Bugün Pazar mı?
Eklenme: 12/4/2010 12:00:00 AM

Galiba; Yazının başlığına şaşırdınız değil mi? Nerden çıktı, "bugün pazar mı" diye! Bugün, Cumartesi. Pazara daha, bir gün var. Günleri mi, şaşırdınız. Hayır! Günleri, şaşırmadım. Evet, bugün Cumartesi. Pazar günü de, yarın. Ama, Bildiğiniz gibi "Pazar" günleri benim yazı "mola" günüm. Yani, "pazar günleri" yazıya ara veriyorum. Onun için de, Pazar modası ihtiva edici "yazı" ancak bugün neşredebilme fırsatı bulabiliyorum. Bu münasebetle, Pazar'a özgü yazıları fırsat buldukça, Cumartesi gününe uyarlıyorum. İşte bu düşünce "aktivitesiyle", yazıya başlık "Bugün Pazar mı" demiş olduk. Neyse! Dedik ya, "Bugün pazar mı"..?

 

* * *

Biliyorum; Sizler de benim gibi "ülkenin" şu akla ziyan hadiselerinden bıkmışsınızdır. Öyle ki, Bakın hafta içerisinde "olup-bitenler" nerdeyse midemizde çınar ağacı gibi kök saldı. Bırakın; Ülke çapında, daha da ilerisi dünyayı sarsan Wikileaks vakasını. Tabi; Bizi en çok "üzen ve strese" sokan, Diyarbakır'da hafta içerisinde olup-bitenler. Haftanın ilk günü; "şimşek gibi" çaktı, Sağlık Bakanlığı. Diyarbakır'a "kıyam" misali, Devlet Hastanesi'ni "işlevsiz" bırakma kararını açıkladı. Kent ahalisinde; yarattığı infialin stresi hepimizin malumu. Hamuru çok su alacak bir dava. İlim ve irfan yuvası dediğimiz, Eğitim Kurumları... Şiddet olaylarının, ardı arkası kesilmiyor. Bir hafta içerisinde iki öğrenci cinayet işledi. Kimi bıçaklı, kimi pompalı tüfekle. Okul çevrelerini, "mekan" edinen uyuşturucu tacirleri ve satıcıları. Akla ziyan! Hele bir de; Diyarbakırspor'un "dibe" vuran, rezalet hali. Yönetimin yokluğu, parasızlığın dehşeti, yetkililerin duyarsızlığı. Kentin "ağabeylerinin", bana-neciliği. Ve son olarak "kazan" kaldıran Futbolcuların maça gitmeme kararı.

 

* * *

Bir de; siyasi polemiğimiz olan Baydemir'le alakalı, mevzuu. İmralı-Diyarbakır "eksenli" gerçekleşti. Son olarak da; BDP içerisinde farklı görüş ortaya koyan "yerelde" Eşbaşkanlık tartışması. İlk Selahattin Demirtaş açıkladı, böyle bir organizasyona gidileceğine ilişkin. Dün de; Yerel Yönetimlerden sorumlu Genel Başkan yardımcısı Çelik, böyle bir durumun olmadığını ifade etti. Bu da; "parti içerisinde" kırılganlığın iyicene su yüzüne çıktığını, göstermiyor değil. Ve önceki gün; Şeyh Muhammed Said Fırat'ın hakkın rahmetine kavuşmasıyla, oluşan üzüntü. Evet. Diyarbakır'ın hafta içerisinde; "Meşguliyet" gösterdiği hadiselerin öne çıkan başlıkları bunlar. Fikri-takip açısından; hayli düşünce fırtınası oluşturduk mevzulara ilişkin. Bugün; İşte beynimizi hayli yoran bu mevzulardan arınmış bir ruh haliyle, "akıl istirahatı"  iyi gelir diye düşündüm. O nedenle; Gündelik, telaşlardan uzaklaşma babında "hayata" dair ders-i ibret çıkaran "yaşama dair" karalamayla sizi baş başa bırakmak istiyorum. İnanıyorum ki; Üzerinde yürüteceğiniz "düşünce" harmanlamasıyla hayli keyif ve biraz da, kalbi hesap sorgusunu icra edeceksiniz. Bakın o hayata dair anlatım neyi söylüyor;

 

* * *

HAYATIN ANLAMI NE?

 

"-Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduğunu takmış kafasına Bulduğu hiç bir cevap ona yeterli gelmemiş. Hep başkalarına sormaya karar vermiş Ne hazin ki; aldığı cevaplar onu tatmin etmemiş. Yetinmediği için de, "beni tatmin" edici cevabı olmalı diyerek; sormaya devam etmiş. Tabi başlamış; Köy, kasaba, ülke dolaşmaya. Eee. Zaman da yerinde durmuyor ya; derken "yaş yetmişe" dayanmış. Artık umudunu yitirmiş; "hayatın anlamını" kim tatmin edici şekilde anlatabilir diye? Bir köy ziyaretinde sormuş; köy ahalisine. Onlar da; "Şu karşı ki dağları görüyor musun, orada yaşlı bir bilge yaşar. İstersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir" demiş. Zorlu bir yolculuktan sonra; huzura gelmiş Bilgenin bulunduğu ev. Daha çaldığı kapıyı açanın buyur demesine fırsat vermeden sormuş; "Hayatın anlamı" nedir diye? Kapıyı açan Bilge. Demiş ki; Sana bunun cevabını söylerim. Ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyor." Olur demiş.

 

* * *

Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline. İçine de silme bir şekilde zeytinyağı doldurmuş. Sonra demiş ki; "Simdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağı eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin. Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş. Bilge bakmış, kaşıkta yağ eksilmemiş. Sormuş; Peki, bahçe nasıldı? Adam şaşkın! Demiş ki; "Ben kaşıktan başka bir yere bakamadım ki" Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel, demiş bilge...

 

* * *

Adam tekrar bahçeye çıkmış. Gördüğü güzelliklerden büyülenmiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü... Geri geldiğinde bilge, adama bahçenin nasıl olduğunu sorunca gördüğü güzelliklerden büyülendiğini anlatmış adam. Bilge gülümsemiş. "Ama kaşıkta hiç yağ kalmamış" demiş. Sonra eklemiş; "o cevap aradığı" Hayatın anlamı nedir soruyu? "Hayat senin bakışınla anlam kazanır. Sadece bir noktayı görürsen hayatın akıp gider sen farkına varmazsın... Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın; akıp giden zamanın anlam kazanır..." "Hayatın anlamı senin bakış açında gizlidir" Sizce bu karalama; Şu an ki hali ruhiyatımızla "hayata" bakış ve biçtiğimiz anlamı ifade etmiyor mu? Bence; Ders-i ibret anlamında "cuk" diye oturuyor.