BİR MUSİBET OLSUN!
Eklenme: 7/19/2016 12:00:00 AM

Büyüklerimiz!

Ders-i ibret noktasında; şöyle demiştir…

"Bir musibet bin nasihatten iyidir…"

15 Temmuz gecesi..

Ve akabinde ki gelişmeler…

"Yekvücut" olarak, "milli bir ders" ihtiva etmektedir.

Eğer ki; "hakikatlere" karşı gözümüzü kapamış değilsek…

***

Vaka!

Bir darbe girişimi olduğu kadar..

"İntikam" operasyonudur da..

Ve plan; "iç savaş" yaratmak.

TSK'nin içine..

Yargının, kulvarına..

Emniyetin, organlarına.

Yani bilumum devletin kurumlarına "sızmış" bir grup güruh icraatıydı, 15 Temmuz!

***

Pek tabii ki….

Organizasyonda salt FETÖ terör örgütüne mensup olanlar yok!

Kolektif bir yapı var…

Ergenekoncular..

Ulusalcılar..

Faşistler..

Ve tabi ki, dışa bağımlı "dolar" piyonları…

Ki İslam'a..

İnanca karşı "düşman ve haset" içerisinde olanlar..

Hepsi yekvücut idi, o gece!

***

Gecenin hasımları işte bu başlık altındakilerdi!

Yoksa!

Sadece, FETÖ terör örgütüne mensup olanlar olsaydı.

Hainlik mertebesi; "yaverlere" kadar, gelmezdi!

Gözaltına alınanlara..

Tutuklananlara..

Arananlar listesine bakıldığında; "Gezi'deki" amaç gibi…

"Daha da anlamadınız mı?" diye bağırıyor…

***

İşte Erdoğan'ın "yaveri"

İşte, Kuvvet Komutanlarının "emir subayları"

Ya da, "yardımcı" komutanları…

Hâkimleri, savcıları…

Paşaları.. Generalleri, albayları..

Dikkat edilirse..

"Soysuzluk, alçaklık" tek FETÖ'ye bağlı değil..

1960'a..

1980'e..

28 Şubat'a bakar isek..

Kafamızı da "kumdan" çıkarır, "tarih tekerrür etti" diyebilsek..

***

O gün yaşadıklarımız!

Bugün..

Muhtemelendir ki, "yaşamazdık."

Ve lügatimizden..

Darbeleri..

İhanetleri..

Alçaklıkları..

Kalleşlikleri, kör zihniyetin taassubunu çıkarmış olurduk..

***

26 MART’TA YAZMIŞTIM!

Ama biz!

Ne nasihatlerden..

Ne, musibetlerden pek ders-i ibret almıyoruz!

Bakınız!

Daha 26 Mart 2016 tarihinde yazmıştım…

Arşivden, yazıya ulaşabilirsiniz…

"GÜLEN SUBAYLARI" başlıklı yazıya…

Kehanet ya da keramet değil, tarihten çıkan ders bakışıyla…

Sanki "bugünü" haber veriyorduk.

***

Yani, sormak lazım!

Aylar önce biz ifade ederken.

Devletin.

Hükümetin "aklı nerdeydi?"

Ne yazık ki…

Vahim…

Ve ürkütücü bir "balık hafızasına" sahip olduğumuz içindir belalardan kurtulamıyoruz!

***

Diyorum ki!

Eğer ki, bu güruh yapı…

Emir-komuta zinciri içerisinde olsaydı…

Tek düşünceye…

Tek inancın aktörlerine dair olunsaydı…

Kozmik olmasaydı…

Nart olunsaydı…

İnanın ki halk iradesi..

Demokrasiye "sahip" çıkma, savaşı "sonuçsuz" kalırdı..

Ve "gözü iktidar hırsı bürünmüş" bu caniler hedeflerine ulaşmış olurdu..

***

Buradaki gaye farklı!

"Darbe" değil…

Darbe girişimiyle; "iç savaş" başlatıp kardeşi kardeşe "kırdırmaktır"

Osmanlı gibi Türkiye'yi de birçok coğrafik alana "böldürmek"

***

Halkın iradesiyle seçilmiş; Cumhurbaşkanını canına kast edilmezdi…

Demokrasinin…

Milli iradenin kalbi olan, Parlamentoya!

Ve seçilmiş milletvekillerine…

Yine "Sivil halka"…

Başbakana…

Bakanlarına…

Medyasına yönelik "öldürmek, yok etmek, bombalamak" gibi bir ihanetlik içerisine girilmezdi.

***

Çizilen yol…

Ortaya konulan plan…

Tarihteki "darbe" girişimlerinde pek görünen değil..

Ama… 15 Temmuz!

Ne yazık ki…

Cinnetin…

Gözü dönmüşlüğün…

Kan ve ölü seviciliğin hâkim olmak istediği gündü…

Hesaba katılmayan; "ülkenin yiğit" insanlarıydı…

7'den 70'e herkesin…

Bayrağını…

Devletini…

Ülkesini ve milli iradesini, "sahiplenmesiydi"

***

Çünkü bu halk…

Cumhuriyetten bu yana gördü; "darbeleri"

Yaşadı…

Havasını soludu, "muhtıraların, darbelerin" nasıl bir travma ürettiğini…

Artık, "darbelerin" çözüm üreten değil…

Bilakis, ülkesine, milletine, devletine ve kendisine "kötülükler" getirdiği..

Yarınlarını, "yok" ettiğini..

Kin, nefret, haset, kamplaşma, kutuplaşma yarattığını…

***

Velhasıl…

Bu ülkenin insanı…

Sağcısıyla…

Solcusuyla…

Alevisi, sünnisi tek düşünceyle "darbe girişimine" karşı çıktı..

Bu ne demektir?

"Toplumsal" bir uzlaşı ve bütünleşme demektir.

İşte bunu, fırsata çevirmeli..

"Sosyal barışla", taçlandırmak gerekir…

Ki ilk adım da, "milli meselelere" odaklanmak olmalıdır…

***

DERS-İ İBRET…

Bir Musibet…

Yazıyı, bir ders-i ibret hikayesinde noktalamak istiyorum..

Denilir ya; "bir musibet"

Kumandanlarından biri bir zafer dönüşü Halife Hz. Ömer'in(r.a) huzuruna çıkar.

Yanında kısa boylu, tıknaz biri var…

Hz. Ömer (r.a) "Bu kim?" diye sorar?

Kumandan anlatır…

"Efendim bu benim sağ kolumdur.

Hangi görevi verdimse başarı ile tamamladı.

En gizli haberleri yerine ulaştırdı.

Bazen bir orduya bedel hizmet gördü.

Zaferlerimi onun sayesinde kazandım diyebilirim"

***

Bu der ve huzurdan ayrılır…

Aradan zaman geçer…

Aynı kumandan bir kez daha halifenin huzuruna çıkar..

Ama mağlup bir kumandan olarak..

Halife Ömer sorar kendisine:

- Hani sağ kolun nerede?

- Sormayın ya Ömer, ihanet etti, düşman tarafına geçti.

***

Hz. Ömer bu defa konuşur…

Ve der ki:

- Allah'tan başka hiç kimseye dayanmamak gerektiğini geçen sefer söyleyecektim vazgeçtim.

Bir musibet bin nasihatten yeğdir diye düşündüm"

İşte, ülkenin ve gidişatımızın ders-i ibreti!

Anlayabilsek…

BİR DAHA YAŞAMAMAK İÇİN…

Evet…

Bir daha darbeler yaşamamak için…

Muhtıralara maruz kalmamak için…

Milli iradeyi "kast edecek" şer güçlerin oluşmaması için…

Demokrasinin…

İnsan haklarının…

Milli birlik ve beraberliğin, teminatı için…

***

Yapmamız gerekin!

Öncelikle her kurum…

Kendi içinde…

Kendi değer, bağırsaklarında…

Sorumlu…

Ve sorumluluk noktasında; "kendini" sorgulamalı…

Yenilemeli…

Kör taassubun batağından, arınmalı…

***

Aynayı kendine tutmalı…

Hatam ne…

Gafletim, delaletim, neden?

Yani hata nerde?

Milli Eğitim'den,

Milli Savunmaya,

Askerden, Polise,

Yargıdan, Üst kurullarına kadar…

***

Siyasiler… Ve liderler…

STK'lar…

Kanaat önderleri…

Yazarçizer… Medya…

Görsel… Yazılı…

Herkes…

Ama herkes "samimi ve halis" bir niyetle!

Oluşan…

Oluşturulmak istenilen "musibette" benim dâhilim ne kadar diye, kendini "çek" etmeli…

***

Yani, Cumhur'un başıyla…

Cumhur'un en, sıradan ferdine kadar…

Hatalar zincirinden…

Kendini arındırmalı, kurtarmalı…

Milli bir duyguyla; "toplumsal barışa" yelken açalım…

Yoksa…

Her şey intikam odaklı, seyir alırsa…

Sapla-saman karıştırılırsa…

İşte o zaman; en büyük "gaflet batağına" yuvarlanmış oluruz…

Ki, "darbelere" rahmet okur hale geliriz!