BU TABLOYA YÜREK DAYANMAZ
Eklenme: 7/29/2013 12:00:00 AM

Sahi.

Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz böyle!

Bu ne şiddet,

Bu nasıl bir cehalet erozyonu.

Öfke.

Kin ve ahlaki, "çöküş".

Ahali.

Yüzeye vuran bir "cinnet" hali, yaşıyor.

***

İşte hali vaziyet.

Cinnet geçirip, katliam yapan mı?

Annesini-babasını kesen mi?

Eşini,

Kocasını "satırlarla" doğrayıp, çöpe atan mı?

Tecavüz.

Cinsel istismar, çocuğunun bile ırzına geçen aşağılık hal.

Fuhuş.

Uyuşturucu ve adi suçlardaki patlama.

***

Vahim.

Ürküten bir gidişatın seyrindeyiz.

Siyasal şiddet,

Toplumsal sarsıntı,

Vesayetçi bir zihniyetin, faşizanlığı.

Velhasıl.

Öylesine "kaotik" bir hayat ikmaline mahkm edildik ki.

Ölümler.

Cinayetler.

Katliamlar "sıradan günlük" hayat koşulu haline geldi.

***

Maalesef.

Olup bitene karşı, kimsenin de kılı kıpırdamıyor.

Adli kayıtlar mı,

Polis tutanakları mı,

Toplumdaki vaki olan, halden mi, hangisine bakarsanız bakın.

Sonuç değişmiyor.

Suç.

Ve suç şekillerinde, her geçen gün artış var.

Bir "öfke" patlamasıdır gidiyor.

***

Bırakın;

Hırsızlığı,

Soygunu,

Kapkaçı, gaspları.

Rüşveti.

Yolsuzluğu, İhale peşkeşliği,

Politize olmuşluk.

İnsan.

Öylesine bir hal-i ruhiyat içerisinde ki, "sokağa çıkmaya" korkar hale geldi.

***

Daha beteri.

Yolda yürüyene selam vermeden bile çekinir oldu.

Bakmak,

Göz göze gelmek, ya da kaldırımda "pardon" çarpması.

Ne "ahlak".

En küçük.

Tabiri caizse "çekirdek kabuğunu" dahi doldurmayan meselede, "şiddete" başvuruluyor.

Evde bile.

Eşine,

çocuğuna,

Ailenin diğer fertlerine "bunu neden yaptın?" sorulmaz olundu.

***

İşte.

Diyarbakır'ı kahreden.

Yasa boğan,

Peşinde gözyaşı döktüren, ağıtlar yaktıran ve "değer mi" dedirten katliam vakası.

Ki, Ramazan-ı Şerif'i idrak ettiğimiz,

Hoşgörü ve sevginin anlam kazandığı bir zaman dilimi içerisinde bu vahşet yaşandı...

Sebeb.

"Hisseli" bir arazinin satın alınması ve bu arazide "ekim" yapılması.

***

Dile kolay.

Yıllarca komşu ol.

Aynı köyde yaşa.

Sabah-akşam kahvede,

Sokakta, misafirliklerde buluş, görüş konuş.

Birbirine "kız ver-al".

Akraba ol.

Ama gel gör ki;

500600 dönüm arazinin "ekilmesi" yüzünden birbirini katlet.

***

Silahı doğrult.

Hedef gözetmeden.

.Ve

Birbirine kurşunları saydırmaya başla.

Bir değil,

İki değil,

Üç değil,

Tam 8 insanı bir çırpıda "toprağın" altına göm.

Buna katliam demem.

Cinayet.

Ve öfkenin, yansıması da demem.

Vahşet.

Ve canilikten de öteye bir, "soykırım" girişimidir.

***

Kim haklı.

Kim haksız, bu saat itibariyle anlam ifade etmiyor.

Önem arz edici.

8 İnsan'ı "katledecek" şiddet ve öfke sarmalının içerisinde, toplumsal duruşumuz.

Evet.

Ölenlere "Allahtan" rahmet diliyorum.

Yaralılara da acil şifa.

Geride kalanlara da, "sabr-ı cemil" dilerken.
Elbette ki, bu tabloya yürek dayanmaz!.
Ama velakin, herkese ama herkese bu hadise "bir ders-i ibret" olsun.

***

Biliyorum.

Bir kaç gün sonra, "unutulacak".

Unutmadık mı..

Ergani'de "beş" kişinin öldürülmesini,

Daha bir kaç ay önce;

Yine Bismil bölgesindeki "cinayetler" serisini.

Daha da vahşeti.

Mazıdağ'da 44 kişinin, "çoluk-çocuk, kadın" denilmeden katledilmesi.

***

Evet.

Bu bölge böylesi birçok vaka yaşadı.

Diyeceksiniz ki;

çatışma sarmalı içerisinde, 50 bin insan kaybedildi.

17 bin faili meçhul cinayet işlendi.

Yerinden,

Yurdundan,

Malından, mülkünden, arazisinden, yüzbinlerce insan edildi.

Göç etti.

***

Pek tabi ki.

Hepsinin "yaşamda" yarattığı toplumsal erozyon derindir.

Lakin.

Biliyorum ki, birileri çıkacak diyeceki.

Hadisenin kökeninde;

Ekonomik nedenler, eğitimsizlik ve feodal yapı yatıyor.

İyi de.

çözüm nerde?

***

Tahammülsüz,

Sabırsızlık,

Hoş görüsüzlük,

Hizip,

Kabul edilmez bir zihniyet tahribatı içerisinde birbirimizi yok ediyoruz!

Kimse kimseyi dinlemiyor.

Empati bile kurmuyor.

***

Öyle;

Cinnet geçirenler,

Katliam yapanlar,

İnsanları gözünü kırpmadan doğrayıp-çöp torbasına koyanlar,

Cahiller,

Okumamışlar, geri kalmışlar değil.

Tam tersine;

Bugün görüyoruz ki, okumuş, eğitimli insanlar, meslek sahibi, kentliler bile "şiddetin" en dehşetini icra ediyorlar.

***

Diyeceğim.

Mevzular, hadiselerin "oluş" nedeni farklı olabilir.

Ama ana etken şudur.

Sevgi, hoşgörü, dostluk, dayanışma, paylaşım gibi "insani" değerlerden hızla uzaklaşıyoruz.

Tabi ki aynı istikamette bu değerlerden uzak yetişen bir de gençliğimiz var.

Gördüğünü,

Yaşadığını ve hissedilenle kendine kimlik ve değer ölçüsü yarattığı içindir ki; "bireyler suç işlemeye" daha yatkın hale geldi.

***

Sonuç itibariyle.

Manevi değerleri yüksek,

Dayanışmacı,

Paylaşımcı ve üretken bir toplum bilmeliyiz ki, "sağlıklı bireylerden" oluşmaktadır.

Ki bu hal-i vaziyet toplumsal teminattır.

Ama Nerde?

Hali vaziyetten, "kurtuluş" reçetesi nettir.

***

O da;

İnsanların "insanı" merkeze alan "insanı" değerlerle bütünleşmesiyle mümkündür.

Ne zaman ki;

İnsan haklarını içselleştirmeye başladığımızda bilmeliyiz ki.

Kardeş kanı,

Kardeş kavgası,

Toplumsal şiddet,

Kan ve gözyaşı toplumun "defterinden" silinip gider.

Yoksa diz dövmeye devam ederiz.