Köşenin müdavimleri hatırlar..
İlk gündeme geldiğinde tavrımı şöyle beyan etmiştim.
"Başka bir yol gerekli"
Çünkü bu hamle, bu girişim tek başına "köklü çözüm getirici" değil!
Bir kesime "olumlu" gelebilir, ama ekseriyeti için değil demiştim!
Biliyorum ki birçok kişi de benimle aynı fikirde…
***
HDP/DBP'li Belediyelerin ekseriyeti…
Alenice; PKK'yla "iç içe" oldukları gibi "en büyük" destekçileridir…
Kimse de inkâr edemez!
Hendek ve barikatta gördük...
Maddi ve manevi yönden nasıl; "imkân" kazandırıldığına dair…
Lojistik destek sağlandığını…
Pek tabi ki bu hal; "kabul edilemez!"
***
Elbette ki, "bir suç varsa.."
Elbette ki, "yasalara, kanunlara" riyakârsızlık söz konusuysa!
Ki her şey ulu orta yerde cereyan etmişken...
Elbette ki, "cezasız" kalmamalı!
Cezalandırılmalı.
Ama ülkenin yol aldığı böylesi kritik bir süreçte; sulandırılmamalı, polemik üretici olunmamalı?
***
Hassasiyet önemli!
Hele ki, bölge insanından, HDP'ye karşı "tepki sesleri" yükselmişken,
Hele ki, PKK'nın "terör eylemlerine" bölge insanından, "lanetler" yağmaya başlamışken,
En barizi de; Yerel yönetimler halk tarafından sorgulamaya alınmışken..
Yüksek sesle bunlar dillendirilmişken…
Neden hizmet üretmiyorsun?
Neden, "asli görevini" yerine getirmiyorsun.
Neden, taleplerimize, isteklerimize kulak vermiyorsun…
Neden, yol, su kanalizasyon yapmıyorsun?
Neden, iş ve aş üretecek projeleri yerine getirmiyorsun?
Yeter artık; siyaset değil, icraat üret deniliyorsa!
Bu ve benzeri birçok "talepleri" en üst perdeden dillendirmeye başlamışken!
***
İşçinin.
Memurun…
Yani belediye çalışanları da; "tepkisel" moda girmişken…
Sosyal halklara dair, yeni talepler karşılık bulmazken.
Pek tabi ki belediyelerle "iş alanı olan" tüm kesimin; "karşılıksız iş yapılamaz" hale geldiğini sıkça söylüyorsa…
Rüşvetin, yolsuzluğun, suiistimalin yaşandığından bahsediliyorsa…
Velhasıl.
20 yılı bulan "yerel iktidarlarının" hızla erime potasına girmişken!
Diyeceğim o ki..
Zamanlama açısından; işlem ceza değil, "mükâfat" olmaya müsait.
Çünkü yaratılacak duygu sömürüsüne "koz" olarak kullanma fırsatçılığı var…
Bu da onların hal-i vaziyetine, "budama olur, çapa olur."
Neden dün değil de bugün!
Cevap isteyen en büyük soru...
***
Şu an silahı, şiddeti "siyaset" olarak görenler bu durumu istismar edecek..
Ki etmeye başladı..
Üzerinde, "algı" operasyonuyla, fırsatçılık sağlanacak..
En barizi de, "seçilmişe atanmış" darbesi gibi sevimsiz bir durumdan söz edilecek.
Peki, çare, çözüm ne?
İşte an itibariyle burada da handikap bir durum ortaya çıkıyor.
Saç-sakal misali.
***
Ama her halükarda "kayyum" köklü çözül sağlamıyor.
Çözüm oluşan atmosferin "ortadan kaldırılmasıdır..
Yoksa bugün böyle yarın başka bir şey!
Yeni bir yol şart…
İçeriğini ve yeni yolu da etkili ve yetkili mekanizma; düşünmeli!
Hastalık belli; tedaviye dayalı reçete yanlış!
***
Sonuç itibariyle;
"Biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkâr olmaya geldik"
Denilecekse..
Eğer ki, "kayyum" olarak atananlar bunu kendilerine şiar edinecekse!
Bölgenin "hassasiyetlerini" iyi algılayıp, kontrol edebilirse…
Dilleri..
Lehçeleri..
Örf, adet, gelenek ve görenekleri; "kültürümüzün zenginliği" olarak görürlerse!
Bu minvalde, "faaliyetler" icra ederlerse..
***
Herkesi kucaklayan,
Herkese dokunan,
O bizden, bu sizden "ayrımına" girmeden..
İşi, aşı, yolu, suyu, kanalizasyonu..
Çöpü.. Çevreyi..
Kalkınmayı,
Değişimi, yeniliği, projeleri "bu milletin hizmetkârı" olarak, asli görev olarak görürse!
***
İşte hizmet..
İşte yerel yöneticilik..
İşte bölge kazanımları denilerek, "örnek adımlar" atılırsa..
Kısacası, örnek belediyecilik sergilenilmiş olursa; "o zaman" çok şey değişir..
Kimin birleştirici,
Kimin kuşatıcı,
Kimin kapsayıcı ve bütünleştirici olduğu "ortaya" çıkar...
Ama, görünen o ki; zıvanadan çıkmaya hazır olanlar var..
***
O TABELAYI İNDİREMEZSİNİZ!
Nitekim, kerameti kendinden menkuller işbaşında..
Üzerinden 24 saat geçmedi..
"Ateşi" körükleyen, tavır ve maharet(!) icat edilmeye başlandı.
Zafer nişanesi(!) gibi…
"Kürtçe tabelalar" peş peşe indiriliyor..
Sanki, "Kürtçe dil" bu ülkenin bir dili değilmiş gibi..
Sanki, "Kürtler" yokmuş gibi..
Sanki "Kürtler" bu ülkenin evlatları, milleti değilmiş gibi?
Ayırımcılık ruhuyla; "iş başı" yapıldı.
***
Yanlış.. Çok ama çok yanlış..
Tehlikeli..
Bir o kadar da; ürkütücü!
Birliğimizi de,
Beraberliğimizi de,
Milli değerlerimizi de; "bombalayan" suikast düzenleyen, bir anlayış...
Vakanın oluşturulması bilinçli mi, değil mi bilemiyorum!
Ama vaziyet, "ortamı germeye" çalışanların değirmenine su taşımaktan öte bir anlam içermiyor.
***
Neyse ki!
Çok çabuk, "müdahale" edildi..
Yanlış, düzeltildi..
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "olmaz" dedi..
Bravo kendisine..
"Kürtçe tabelayı" indirenlere ders-i ibret noktasında emrini verdi?…
"Türkçe gibi Kürtçe de bizim dilimizdir..
Bizim meselemiz terörledir..
Hemen talimat verdim..
O tabela yerine asılacak.."
***
..Ve o müdahaleyle tabela asıldı..
Kayyum'da..
O tabelayı indirmek isteyen, "kerameti kendinden" menkuller de…
Şu ders-i almış oldular..
Bilinmelidir ki; "Türkler kadar Kürtler de bu ülkenin asli unsurlarıdırlar."
Her şey bu bakışta saklıdır.
***
SAMANLIĞIN ADAMI!
Samanlık solcusu Ertuğrul Kürkçü ne diyor?
Diyor ki;
"Özsavunma mekanizması oluşturulmalı.
Yeni direniş alanları yaratılmalı.."
Ve sözde, Öcalan böylesi bir "çağrıyı yapıyor" diyor…
"Kayyuma" karşı, "silaha, şiddete, savaşa" girişelim demeye getiriyor?
Çarpıtarak..
Kürkçü…
"Asıl direniş" bundan sonra başlayacak diyerek; tehditler savuruyor..
***
"Kayyum'u eleştiriyor?"
Tehdidini de; bu minvalde yapıyor..
Düşünüyorum!
Aha bu Kürkçü değil miydi; "dava arkadaşını" satan..
Deniz Gezmiş’i,
Mahir Çayan’ı ihbar edip yakalatan..
Ve kendisi de, "samanlığa" saklanan biri olarak...
Vay be; ne gün oğlu...
Yarın-öbür gün Kürtleri de "beleşe satarsa" şaşmayın!
Ki satmaktadır.
Çünkü davasını satan, memleketi hay be hay satar?
***
Yok artık, prim yok onlara!
Kürkçü'ye de..
Onun gibi; "silahı şiddeti, kaosu" üretene de Kürtlerden; prim yok!
Çünkü halk gördü..
Kürtler yaşadı, soludu, "böylelerinin ne mal olduğunu?" nasıl hayatları kararttığını!
70 bin insan öldü.
Hala da "kan, kan, kan" diye nara atıyorlar?
Yetmedi mi?
***
Şimdi soruluyor.
O kadar çözüme dair fırsatlar oluşturuldu?
Ne oldu?
Üst aklın komutasına girdiniz.
Beyniniz değil, "piyon" haliniz işlev gördü.
Türk solun aklına takılıp gidiliyor.
Çözüm süreci devam ederken, "silahı" öne çıkaranlar onlar oldu..
Hendek ve barikatı ikmale getirdiler?
Öz yönetim..
Öz savunma deyip; yaşamı zindana çevirmenin politikasını savundular.
Evleri, işyerlerini, mahalle ve ilçeleri "virane ederek" yaşanılmaz hal-i "devrimci" mücadelesi diye, pohpohladılar!..
Kendi toprağında insanları; "muhacir" etmeyi özgürlüğün sonucu diye pazarladılar?
***
Ama kep düştü kel göründü..
Yani silahlar susunca neler, ne yaptığı görüldü..?
Barışa yelken açılırken, silahların nasıl depoladığını?
80 Milletvekiliyle "Kürtler" temsil edilsin, diye Meclis'e gönderildi.
"Çözüm Meclis ve siyaset" denilerek..
Ama her şeye rağmen, "siyaset, irade temsiliyeti" yerine, silaha, şiddete, bombaya, hendeğe arka çıkıldı?
Ve denildi ki; "sırtımızı silaha dayıyoruz!"..
Lakin sonuç; "işte hal-i pür melalimiz?"
***
Şimdi..
Yine silahı "tek çözüm" olarak gösteriyor "samanlık" kaçkını..
İyi de, "sen bir silah alıp da" dağa çıksana.
Dağda, bayırda bulunsana…
Kuru ekmek..
Soğan..
Ya da bir tabak çorbayla; "yetinmeye" çalış..
Ölümle..
Her an çatışma ve ölümle burun buruna gel..
O halet-i ruhiyenin içerisine bir gir bakalım..
Giremezsin..
O zaman görürüz "samanlığa" sığınıp-sığınmadığını?
Yapar mısın; ne mümkün?
***
Öyle ya…
Nasıl vazgeçersin "Kürt kanı" üzerinden, keyif çatmaktan?
Tatil beldelerinde fink atmadan nasıl imtina edersin?
Sevgilinle güneşlenmeyi.
Lüks arabalarla çaka satmayı..
Lüks restoranlarda, kadeh devirmeyi; "bırakır mısın?"
Bırakmazsın..
Ama Kürt gençlerini, "Kürdistan’ı kuruyoruz" diyerek, fidan fidan "ateşe atıp" yakmayı çok iyi bilenlerdensin?
***
Velhasıl.
Diyeceğim odur ki…
Hukuk yok mu?
Vatandaşa ayrı, bunun gibilere ayrı mı işliyor?
Düpedüz; "Kürt gençleri" ateşin, çatışmanın, ölümün kucağına itiyor?
Ne diyeyim..
Sistem bir kere "kirli ve çukur" işliyor.
***
Evet.
Kürtler…
Seni ve senin gibi Türk solunun derin isimlerinin "gerçek yüzünü" artık görüyor…
Anladı…
Sistemin elemanları olduğunuzu!
Kürtlerin içine sızmış; "haşhaşiler" olduğunuzu!
Artık "galeyanınıza, provokasyonunuza" gelmiyor?
Gelmeyecek de!
Çünkü biliyor ki hayır gelecekse; "öz be öz" Kürtlerden gelecek..
Sizin gibi; "Türk solundan değil."
Hayırlı cumalar…