Malum; Baykal vesayetinden kurtulan CHP'nin liderliğine Kılıçdaroğlu'nun gelmesi. Ve hemen ardından da; İcra ettiği kongreyle "yeni yapılanmaya" gidilmesi... Toplum nezdinde; Ne de güzel ortak bir fikir oluşmuştu; CHP yenileniyor noktasında. Öyle ya; Vesayetlerin arka bahçesi olmaktan, askeri korku imparatorluğu yaratmadan! Siyaseti kendine has kurgulama yöntemiyle, var olmaya çalışmaktan. Derin oluşumlarla; İnce bağlantılar sağlamaktan. Gibi; Darbe, devrim, muhtıra bezirganlığından. Statükocu, tepeden inmeci ve sabit fikre odaklı düşüncelerden.
* * *
En önemlisi de; Laiklik kisvesi altında inanca yönelik düşmanlık gütme gibi ahlaki zayıflıktan arınmaya başlamışken. Tamamen; Siyasi aksiyonun halkla olabileceğine "iman" getirmişken. İktidarın; Yolunun "karanlık" tünelleri oluşturmaktan değil, gecekondularla buluşmaktan geçtiğine idrak getirmişken. Velhasıl; Halkın öncülüğüyle siyasi seyrin "itibar" gördüğü gerçeğine nail olmuşken. Ve pek tabi ki; CHP ikmale getirdiği "halkçı demokrat" yapıya yüzünü dönmeye başladığı. Düşüncelerini de demokratik seyirle vücuda getirmeye başladığı bir dönemde. Gel; Ağacın kurdu ağaçta misali. Hem kendini, Hem kulvarındakileri hem de dışarıda seyredenleri "sükût-u hayale" uğrat. Ve CHP'nin işte "gerçek yüzü" bu de. Ne hazin ki; Toplumda infial üreten bu "maske" düşüklüğünü de yeni oluşumun sözcüsü konumundaki Süyehl Batum'la icra etti. Kabul edilemez. Halk tarafından asla kabul görmeyeceği gibi, bu da "geçmişin" provokatörlerinden mi dedirtiyor.
* * *
Ne var ki; Batum Encümen-i Danış aktörlerinden. "O provokatif" söylemi, bildiğiniz gibi Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelikti. Hem de; Asker'e "bel altı" vuruş yaparak! Neymiş; Sözde AK Parti iktidarı başta olmak üzere! Erdoğan'la; Sürekli teşkili mesai yapan ABD Başkanı Obama'nın da katkısıyla. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; Kocaman Türk Silahlı Kuvveti'ni içyapısıyla yıkmışlar. Meğer; Kâğıttan kaplanmış. Biz bunu asker zannedermişiz..." Akla ziyan; Bir düşüncenin "mide" bulandıran "tevile" anlayışı. Yazık!
* * *
Düşünebiliyor musunuz; Sözde önümüzdeki seçimlerde İktidar olma gayreti içerisinde bulunan. Ve, Sözde ahlakında "demokratik yolla iktidara" gelmenin planı olan CHP'nin önemli ismi; "askeri vesayet" istiyor. Bunu isterken de; çığlık atıp söylüyor. Askerimiz, Yıkıldı, yıktılar, hükmünde bulunarak. Ergenekoncuları; Meclis'e taşıyalım diye "öneri" sunan bu zevatın gayesi aslında belli. 2004 yılı öncesi gibi; Darbe yapacak. Vurdu mu devirecek. Kodu mu oturtacak. Gece yarısı "e-muhtıralar" yayınlayacak. Suçüstü yakalanan; Derin yapıların aktörlerine "iyi çocuktur, tanırım" diyerek yargı üzerinde vesayet yaratmak! Susurluğa, Şemdinliye "yelpaze" geliştiren, askeri düşüncenin varlığını istiyor. Değil; Başbakanlığa Genelkurmay Başkanı gitsin. Cumhurbaşkanlığa gitmesin. Siyasi iktidar ve Cumhur'un başı atanmışın ayağına gitsin. Yani; Totaliter bir hâkimiyet, ülkenin idaresinde var olabilsin. Siyasi; İktidar piyon, yönetim vesayeti askerde isteyen bir zihniyetin sahibi bu Encümen-i Danış aktörü Batum!
* * *
Doğrusu! Batum'un "iç dünyasını" yansıtan son iki gafletindeki tema, bana Nasrettin Hoca'nın "göle maya çalma" hikâyesini hatırlattı. Batum da; "Ya tutarsa" hikmetiyle, askeri siyasetin iç yapısına doğru çekme gayreti içerisinde. Bildiğiniz üzre, Ellerinde "Ne Ergenekonvar-i oluşumlar, ne de ideolojik saplantıya sahip yargıdaki oluşumlar" kalmadı. Derin; Bir güç kaybının sonucunda, "ya tutarsa" bizim provokasyonlarımız anlayışıyla; ha bire "göle maya" çalmakta. Malum; Bir gün Hoca gölün kıyısına gitmiş. Elinde yoğurt kovası, kaşıkla göle maya çalıyor. Köy ahalisi soruyor; Hoca efendi ne yapıyorsun? Valla; Gördüğünüz gibi göle maya çalıyorum. "Yoğurt" olsun diye! Köy ahalisi şaşkın bir halde soruyor; "Hoca efendi! Hiç göl maya tutar mı?". Hoca bu; Ya tutarsa!
* * *
İşte; Asker'e ve iktidara yekvücut noktada "bel altı, bel üstü" saldırı düzenleyen Batum'un da hikâyesi bu. Asker, "Yıkıldı, yıktılar, içini boşaltılar. Meğer kâğıtla kaplanmış" dersem; eski tas eski hamam misali, düşüncelerimiz kâmil olur. Ama; Göl maya tutmadığı gibi Asker de bu fitne organizasyonuna gelmedi. Bilakis; Dün yayımladığı açıklamayla! Çağdaş ve demokratik ülkelerde olması gerektiği bir düşünceyle; 'Her vesileyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin siyaset dışında kalması gerektiğini savunan bu siyasilerin, Türk Silahlı Kuvvetlerini günlük siyasi tartışmaların içerisine çekme gayretleri üzüntüyle izlenmektedir". Şimdi; Süyehl Batum için, CHP ne diyecek? Bu yüz; CHP'nin gerçek yüzü mü deyip, arka mı çıkacak? Yoksa; Her zamanki haleti ruhiyetle "parti düşüncesi" değil mi diyecek? Buarada; Her ne kadar önceden randevusu alınmış bir ziyaret ise de. Zamanlama açısından; Genelkurmay Başkanı Koşaner'in, Kılıçdaroğlu'nu bildirinin hemen ardından "ziyaret" edip görüşmesi; hayli önem arz edici. Bilemiyorum; CHP'de bu minvaldeki düşüncelerin su yüzüne çıkmasıyla gerçek anlamda bir eksen değişikliğinin varlığını konu ederken.
* * *
Bakalım; Kıyı bölgeleri Kürt sorununu çözer diyen düşünce gibi? Bu; Askeri "darbe ve vesayet" sağlama çağrısında bulunan, Batumun hali durumu ne olacak? CHP, Halktan kopma seyr-ü seferini "Ergenekonvar-i" yapıyla sürdürmeye devam mı edecek? Yoksa; Kemal Kılıçdaroğlu "sürekli" tekzip etme siyasetini "bıçak kemiğe" dayandı diyerek, bu zihniyeti silip atacak mı? Ya da; Sokağı alevlendirme senaryolarını icra edip. 2004'teki; Gibi yeniden "Cumhuriyet" mitingleri adı altında "Askeri darbe" çığırtkanlığına devam mı edilecek? Öyle görünüyor ki; Sokağa inme düşüncesi ağır basıyor! Bu düşünceye; Sanırım söylenecek söz "ha gayret". Taşıdığınız su; Alternatifsiz bir değirmen yaratacak. Ha gayret!