BU ÇOCUKLARI KİM KAÇIRIYOR?
Eklenme: 1/27/2010 12:00:00 AM

Doğrusunu isterseniz; Soruya net bir cevap vermek zor. Çünkü; bir hayli 'spekülasyon' söz konusu. Ciddi de 'iddialar' var. Neden ve niçin; kimler çocukları kaçırıyor anlamında? Bilemiyorum; Bize intikal edilenleri söylememiz 'telaşlı' bir ortam yaratır mı? Ya da; 'korku' salmış olmaz mıyız? Hele okulların 'tatile' girdiği bir dönemde; 'duyduklarımızı' yazmamız! Bir türlü kestiremedim. Hele 'olup-biteni' manşete taşıyıp; 'neler oluyor?' sorusuyla dikkat çekmek. Düşündük! Pozitif ve negatif yönünü! Sonra karar verdik; 'olsun'! Nasıl olsa bizim ana görevimizdir; 'toplumsal' uyarıyı yapmak. Ve 'bilinmesi' gerekeni bildirmek; olup biteni de aktarmak. Öyle değil midir ki; uyarı 'çareyi bulmak' olabileceğe de karşı önlem almak. O nedenle; Diyoruz ki telaşlanmak, endişeye düşmek çocukları 'tamamen' kaybetmekten iyi olsa gerek.

* * *

Öyle ise; Bingöl'de, Mardin'in Mazıdağı ve Nusaybin ilçesinde, Şanlıurfa'da; 'son 72 saat içerisinde' olanları olduğu gibi manşete taşımak gerekir. 'Neler oluyor' sorusuyla; manşete taşıdık haberleri. Ama benim bir kaç kelamım olacak! Çünkü yaşları 8 ila 16 arasında değişen 'çocukların' kayıp ve kaçırılma olayları bir hayli arttı. Vahim denilecek düzeyde! Peki; kim neden ve nasıl 'kaçırıyor?'. Ya da; çocuklar bir anda 'nasıl' sır olup; kayıplara karışıyor. İşte; 'çıkmaz' sokak burası! Mesela daha önce; Diyarbakır'a kırsaldan göç eden ailelere ait 'sıkça' erkek çocuk kaçırılırdı. Polis kayıtlarında; belli! Hatta Meclis 'tutanaklarında' bile var. Bunların ekseriyeti, İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük kentlerde; Kapkaç-Hırsızlık, Soygun ve dilencilik gibi 'işlerle' alakalı oluşan çeteler tarafından vuku bulurdu. Üst düzey bir yetkilinin dediğine göre; 'Bu tür kaçırılmalar' özellikle son yıllarda ve aylarda 'pek' vaki olmamıştır.

* * *

Ama şimdi durum farklı. Dikkat edin; 'kayıpların ya da kaçırılanların' ekseriyeti kız çocuğu. Ve geneli de; 812 yaş arası. Yani ilköğretim öğrencisi. Nitekim Bingöl'deki iki kız çocuğu da; öğrenci. Ve 812 yaşında. Zeynep Varış 12 yaşında. Dayısının kızı 8 yaşında. Cuma günü öğleden sonra kayıp! Dün Göynük çayı kenarında; Asiye'nin cesedi bulundu. Vücudunda 'darp' izi yok! Ölüm nedenini Adli Tıp doktorunun otopsisi belirleyecek. Peki; Zeynep, haber yok. O da; tıpkı Diyarbakır'da aylardır kayıp olan 7 yaşındaki Leyla Başkuşak gibi. Ses seda yok!

* * *

Bakın! Dün akşam saatlerinde Mardin'in Mazıdağı ve Nusaybin ilçesinde iki 'ilginç' haber geldi. 'Çocuk kaçırmayla' alakalı. Mazıdağı ilçesine bağlı Özlüce Köyü Beşevler mezrasına otomobiliyle giden; 47 yaşındaki Mahmut Ökmen köylülere 5 öğrencinin ismini veriyor. Bunlar 'eğitimde' başarılı olmuş; Milli Eğitim Müdürlüğü 'ödüllendirecek', Mardin'e götüreceğim. Köylülerin; durumu Öğretmene ve Jandarma'ya bildirelim ondan sonra deyince; Ökmen 'gaza basıp' köyden kaçıyor. Kızıltepe girişinde yakalanıyor. Sorgusundan sonra tutuklanıp cezaevine konuluyor. Tabi ilçe halkı 'linç' etmek istiyor. Polis engel oluyor. Nusaybin'de ise; 9 yaşındaki kız çocuğu babasının dükkânının önünden 'kaçırılıyor'. Neyse ki; MOBESE görüntülerinden polis alarma geçiyor. 1 saat sonra kız çocuğu 'salı' verilmiş, otomobil de başka bir yerde 'terk' edilmiş. Araçta iki pasaport!

* * *

Kaçırılanların 'kız çocuğu' olmaları; hadisede önemli bir ayrıntı. Kayseri'de geçtiğimiz Ramazan Bayramı'nda kayıplara karışan üç çocuk da kız. Bingöl'dekiler de, Mazıdağı ve Nusaybin'dekiler de. Diyarbakır'daki Leyla Başkuşak'ta. Bu da demektir ki; Ya organ mafyasıdır. Ya dilenci çetesidir. Ya fuhuş çeteleridir. Ya da; sapıklar. Polisin 'soruşturmalarının' genel kapsamında hepsi yer alıyor. Yani ihtimallerin 'ekseriyeti' bu noktalar üzerinde.

* * *

Evet! Anne ve babalar! Uyanık olmalıyız; çevremize de dikkat etmeliyiz. Hele mahallemizde, sokağımızda ve caddemizde; 'gördüğümüz' ve şüphelendiğimiz yabancı kişi ve kimseleri Zaman kaybetmeden; 'polise' bildirmeliyiz. Yani; 'kız çocuklarımıza' dadanan bu kötü niyetli 'yaratıklara' aman vermeyelim. Bizden uyarmak!

* * *

BARO'DAN MÜKAFAAT!

Ha bu arada; Demokrasiden, Demokratikleşmeden, Hukuk ve Adalettin, Hele değişimden bahsedenler! Peki, doğru mu? Sanmıyorum! Daha doğrusu güvenmiyorum! Çünkü 'En iyi Kürt ölü Kürt'tür' diyen; 'suç' işlemiyor? Ve buna 'savunma' hakkı deniliyor. Yazık!

* * *

Bakın Hadise şu! Metin Çetinbaş'ı tanır mısınız bilmem. Ama Ergenekon davasını takip edenler 'iyi tanır'! Meşhur; Rektör Kemal Alemdaroğlu. Emekli Binbaşı Zekeriya Öztürk'ün 'avukatı'. Yani Ergenekon 'sanıklarının' savunma avukatı. Sanırım geçtiğimiz Haziran ayında; Sanıklardan Fikri Karadağ ve Hayrettin Ertekin'in; Teknik takibe takılan 'En iyi Kürt ölü Kürt'tür' sözlerini 'sanıkların kişisel düşüncesi' olduğunu savunmuş. Ve "Kürtlerin ölmesini temenni etmenin suç oluşturmayacağını" söylemişti. 'Kafatasçı' zihniyetiyle!

* * *

Diyarbakır Barosu da Çetinbaş'ı bu 'kabul edilemez' düşüncesinden İstanbul Barosu'na şikâyet ediyor. 'Savunma Hakkını kötüye kullanıp, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama suçu' işlediği. Ne var ki; Haktan, Hukuktan ve Adalette 'mangalda kül bırakmayan' İstanbul Barosu 'kendisine yakışan' bir karar veriyor(!) Çetinbaş'ın sözleri; "Savunma hakkı sınırları içinde" Yani; müvekkilinin çıkarlarını, "hasmının zararlarını gözetmeden, sert bir biçimde" savunmalıymış! Ne diyelim; 'Hani ayrılıkçı düşünce bölücülüktü' ve suçtu! Boşuna dememişler; Hukuk 'guguk' olursa; eşitlikten 'dem vuran'(!) çok öter diye!