Sur ahalisi… Esnafı'nın çığlığı ve feryadı…
Ey, Cumhur'un reisi!
Cumhurbaşkanımız!
Ne olur bizi bir dinle…
Neler yaşıyoruz… Nasıl bir zulmün içerisindeyiz…
Sosyal… Ekonomik… Kültürel ve siyasi bir "erozyonun, tufanın" içerisindeyiz, bir görün…
***
Biliyoruz… Sizler "meseleye" vakıf olursanız.
Birebir. Tek "ağızdan" olup-biteni, öğrenirseniz..
Öyle inanıyoruz ki… Yanan ateşi söndürmede.. Sağlanması gereken "barış" ortamında..
Silahların susmasında… Çok daha radikal ve akılcı "adımlar" atarsınız!
***
Hal-i hazırda… Size aktarılan bilgiler "meselenin" bir yüzüyle alakalı..
Ki o da; "samimiyet" arz etmiyor…
Bir kere.. Atanmış.. Yani, bürokrat… Devlet'in memuru…
Hiç bir zaman… Kendi idaresindeki alanla alakalı; "Yoğurdum" ekşi demez..
Hep, güllük gülistanlık der… Zafiyetini.. İş bilmezliğini "göstermez/söylemez"…
"Kralım çok yaşa" demekten başka...
***
Gelirsek… STK'larımıza.. Kanaat önderlerimize… Hatta bağlı bulunduğumuz meslek örgütlerine kadar…
Onlar da.. Sizlere aktardıkları "mavi" dosyalardaki, raporlar da..
Derdimize derman değil.. Meramımızı anlatmaya da yetersiz..
Ya ideolojiktir… Ya da bilinenin, tekrarıdır… Biz diyoruz ki; "damdan düşenin derdinden, damdan düşen anlar"
***
Bu arada… AK Parti.. Siyasal iktidar..
Ne yazık ki; Şu yaşadığımız iki aylık dönem içerisindeki "cehenneme" en fazla, kulak kapatan..
Göz yuman… Sorup-soruşturmayan, derde şifa..
Gönül hoşluğuna dair; "kapı" çalan olmadı.. Gelen de; medya şovuyla geldi…
"Selam verip" gitti, "derdin ne, ne yiyorsunuz, ne içiyorsunuz" diyen olmadı…
***
Haftalar demiyoruz artık… Aylardır kepenklerimizi indirmiş vaziyetteyiz..
Ne alış-veriş.. Ne de bir beşer yüzü görmüş değiliz..
Yasak.. Yasak.. Yasak… Barikat.. Hendek.. Bomba.. Tuzak.. Ölümle.. Yaralamayla yatıp kalkıyoruz…
***
İflasın ötesine geldik… Varımız-yokumuz ne varsa, tükendi.. Artık; "eve ekmek" götüremez olduk..
Başka bölgelerde iş arıyoruz bulamıyoruz.. Evimizi de… Barkımızı da terk etmiş durumdayız..
Sormak istiyoruz.. Birileri bize cevap versin; "kendi vatanında, kendi toprağında, şehrinde, mahallende" muhacir olan..
Sürgünlere maruz bırakılan hangi; beşer var…
Yok... İşte bizler şuan bunu yaşıyoruz… Yarından umutsuz…
***
Bakınız… Sur'da 50 yıllık esnaf.. Cemal Kutluğ ne diyor… Kadir Konuksever'e verdiği mülakatında…
Diyor ki… "İnsanlar ölürken, benim derdim bana bile anlamsız kalıyor…"
Şu sözü anlamlı… Kimse, Kürtler ve Türkler için "etle tırnak" emesin..
Yanlış.. Şöyle yorumluyor Kutluğ… "Tırnak uzar ve kesilir, biz bir beden gibiyiz…
Uzuvlar ortak.. Hiçbirini diğerinden ayıramazsınız"
***
Sur… Tarihi, Diyarbekir… Şuan; "virane" olmuş.. Sokaklar tenha…
İnsan yok… Varsın, "iflas edeyim, ekmek bulmayayım, işyerim kapalı olsun"…
Ama! "İnsanlarımız ölmesin"
Bu işin çözümü; "tek taraflı" olmaz. İlla ki, "iki tarafında" adım atması ve çaba göstermesi gerekir.."
"Umut mu?" o da giderek, zayıflamakta… Tükendi.. Tükendik artık..
***
"İnsan bir sahip arıyor?"
İşte… Tüm bu anlattıklarımın… Sur'dan yükselen sesin.. 7'den 70'e herkesin…
Hal-i hazırda yaşanılan; "sahipsizlik" ortamından, çıkan ortak ses…
"İnsan bir sahip arıyor.."
Seyfettin Mutlu… İşte bu minvalde, Beştepe "bizi dinlesin" diyor…
***
Çünkü… Surda yaşayanların ne durumda olduğunun, Ankara'dan görülmediğini söylüyor…
Bunun için… Nasıl ki, Cumhurbaşkanı… Zaman zaman, "Muhtarlarla" buluşuyorsa…
Sanatçılarla.. Bilim adamlarıyla, konuşuyorsa.. Bizim, yaşadığımız felaketten dolayı da…
Bizi de davet etsin, dinlesin.. Konuşalım.. Ona göre; bir politika ve strateji belirlese…
***
DTSO Başkanı Ahmet Sayar… Sur'daki tahribatı, bazı rakamlarla aktarıyor…
Şuan ki kayıp; 1 milyar lira… Giderek bu rakam daha bir artmakta..
Bir ay önce, 360 esnaf "iflas" başvurusu yaptı.. Ki bu rakamın, hal-i hazırda üç misli olduğu düşüncesindeyim…
Bin esnaf; en basit hesapla, 5 bin işçinin "işsiz" kalması demek..
Aile efradıyla hesaplarsanız. Sayı 40 binin üzerine çıkar…
***
SSK ve Vergi ödemeleri "üç ay" ertelendi… Mükelleflere 3'er bin lira destek..
Yeterli mi?
Değil elbette.. İlk
gün ifade ettik, Sur "afet bölgesi" ilan edilmeli.
Her ferdinin "mağduriyeti" giderilmeli.. Aksi taktirde; "şiddet ve terörün" yarattığı tahribattan daha beteri..
Telafisi mümkün olmayan; "sonuçlar" ortaya çıkar ki..
Maazallah!
İşte bunun için; "Beştepe'nin Sur ahalisini" dinlemesi gerekir..
***
TERÖR'DEN ALINMAYAN DERS!
Klişeleşmiş ifadeler.. Anlamsız.. Kuru.. Ve artık; "içi boşaltılmış" söylemler…
Dün, Sultanahmet "katliamıyla" alakalı, "beyanların" hepsi, böylesi bir tablo içeriyordu…
En tepedekinden, en sıradan, alt kademedekine kadar… Söylem aynı…
***
Acıya boğulduk.. Yine; "terör".. Yine "melun bir saldırı.."
Onlarca "can" kaybettik… Kahır içerisindeyiz… Lanetliyoruz.. Kınıyoruz… O eller..
O fikir ve düşünceler "er ya da geç" ter-ü mar edilecek…
***
Başları ezilecek… Ülke ve millet olarak; "üstesinden" geleceğiz…
Bu karanlık ellerin işi… Demokrasimize, Ülke birliğimize, Özgürlüklerimize, İnsan haklarımıza,
Milli birlik ve beraberliğimize, ülkenin bekasına "yönelik" bir suikast, denildi…
***
Ve daha nice ifadeler… Bir de Ulusal ve uluslararası; "mesajlar" var ki…
O da ayrı bir anlam… "Başsağlığı" dileyen ülkeler… Marifet misali; "Dış işleri, Başbakanlık" kamuoyuna aktarır…
"Bu aradı, bu sordu" diye… Peki sonrası… Hiç...
***
İşte bu "hiç" var ya… Bizim hal-i perişanlığımızın "en baş belası.."
Çünkü "ders-i ibret" almıyoruz… DAEŞ diyoruz… Sultanahmet'teki "katliamın" planlayıcısı…
Ve ekliyoruz; "Küresel" güçlerin emir komutasıyla bu yapıldı…
***
İyi güzel de!… Bu güçlerin… Böylesi yapıların "içinde" cirit atıyor olabilmesi…
Sana "acılar" yaşatıyor olabilmesi… Seni kalbinden.. Seni beyninden "vuruyor" olabilmesinin muhakak ki, "rahat hareketliliği" noktasında, zafiyetin var…
Yani, kendinden habersizsin!
***
Gerek iç politikandan. Gerekse dış politikadan… Ve gerekse; Demokrasi, demokratikleşme, özgürleşme…
İnsan hakları, hukuk ve adalet nizamında; "arıza-i durum" var ki…
Örgütler… Ajanlar "cirit attığı" gibi, sana kan kusturtuyor…
***
Şu hakikate odaklanmak gerekir…
Terör… Şiddet, kan ve gözyaşı hükmüyle, gelişen ne?
Devlet.. İktidar… Muhalefet.. En önemlisi de; millet olarak "derin" bir tahribatın içerisine giriyoruz…
***
Her ölüm.. Her gözyaşı… Bizi… Demokrasiden, insan haklarından…
Eşitlik ve özgür yaşam alanından; "uzaklaştırıyor?"
Uzlaşı mı? Tahammül mü? Hoşgörü mü, "hak getire?"
Derin bir ceberut "ruhuyla" herkes hasımane duygulara gark olup, bölünüyor…
***
İşte hal-i hazırdaki "terörün" hedefi de bizim şuan ki "içerisinde bulunduğumuz" ruh halidir…
O'nun için… "Terörü" otoriteleştirme, zafiyetinden çıkmamız gerekir…
Ve olayları; "sosyolojik" temelde, okumalıyız!… Korkuları da aşmalıyız…
***
En önemlisi de… Oluşan kaotik ortamı; şeytani zihinle "fırsat bu fırsat" denilmemeli.
Özellikle, "muhalefet kanadı.." İktidara karşı; oluşan bileşenler…
Çünkü Sultanahmet'teki saldırıda böylesi bir anlayış öne çıktı…
***
Ana muhalefetten… Yavru muhalefete kadar; "Ülke yönetilmez hale gelmiştir" denilerek..
Siyasal iktidarı "oluşan" teröre kurban verme gayreti!
Bu durumun; insanlık düşmanlarına "prim verdiği, destek sağladığını" bilmeliyiz..
***
Sonuç itibariyle… Şiddet ve terör; kimden gelirse gelsin…
İçten veya dıştan… İnsanlık "düşmanı" tüm yapılara karşı; "tek yürek" olmalıyız…
El ele omuz omuza verirsek… İşte o zaman; "beşeriyetin düşmanlarını" bertaraf edebiliriz.