Şu resme; pür dikkat kesilin... Çünkü, Bu resim Diyarıbekirspor'un hal-i durumuna bir kanıt! Doğrusu; Resim ve dünkü gelişmelerin bende yarattığı "yıkım" hayli, vahim oldu. Tabiri caizse, Beynimde 7 şiddetinde bir deprem yarattı. Diyarıbekirspor, Bu kadar kötü duruma düşmesi mi gerekirdi? Tahminlerimin de ötesinde; Beklemediğim durum "yüzümüze" acı ve bir o kadar da "utanç" verici, tokat gibi indi. Şahsi noktada; Diyarıbekirspor'un "bedbaht" hali onur kırıcı boyuta gelmiş durumda... Şunu ifade edeyim; Salt burada "onuru" incinen, hatta ayaklar altına düşen, Diyarıbekirspor değil... Tamamen; Diyarbakır'ın kent kimliğidir... Çünkü; Takımın adı Diyarıbekirspor ise de, varlığı, misyonu, temsiliyeti, renkleri ve arması bu Kentte aittir...
* * *
Bu köşeyi, Takip eden ve müdavimim olanlar bilirler. Ben, Hiç bir zaman Diyarıbekirspor'u "salt spor" ve futbol olgusu olarak görmediğim gibi, fikri-analizim de olmadı. Bakmadım... Benim için; 5 bin yıllık geçmişe sahip, tarihin, kültürün, medeniyetin, imajın ve bağrında yeşerttiği "değerlerin" marka temsilcisidir Diyarıbekirspor. Sanırım; Bu düşünce ve bakış fikri sadece benimle münhasır değildir. Öyle umuyorum ki; Diyarbakırlıyım diyen herkes bu minvalde düşünüyor. Ve öyle! Diyarıbekirspor'u "kent" kimliği dokusuyla, işliyor. Ancak ne hazin bir durumdur ki; Böyle düşünmeyen, görmeyen ve ihanete bağlı dost kisvesine giren kesimlerin, bedbahtlığında bu hale geldi. Bir kesim var ki, düşman başına! Sesleniyorum; Ve avazımın çıktığı kadar da, diyorum ki ey zevat... Sizden, Sizin gibilerden, bedbaht hali yaratan zihniyetin sahipleri bir beklenti içerisinde değilim. Pek tabi ki; Yediğiniz haltı temizleme noktasında, bir telafi çağrısında da bulunmuyorum.
* * *
Sizler için; Tatlıses'in ifadesiyle "Allah cezanızı verecek" diyorum. Benim; Çığlığım şu resimden çıkan "tokadın" hışmıyla, kent değerleri olanlara "Ey zevat" bu kulübe sahip çıkın... Şart değil; Sportif bir kimliğiniz olsun. Ya da, "eski" yönetici ve görev alıcı olasınız. Gerekmez! Bakın; 43 yıllık mazisi olan ve üstlendiği misyonla farklı bir düşünsel yapıya sahip Diyarıbekirspor'dan bahsediyoruz. Ne sıradan bir ilçe takımı. Ne sıradan bir ilin takımı. Ya da; "bir kurumun" takımı? Değil... Kimliği, Diyarbakır'ın da ötesinde, Güneydoğu'ya "hitap" eden bir misyon icra ediyor...
* * *
Bugün; Sahaya, hatta idmana çıkacak durumda değil bu kulüp. Belki; Futbolun tarih serüveninde batan, kapanan, kepenk indiren takım ve kulüp olmuştur... Ama hiçbiri; Bu kadar "onur kırıcı" bir gidişata, maruz kalmış değil. Tabiri caizse; "Göz göre göre, diri diri" Diyarıbekirspor toprağa gömülmek isteniyor... Gelinen; Rezalet ihtiva edici durum "öyle sanıldığı" gibi, altından çıkılmaz, üstesinden gelinmez bir mevzu değil. Yeter ki; Biraz gayret, biraz çaba, biraz özveri ve samimiyet ihtiva edilsin. Düzlüğe çıkmaması kaçınılmazdır. Bugüne kadar; Gerek spor servisindeki arkadaşlarım olsun. Gerek ben şahsi noktada olsun. Ve gerekse, Yerel diğer yayın kuruluşları olsun, çok şey yazıp-çizdik... Yıkım, Geliyor diye! Birileri; "başlarını" kumdan çıkarsın, mesele hassasiyet istiyor diye. Ama; Duymayan, görmeyen, kulak tıkayanların, "üç maymun" oyunuyla, bu hale gelindi.
* * *
Evet! Ne, Profesyonel futbolcu, ne profesyonel teknik heyet, ne de bir yönetim kalmadı. Kala kala, Diyarbakır'ın "kanıyla" vücuda gelen genç evlatları kaldı. Maalesef onların da, Deplasmana gidecek paraları bile yok! Kulüpte, Ne aş var, ne iaşe var. Ne benzin parası, ne tamiri yapılması gereken otobüse para? Yani; Sefillerin "en acı" dramını, yaşıyor bugün Diyarıbekirspor! İdmana gidebilecek araç olmadığı için; Belediyeye "bin bir" minnet ve rica ile ilk çağda kalma "servis" aracıyla idman sahasına gidildi.
* * *
İşte, Bugün Söz Gazetesi'nin sayfalarında yer alan haber ve resimler "gelinen" durumu belgeliyor. Kaleciyi, Malzemeci çalıştırıyor. Yönetici ve para olmadığı için de; Futbolcu genç kardeşlerim imkânlarını zorlayarak "simitle" açlıklarını gideriyor. Ki, Hepsi de, Diyarbakır'ın evlatları ve aile gelirleri de, hepimizde yakinen bildiğimiz durum. Düşünün; Dışarıda hava buz kesiyor. Ama kulüp binasının ısıtma sistemi çökmüş. Yakacak yok, alacak para olmadığı gibi, petekler de arızalı. Bazı futbolcular da, Gribal enfeksiyon hastalığına yakalanmış. Tedavi olabilecek ilaç dahi yok! Geçen hafta ki; Rizespor karşısında "kök söktüren" futbol ortaya koyan, o gençler! 20 saatlik yolculuktan sonra Rize'ye gidebildi. Ki, hakemin taraflı penaltısına yenilerek, döndüler. Ama; Onlar hain ve şer yapıların "onur kırıcı" icraatlarına boyun eğmeyerek, Diyarıbekirspor'un onurunu en üst seviyede tutmaya çalıştılar. Ama bir yere kadar.
* * *
Ne diyeyim. Sanki; Kentin "dinamikleri" üzerlerine ölü toprak serilmiş bir hal-i ruhiyet içerisinde, ketumlar. Futbolcular, Dün "dertlerini ve düşülen" hali anlatmak için; Vali Mustafa Toprak ile Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'in makamına yürüdüler. Ne hazindir ki; Bu çaba ve uğraş da, sonuçsuz kaldı. Biraz da, Zamanlama ve bilgisizlik yüzünden "istenilen" olmadı. Vali Toprak Brüksel'de. Baydemir ise gündem yoğunluğu gerekçesiyle görüşmedi. Tabi yazıyı yazdığım saatlere kadar, bunlar yaşandı. Yani, Boynu bükük geldikleri gibi, geri döndüler. Hem de, enselerini kaşıyarak! İşte; Dün önüme bu görüntü ve resimler gelince, bir Diyarbakırlı olarak utandım. Düşündüm; Maddi imkânım yok. Ama manevi yönde, imkan hâsıl. Bu da; Onlara karşı bir "özür" borçlu olduğumu hissettirdi.
* * *
Evet! Gençler! Her ne kadar, yaşça hayli sizden büyüksem de! Kentin, Onurunu koruma noktasındaki "özverinizi" eğilerek karşılıyor ve özür diliyorum. Bunları; Size yaşatan süreci yaşattığımız için. Ama sizi, Bu hale getiren ve duyarsızlık gösterenleri de, vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. Benim; Artık öyle Valilik ve Belediye'den "umut ve medet" umma gibi bir düşüncem yok. Umut da kalmadı. Çünkü, kurumsal olarak onların çok ama çok büyük günahları var. Hele siyasilerin ve kentin diğer dinamiklerin, fersah fersah günahkârları.
* * *
Sonuç itibariyle! Bu iş için sokaktaki simitçi Memo, tatlıcı Reco, kahveci İbo, ciğerci Alo, boyacı Sülo.. Ve onlar gibi; Özü ve sözü temiz insanlardan beklentim var. Gelin, Hep beraber bu işi "sahiplenelim" ve insan gücüyle "üç maymunu" oynayanları silkeleyelim. Ki; Sorumluluklarının bilincine varsınlar. Bir de; Tepkim var "takımın" düştüğü girdap üzerinde hala "belli" bir rant peşinde güdenlerin var olması. Adaylığıyla ilgili; Spekülasyonlar üretip, reklâm yapanlar. Sonra da; ben yokum, aday değilim ki, kim dedi diyenler. Bırakın, "âli-cengiz" oyunlarını.
* * *
Beyler... Siyasi ve ekonomik beklentisi olmayanlar. Lütfen; Kent yaşayanı olma vefalığını gösterip, "yumruk" vaziyetiyle bu takıma sahip çıkın. Yoksa; Bir hafta sonra "Atı alan üsküdarı" geçmiş olur. Bizim halimiz de; Bir önceki günden daha bedbaht hale gelir. Bir kez daha buradan feveranlığımı dile getirdim. Bilemiyorum; Çığlığımda, haksız mıyım? Bir simiti bile; Diyarıbekirspor'a çok görenler var? Hayırlı Cumalar...