Ne;
"Uzlaşılmaz" bir hal-i ruhiyatımız var?
Bilinmez; denklem gibi!
Hep çözümsüz için çaba sarf ediyoruz!
İşte.
Nevruz Bayramı ve kutlama tarihiyle alakalı vuku bulan;
"Uzlaşmazlık".
Ne diyeyim?
Süreç ve yaşanan gelişmeler "ne yaman" çelişkiler dedirmiyor değil?
Anlamış değilim!
Dün,
Neredeydik, bugün neyle "kafa" yoruyoruz, hangi hesaptayız?
Aslında;
Mevzu özü itibariyle "demokrasi" adına önemli bir mesafe kaydetmiştir.
Ancak;
Hala da, "paylaşım ve birliktelik" içerisinde, idrakinde, hizipteyiz!
***
Evet.
Nevruz Bayramı.
Gün itibariyle.
Kutlama şekli ve içerdiği siyasal "anlam" noktasında hep tartışma konuşu olmuştur.
Hatırlarsanız.
Daha bir kaç yıl öncesine kadar.
Ne zaman ki;
21 Mart Nevruz tarihi yaklaştığında, "birçok" kesim ve kurum olduğu gibi.
Genel itibariyle;
Bölge ve ülke halkı tabiri caizse "sıtmaya" yakalanırdı.
Korku.
Endişe ve şiddet, olaylar, "kan ve gözyaşı" akacak akıtılacak diye!
Teamülsüzlük hkim di.
***
Neden?
Nevruz Bayramı.
Ve kutlama geleneği.
İdeolojik amaçla sürdürülüyor veya o yöne çekiliyor diye "engel" seti çekiliyordu.
Yasak.
Öyle ki;
Nevruz'un "yazım şekli" dahi, suç nev-i sayılırdı.
Savcılarca;
"Dava konusu" sayısı artıyordu, poliste ise gözaltılar. Ve sonunda bir dizi tutuklamalar.
O tarihlerde;
Korsan gösteriler.
Sokak aralarında "lastik" yakma, taş atma, silah ve göz yaşartıcı bombalar.
Gözaltılar.
Yaralananlar, hatta ölenler dahi oldu?
Nitekim;
Nevruz'un tarih içerisinde "not düşülen" kanlı birçok 21 Mart'ı vardır.
Peki, sonra ne oldu tutum değişti?
***
Gerçeğin farkına varıldı.
"İnkrın
Ve yasakların "çözüm olmadığını" anladılar.
Böylece Nevruzu;
Resmi ideoloji de, sahiplendi.
Başlandı;
Üzerinden tarihsel sayfalar açılmaya.
Kürtler.
Türkler
Ve diğer kimlikler, "farklı isim" ve konseptle "bizim kültürümüze" ait denilerek, sahiplenildi.
Siyasi akımlar.
Hükümetler.
Ve diğer "sivil kanaat", genel bir "kültür" deyip, ortak payda geliştirdiler.
Tabi herkes; "kendisine" has düşünceyle!
Komplike;
Bir hayat ikmaliyle "Nevruz", korku ve "öcü" olmaktan çıkarıldı.
***
İyi de oldu.
Artık;
"w" harfi dahi, kullanılır oldu.
Valiler mi,
Bakanlar mı, "en hizip" ideolojik siyasi akımlar dahi, "kutlamaya" başladı.
Kimi yumurta tokuşturdu,
Kimi ateşin üzerinde atladı,
Kimi davul-zurna, halaylarla "özgürlük ve zafer" bayramı diye kutladı.
Herkes; "siyasal" mesajını verir oldu.
Ama velkin;
"Siyasi" hizip ve tartışma mevzusu olma, kimliğinden de bir türlü kurtulmadı.
Şimdi;
Nevruz üzerinde neyi tartışıyor ve "uzlaşma" sağlamıyoruz?
Bu kez;
Kutlama "tarihinde" ve "bütünlükle" sahiplenmede anlaşamıyoruz!
Şuan;
Ciddi manada bir gerilim var ve tabi ki; "sinir" harbi söz konusu.
***
Şöyle ki;
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Nevruz'u bu pazar günü kutlamak istiyor...
Yani;
18 Mart'ta kutlamak "istiyoruz" diyor.
Dün,
Resmi açıklama İl Valiliğinden geldi;
BDP'nin,
"Pazar günü" kutlamasına "izin yok" diye.
Kutlama;
Ancak 21 Mart "günü" yani gününde kutlanabilinir.
İstanbul da,
Van da, öyle görünüyor ki;
BDP'nin "kutlama" yapmak istediği, diğer bölgelerde de aynı "tarih" vurgusu olacak.
çünkü
İçişleri Bakanı Naim Şahin açıklama yaptı.
Nevruz;
"Tarihinde ve gününde" kutlanacak, diğer günlere izin yok.
***
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ta.
Bu açıklama;
Ve valilikten gelen resmi bilgilendirme "üzerine" konuştu.
18 Mart Pazar günü.
Nevruz'u "kutlama" kararımızdan vazgeçmiyoruz.
Pazar günü; meydanlardayız.
Bunu söylerken;
Salt Diyarbakır için demiyor, İstanbul ve Van için de söylüyor.
Anlayacağınız;
Tarih konusundaki "anlaşmazlık" ciddi bir kaos üretici olacak.
***
Evet.
Pazar günü mü,
çarşamba günü mü?
Doğrusu;
Tarafların "günler" üzerinde farklı düşünce ve gayeleri söz konusu.
***
BDP'nin düşüncesi şu.
21 Mart Nevruz günü.
Resmi tatil olmadığı için.
Hafta içerisine de denk geldiğinde; "kutlama" alanlarında, istenilen kalabalığı bulamam.
Bu da;
Partisel anlamda "güç kaybı" görüntüsüyle, polemik konusu olacak.
O nedenle;
Pazar günü yapılırsa, mesai olmadığı için katılım, yüksek olur.
Devletin.
Valiliğin ve İçişleri Bakanlığının düşüncesine gelince.
Her ne kadar;
21 Mart tarihini "günü gününe" gerekçesinde ise.
Asıl düşünülen;
Pazar günkü kalabalığı "koordinede" sıkıntı büyük olabilir.
Ama,
çarşamba günü az kişi olacağı için; "kontrol" rahatlıkla sağlanır.
Tarafların hesabı bu.
***
İşte bu hesaplar;
Ne yazık ki dün itibariyle ciddi manada "bir sinir" harbine dönüştü.
Ne olacak noktasında.
Aslında;
"Uzlaşmazlık" hali, anlamsız olduğu kadar, "çözümsüz de" değil.
Ama bizdeki;
Maharet ve "üstünlük" kompleksi, her mevzuda olduğu gibi, burda da "durum" kilitlenmesi.
Özelliklen de;
"Siyasi" hesap ve gaye var?
Velhasıl;
Zorlukların aşılabilindiği bir "süreç" içerisindeyiz.
Dün neredeydik?
Bugün nerdeyiz deyip, "ortak payda ve akılla" çözüm bulalım.
***
Burda;
Amaç "üzüm yemekse" ki öyle olmalıdır.
Yok değil de, bağcıyı dövmek için bahane çok.
Biz;
Üzüm yemek istiyorsak;
Gaye de Nevruz'un "kültürel" dokusu yaşamak ve mesajını vermek ise.
Ki öyle, düşünüyorum.
O zaman;
Pazar da olsa olur,
çarşamba günü olsa da olur?
Hatta,
21 Mart sonrasındaki hafta sonu da olabilir?
Yeter ki;
Samimiyet ve sağduyu "sınavında" herkes, şeffaf olsun.
Nevruz.
Artık "gelenek ve kültürel" değerlerinin, "zafiyet" içerisinde kalmasını ve uğratılmasını istemiyor.
Valilik de.
BDP'de.
İçişleri Bakanlığı da, "sinir harbinde" geriye doğru adım atsın.
çözüm noktasında ise;
Samimiyetle "öne doğru" uzlaşı adımını atsın.
Bölge insanı;
Ne kan, ne şiddet, ne kavga istemiyor.
Ve ne de "Nevruz'un ruhuna" halel getirilmesini istemiyor.
Güzel bir hafta sonu dileğiyle.