Bu kadar mı, kalpsizleştik!
Eklenme: 4/28/2014 12:00:00 AM

Ana yüreği.

Anneler.

Evet, isimleri, Fatma, Ayşe, Nermin.

Aysel de olabilir.

Ya da, farklı isimler de olabilir.

Dini de, dili de, rengi de, mezhebi de farklı olabilir.

İnancı da, bulunduğu Coğrafyada.

Hatta kıtalar arası birbirlerinden uzak olsalar bile.

***

Fark etmez!

Yeter ki, anneyse.

Yeter ki, Annelik vasfıyla, bütünleşmişse!

"Birbirlerinin" yürek sevgisinden ve açısından anlarlar.

çünkü onların tek ortak noktaları vardır O da "ana yüreğidir".

Nerede olursa olsun.

O annenin; Öfkesi de, sevgisi de, merhameti de aynıdır!

Değişmezdir.

***

Zaten!

Anne olmayan ne belir ki, Anneliği.

Ve tabi ki, "yanan ana yüreğinin" hissiyatını.

Bilmez. Bilemez de.

çünkü kanından kan, canından can vermemiştir.

9 ay 10 gün süreyle, "karnında" can taşımamıştır.

Dünyaya kendi parçasından bir parça olarak getirmemiştir.

***

Nerden bilecek!

Bilemez.

Bir çocuk dünyaya getirip, onun için gecesini gündüzüne mi kattı ki bilsin?

Yoksa ak sütüyle mi, besledi?

Sevgisini, sevinciyle mi paylaştı, acısını, kederini, kendi içinde mi sakladı?

Yok.

O zaman ne bilir ki "Ana yüreğini?"

Yaşadı mı, evladı gülerken, gülebilen olmayı?

Ya da, evladı ağlarken, hüzünlenirken, sıkıntı yaşarken.

Kan ağlayan bir anne olabilmeyi?

Gözünden, canından bile "sakındığı evladın" sevgi kudretini yaşamamışsa, ne bilir "Ana yüreğini".

Bilmez.

***

Deriz ya!

Ağlarsa anam ağlar. Ağlarsa, analar ağlar.

Hiç ama hiç düşündünüz mü;

Ya da, yaşadınız mı veyahut böyle hayatlar var mı, dediniz mi?

Sanmıyorum, demedik, diyemedik, demeye cesaret edemedik.

Ettirmediler.

Ettirebilmek için de, mücadele etmedik!

***

Yoksa etmiş olsaydık.

Hal-i hazırda, bu kadar "analar" ağlar mıydı?

Bu kadar "evlatlar, can pareleri" toprağa gider miydi?

Kimi dağda,

Kimi yolda,

Kimi de, "hayatın öfkesiyle", ölüme ve öldürmeye kurban gider miydi?

Gitmezdi?

***

Bu topraklar, "yüreği yanık analarla" dolu.

Onların acıları,

Onların gözyaşları,

Onların evlat hasretleriyle, kasıp kavrulan bir coğrafya burası!

Türkü de, Kürdü de, Lazı da, çerkezi de, "evlat" kaybetmiştir bu toprakta.

Kimi için, "vatan" toprağı?

Kimi için, "hak mücadelesi?".

Kimi için de yaşayabilmek!

Ama hepsini özündeki gerçek "ateşe sürükleyen" kirli bir çatışma!

Ve bu çatışmanın ağır bedelini ödeyen de, fatura kesilen de; "analardır, babalardır, onların yürekleridir".

***

Sanmıyorum ki!

Hiç bir anne, hiç bir baba için, maddi ve manevi bir zenginlik "evladından" önce gelsin.

Ne kapital.

Ne de özgürlük.

Bir evladın, "feda" edilmesine gerekçe olabilsin, gösterilebilinsin?

İfade bile edilemez!

***

İşte;

Size dört anne ve yaşadıkları gerçek.

Yüreklerindeki "evlat ve acının" hissiyatı.

Dedik ya; ana yüreği, nerde olursa olsun aynıdır.

Bakınız.

İran'dan "hafızalara" kazıyan bir kare vardı "Oğlu'nun katilini ipten aldı" diye.

***

Vaka şöyle.

Bir mahkm, "idam" cezası almış.

Yedi yıl önce, 18 yaşında Abdullah Hüseyinzade'yi bıçaklayarak öldürmüş.

Mahkeme de, "idam" kararı vermiş.

İnfaz için, idam sehpasına çıkarılırken, Anne oğlunun katilini affediyor.

Sadece yüzüne "tek bir tokat" vurarak.

Ağzından çıkan, tek bir sözcük var.

O da, "Benim yüreğim yandı; Anasının yüreği yanmasın!"

İşte, ana yüreği böyle bir şey.

***

Ya Makbule Özbek.

6 çocuk annesi. İki çocuğu, PKK saflarına katılmış.

'Nihat' ve 'Nilüfer'

Yıllar önce, 1993-94, yıllarında.

Ana yüreği dayanır mı?

1998 yılında kırsalda PKK'lılarla görüşmüş kızı ve oğlu'nun akıbetini öğrenebilmek için.

çatışmalarda öldüğünü öğreniyor.

***

Dönerken, polis gözaltına alıyor, "örgüt üyeleriyle" görüştüğü için.

Meselenin "güvenlik" zihniyetiyle ele alındığı dönemde.

2 yıl üç ay tutuklu kalıyor zindanda.

Sonra, tahliye ediliyor; "Suç vasfının değişebileceği" olasılığı üzerine!

Yargılanıyor. Mahkeme sonunda, 7,5 yıl hapis cezası veriyor.

Örgüt üyeliğinden, Yargıtay'da verilen cezayı onaylıyor.

***

Özbek.

Tekrar cezaevine girmek istemiyor.

Yaşı da gelmiş, 65'e.

Kalp. Şeker, Yüksek tansiyon. Bir süre önce, rahatsızlanmış. Hastaneye gitmiş.

Yeni uygulamaya konulan "avuç içi ve parmak" izi uygulamasıyla, yakalanıyor.

Şimdi; kalan cezasının 2,5 yılını hapiste geçirecek.

Ana yüreği, insana neler yaptırmaz ki?

Mevzu "evlat" olunca.

***

Ya bir de.

Önceki gün, Fiskaya'da eylem yapan 38 yaşındaki anne Aysel Böçkün.

PKKya sesleniyor.

23 Nisan'da Lice'de "alı konulduğu" iddia edilen, 15 yaşındaki oğlu Mehmet Sinan Böçkün için.

"Oğlumu geri verin" diyor.

Şöyle diyor

"Bir emir geldi, bütün ailemi verdim. Ama oğlumu vermiyorum.

Dünya kalsa yine oğlumu vermiyorum."

***

Peki ya, Fatma Taşan ananın yüreği?

Yıllar önce; Hakkride oğlu mayına basarak hayatını kaybediyor.

Ana kuzusu. Vatani görevini yaparken.

Anasın yüreğine "ölümü" kör ateşi gibi düşüyor.

İşte o ana yüreği.

Bugün çığlık çığlığa diyor ki; "Benim ciğerim yandı, başka anaların ciğeri yanmasın".

***

Diyeceğim.

Yanmasın hiç bir ananın yüreği.

Şu veya bu gerekçeden dolayı.

çözüm. Barış. Kardeşlik ve huzur varken.

Anaların tüm dünyaya yetecek, "yürek sevgisinin" kutsiyeti "barışa" çığlık atarken..

Neden; hala da anaların yüreğine karşı, bu kadar duyarsızlık!

Velhasıl, tüm bileşenler olarak bu kadar mı kalpsizleştik!