BDP, Genel Başkanı Selahattin Demirtaş... Dün, Diyarbakır'da Parti Grup Toplantısı öncesinde, konuştu! Batman'da, Elinde taşla "görüntülenen" Milletvekili Bengi Yıldız... Ve Şırnak'ın Silopi ilçesinde, Polis Komiserine tokat atarken resimlenen Milletvekili Sebahat Tuncel için. İcra edilen, İki hadisenin "kamuoyunda" ve özellikle Ankara'da yarattığı yankıyla alakalı. "Keşke, Yaşanmasaydı" diye başlayan bir ifadeyle, durum değerlendirmesi yaptı. Tabi, Evveliyatından da bahsederken, eleştirileri de, kabullenmedi. Doğrusu, Keşke. Binlerce kez "keşke" diyerek "o görüntüler" seçim arifesinde. Ve pek tabi ki, Nevruz'un "kutlandığı" günde, vücuda getirici olunmasaydı. Hiç ama hiç yaşanmasaydı.
* * *
Ne yazık ki; Akıl kilitlenmesine neden olan mevzuu "ulu orta" yaşandı. Düşünüyorum! Ve kendi kendime "keşke" ile başlayan cümleler, kurup bunlar olmasaydı diyorum! Evet. Keşke... Keşke. Keşke! Elde taş "militan" ruhlu bir gösterici gibi, davranılmasaydı... Keşke, Elde taş gösterilerin odağında ve çevredekilere "teşvik" edici, resim vermeseydi. Keşke, Elde taş "orantısız" güçlerin karşılıklı kullanıldığı alanda, tarafgir ruhla, eylemci diye savunma kalkanı oluşturmasaydı. Keşke, Elde taş "bu görüntü" Milletvekili misyonuna layık mı, düşünerek, icra edeydi.
* * *
Keşke, Psikolojik tahribatın ve körüklemenin fırsat kolladığı bir zamanda. Keşke, Elde taş "şiddeti" benimseyen, bir milletvekili kimliğiyle, tarihe not düşmeseydi. Keşke, Elde taş "kameralara ve objektiflere" malzeme teşkil eden, hadisenin müsebbibi diye anılmasaydı. Keşke, Elde taş "orantısız" güç kullanmadan "nemalanıyorlar" sorusuna, Kürtler muhatap kalınmasaydı. Keşke, Elde taş, hedef seçtiği polis aracına "Ben Batman Milletvekili Bengi Yıldız" demeseydi. Ama ne yazıktır ki; Keşke ile başlayan ve olumsuzlukla son bulan, tablo dün her kesimin beynini zorladı.
* * *
Çünkü; Yaşandı, yaşatıldı, hissedildi, tartışıldı! Neden, Kürtleri temsil eden iki milletvekili "bu kadar" orantısız güce meyil gösterdi? Zor, bir hal! Kendi kendime diyorum ki; Keşke, Bugün Sayın Bengi Yıldız'ın "elinde taşla" çekilen görüntü değil! Batman'da, Polisin "orantısız" güç kullanmaya yönelik gayretine karşı, Çevik Kuvvetin, şiddete varan "müdahalelerine" karşı, Ortalığı savaş alanına çeviren, Eylemlerin vücuda gelişi esnasında kendileri "uzlaşı" gayretinde olsaydı. Barışı, Ve ortak aklı işletme noktasında "tarafları" sakinleştirme performansını göstereydi Sağduyuya, Davet etmek ve bilahare gördüğü ve yaşadıklarını!
* * *
Sahip olduğu; Dokunulmazlık zırhıyla Meclis'te serbest kürsüde dile getireydi. Keşke, Elinde taş polis panzerine ve araçlarına "karşı" taş atma gayretinde değil. Özgürlük, Sembolüyle elde barışın ve kardeşliğin sembolüyle "önünde" dursaydı. O zaman, Herkes, ister Kürt, ister Türk ister Alevi-suni olsun! Ne, Siyasi Parti Liderleri. Ve ne de, diğer aykırı görüş sahipleri "olumsuzluk" icra eden, söylemlerle! Duruma; "Barbarlık" giysisi giydiremezdi. Ve biz de, Buradan "keşke" siyasilerimiz olması gerektiği gibi böyle olmaları gerekir diyebileydik. Maalesef!
* * *
Sahi bir de; Şırnak'ta vuku bulan Vekil'den Polis müdürüne "tokat" meselesi! Silopi'deki "tokat'ın" hali ruhiyeti ne? Tıpkı, Elinde taş, "orantısız" güç kullanma gayreti içerisinde olan Sayın Yıldız gibi! Bence, Üzerinde cinsiyet acısından da "farklı" mülahazalar icra edilecek bir durum bu. Sebahat Tuncel de, Tıpkı, Bengi gibi kızgın ve öfkeli. Karşısında, Kamunun memuru, hem de baş komiser. Yani, güvenlik görevlisi!
* * *
O da, Keşke o kadar "öfke ve tepki" öne çıkaran duygu sömürüsü altında kalmasaydı. O hiddetle değil, Keşke, Sağduyu ve bayan olmanın vermiş olduğu sabrı konuşturabileydi. Keşke, Çevresinde olup-biten orantısız tablonun, atmosferine kapılmasaydı. Keşke, Tartıştığı polis memuruna "o tokadı" atacak öfkeye sahip olmasaydı. Keşke, Tarafları "sükûnete" çağırması gerekirken, "o silenin" sesini yankılandırmasaydı. Keşke, "Akıl dışı" ifade edilen, görüntülerin müsebbibi olarak, resimlenmeseydi. Keşke, Orantısız güç kullanımından şikâyet eden halkın vekili "şiddetle" gündeme gelmeseydi. Keşke, Bayanların "erkeklere" şiddet uygulamaya başladı, polemiğine kendisi "aktör" olmasaydı.
* * *
Keşke, Karşısındaki polis memuruyla konuşabileydi. Tabi, Öfkesini yumuşatıp, bağırma yerine diyalogu seçseydi. Hızını, Almadan koca adamın yüzüne "tokat" indirme yerine, uzlaşıya ikna etseydi. Ama olmadı. Peki, şimdi ne oldu? Herkes, Durumdan hayıflanmış bir şekilde "keşke yaşanmasaydı" diyor. Keşke, Nevruz "o yüz binleri" buluşturan barış coşkusuyla gündeme geleydi. Birinin elinde taş, Diğeri de polise sile-yi indiriyor, resimleriyle gündeme gelmeseydi. Ne yazık ki; Yaşandı ve yaşatıldı.
* * *
Üstadın; İfadesiyle şimdi bu iki hareket Milletvekili vasfı noktasında. Kürt halkının, Hakkını ve isteklerini "savunmuş mu" oldu? Yoksa; Tam aksine "düşünce" ihtiva edenlere prim mi, kazandırıldı. Yorumu sizlere bırakıyorum. Ama sonuç itibariyle diyorum ki; İki meselese de, şuan için soruşturma kapsamında. Yargı, Tahikatı neyi gösterir, sonuc nereye varır belli değil. Ancak, Olayların evveliyatı ve vücuda gelişiyle alakalı gerekçe ne olursa olsun! Ortaya çıkan; İki resmin vermiş olduğu düşünce "keseri" ayağına vurmaktır. Başka da, artısı yoktur.