğinden uzak,

Haddini aşan duyuruları yapanlar hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur" denildi…

***

Demokrasi vurgusu.

Açıklamanın giriş ifadesinde ise şöyle denildi…

"Görevlerinin ifasında,

Anayasa'da belirtilen hukuk devleti,

Hukukun üstünlüğü

ve demokratik toplum olmanın gerekleri prensiplerine bağlılığı temel esas alarak.."

***

Evet, mesaj net..

Bakalım..

Niyetleri her yönüyle "halis olmayan!"

Darbe sevici…

Hukuki ve vicdani "dayanaktan" yoksun olanlar…

Basın etiğini,

Üslubunu, "yasadışı faaliyetlerin" ifasında kullananlar…

Vesayetçi…

Jakoben, "post modern" anlayışın artıkları "şimdi hangi senaryonun" peşinde koşacak?

Diyeceğim o ki…

Artık bu ülkede böylesi "tinetli" oluşum ve düşüncelere "yer yok"

Kapandı o dönem…

Yeni bir Türkiye'nin "rüzgarı" esiyor…

Hayırlı cumalar..