...Ve Ramazan-ı Şerif'i 'uğurladık'! Yarın da 'bu mübarek' ayın bahşettiği 'Bayramı' idrak edeceğiz. Tabi, bizler için adettendir. Bayram'a özgü 'sizleri de' duygu dünyasına sürükleme anlamında 'bayram yazısı' yazmak. Aslında; 'Bayram' yazıları, genellikle aynı minvalde olur. Sadece zaman ve sözcüklerin 'yerleri' bazen değişir. Ana fikri ve teması hep aynı olur. Onun için de; uzun uzadıya bir yazıyla, değil 'kısa ama özet' fikirle 'Bayram yazısını' ele aldım.
***
Bu münasebetle önce 'söze' tebrikle başlayalım. Malum Bayram süresi içerisinde 'sizlerle' olamayacağız. 19 yıldan buyana süren 'geleneği' bozmadan. Söz Gazetesi olarak 'Bayram' süresi zarfında çıkmayacağız. O nedenle; şimdiden 'Bayramınızı' kutlamam lazım. Evet! Ramazan Bayramınız 'mübarek' olsun. Hayırlara vesile olsun. Ve Allah sizlerle birlikte, nice bayramlara nasip etsin. Sağlık, sıhhat, afiyete eriştirsin. Allah-ü Teala Akibet-ü encamımızı hayr eylesin"!
***
Bayram münasebetiyle 'herkesin' birbirine söyledikleri 'tebrik' mesajlarının özet cümlelerini sıraladık. Tüm içten duygu ve kalplerimizle. Peki, 'Bayram' nedir? Ramazan Bayramı'nın 'bize bahşedilen' hikmeti mucibesi. Sevgili üstad bu konuda; 'bakın' nasıl derin manalar içeren bir cümle kurmuş; 'Bayramın Kemiyet ve Keyfiyet 'üzerindeki' kurgusunu. Şöyle diyor kendileri.
***
Kemiyet ve keyfiyet olarak her zamankinden çok daha farklı Rable beraberlikten azad oluşun, oruç, teravih gibi ibadetlerin külfetinden kurtuluşun adı mı? Eğer öyleyse vay halimize! Yoksa oruç, teravih, zekât, sadaka, iftar daveti, birbirimizi ziyaret ve benzeri farz ve nafile ibadetlerle, ibadet sevabı kazandıran sosyal faaliyetlerle kulluğu farklı boyutlarda idrak edip, gereğini yerine getirip, Rabbe bir adım daha yaklaşmanın verdiği huzuru, sevinci başkaları ile paylaşmanın ad ve unvanı ise. Bir başka ifadeyle Ramazanda Ramazanla bütünleşen, yani semavileşen, yani melekleşen ve en genel tabirle Ramazanlaşan, İlahi teveccühle buluşan, Onunla bütünleşen insanların bayramda, bayramla bayramlaşması ise. Öyle ise ne mutlu bize!
***
Gelelim şu 'Şeker Bayramı' söylemine! Neden bu kadar 'önemli' bir isme sahip olan Oruç ayını tamamlayıp 'keyfiyle' hayat bulan Bayram'a 'Şeker bayramı' adı yüklenmek isteniyor. Neden bulunduğu Ramazan-ı Şerif Ay'ının feyzi dışına itiliyor. Burda 'art niyet mi' var yoksa başka bir tinetlik mi? Bilemiyorum! Tabi şu da bir gerçektir. Güneydoğunun genel coğrafyasında Ramazan Bayramı'na 'Şeker Bayramı' denildiği vaki değildir. Bu söylem tamamen 'Batı' bölgesine özgüdür.
***
'Şeker Bayramı' cümlesinin de batıdan çıkışını iyi niyet noktasında değerlendirirsek ki birçok üstad 'aynı hikâyeyi' aktarmaktadır. Zaten büyüklerimiz de, zaman içerisinde bu minvalde düşünceleri bizlere aktarmıştır. 'Şeker' cümlesinin nerden çıktığını. Eskiden büyüklerimiz, Ramazan bayramlarında birbirlerine sorarlarmış: "Bayram günleriniz nasıl geçiyor?" diye. Bu sorunun cevabı da genellikle "Şeker gibi geçiyor azizim." olurmuş. Gel zaman git zaman büyüklerimiz, "Şeker gibi bayram bu bayram." deyip dururken, Ramazan Bayramı için "şeker gibi bayram" anlamında "Şeker Bayramı" da demeye başlamışlar.
***
'Tercih' sizlerin. Ama inancın ve imanın ve Kur'an-ı Kerim'in 'hükmüyle', yarın idrak edeceğimiz bayram 'Ramazan Bayramı'dır. Onun için de 'Ramazan Bayramı' olarak telaffuz edilmesi en doğru alandır. Ama yine de; Tercih sizlere kalıyor. İster Ramazan Bayramı deyin, isterseniz Şeker Bayramı deyin. İnanan için, o mukaddes ayın feyzini yaşayan için ve bizlere bahşeden Yüce Yaradan için. Ve Bayram'ın özelliği ile güzelliğinden' bir şey değiştirmeyeceği için; pek de önem arz etmez.
***
Bayram 'özüyle ve sözüyle' bir araya gelmek olduğu kadar da 'neşe içerisinde' olabilmektir. Şimdi bu sözüme karşı 'O eskidendi' diyenleri duyar gibiyim. Çünkü 'her bayram' yazısında bile kendi kendime soruyorum. Nerde o eski bayramlar diye! Şimdi; 'Bayram' ekseriyeti için 'tatil' fırsatı olarak görülüyor. Bu da, 'eş-dosta' kapıları kapatmak. Telefonları kapatmak, sahil bölgelerine kapağı atmak. Aman! Kafamızı bir dinlendirelim.
***
Peki, bu 'anlayış ve istem' Bayram'ın feyzine yakışır mı? Olabilir mi? Olmaz diyenlerinizi 'nerde o eski bayramlar' kadar hisseder gibiyim. Zaten dönüp kentin 'sokak ve caddelerine' bakarsak, insan 'sayısının' nasıl bu alandaki koşuşturmayla 'eksildiğini' görürüz. Ne nedir? Yazık demekten başka! Evet! Bayram bir özüyle 'güzellik ve kaynaşmadır', hal hatır sormaktır, yardımlaşmaktır.
***
En önemlisi Yüce Yaradanın biz kulları için! Kendini haramdan koruyan ve yaptıkları ibadet ve tövbelerle günahlarından temizlenenlere; Hediyedir Bayram! 'Kardeşliğin' pekişmesi, dargınlıkların, küskünlüklerin son bulmasıdır. Kaynaşmadır, yol göstericidir. Büyüklerin ve küçüklerin hatırlanmasıdır. Annelerin, babaların, kısacası 'büyüklerimizin' gönlünü almak, onların ellerini öpmek ve 'dualarını' alabilmektir, Bayram. Küçükleri sevindirmektir. Bakınız Kur'an-ı Kerim'de 'Bayramlar' için şöyle buyurmaktadır: "Allah'tan korkun ve akrabalık bağlarını kesmekten sakının." (Nisa, 1) ayetiyle öneminin çok büyük olduğu ifade edilen "sıla-i rahim (hısım akrabayı ziyaret etme)" ibadeti yerine getirilir.
***
Bir de 'mezarlıkların' ziyareti vardır. Onları 'ziyaret' edip ruhlarına fatiha okumak. Tabi bu Ramazan Bayramı'nın benim açımdan 'hüzün ve acı' dolu bir yanı var. O da; 'ilk kez' dini bir bayramı Annemden uzak idrak ediyorum. Çünkü o bu fani dünyadan 'göç' edip, ebedi dünyaya nail oldu. Ve onun ölümünün ilk bayramı. Ramazan'a kısa bir zaman kalmıştı, hakkın rahmetine kavuştu. Namazını kaçırmayan, orucuna 7 yaşında başlayıp, 'vefat' edene kadar, kesintisiz. Üç aylar mı, 'Şeşek' denilen oruç günleri mi. Hepsini 'amel' defterine dopdolu bir şekilde; 'icra' etmiş vaziyette dolduran biri. İşte bu anlamda içimde 'derin' bir burukluk var. Onun gibi 'olamamak'!
***
Ne yazık! Bu bayram da ve bundan sonra 'idrak' edeceğim bayramlar da Ellerini 'öpemeyeceğim', Bayram duasını alamayacağım. Ama ben ailemle birlikte; hem onun kabrini hem de babamın kabrini 'ziyaret' edip dua edeceğim. Ve onlarla 'bayramlaşacağım'! Tabi diğer vefat eden eş-dost akrabaların da kabirlerini ziyaret edeceğim.
***
Sonuç itibariyle; 'yaşadığımız' dünya fani ve aynı zamanda 'imtihan' mekânı. Önemli olan, iman ve İnancın kudretiyle 'temiz bir amel' defteriyle 'ebedi' dünyaya nail olmak. İşte bu yolda 'biz' amel defterindeki sevap hanelerinde yüksek puanlar yazdırabilmişsek, ne mutlu bize. Yoksa gerisi; 'günahtan' ve şerden başka bir şey değildir. Onun için; 'günlerin ve ibadetlerin' hikmetini bilelim. Evet! Yarın idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı münasebetiyle şimdiden; 'büyüklerin' ellerinden, küçüklerin de gözlerinden öpüyor. Ve hepinizin 'bayramını' kutluyor, nice huzur ve barış dolu bayramları birlikte kutlama dileğiyle. Bayram sonrası görüşmek üzere. Hoşçakalın.