BUYRUN BURDAN YAKIN!….
Eklenme: 5/1/2020 12:00:00 AM

Metropol kentte bir zat!.. Gün ortası; fitil gibi sarhoş.. Önünü göremiyor.. Ama, direksiyon başına geçip araba kullanıyor.. Tabi ehliyette yok Kaptırmış; alkol tüketmekten.. Peki, kullandığı jip.. O da, çalıntı!..

***

Kovid-19dan dolayı; sokağa çıkma yasağı var.. İşte böyle bir gün ve halde; buldozer gibi yol alıyor.. Önüne gelene çarpıyor.. Sonra; işyerinin vitrinine dayanıp, içeri giriyor, kullandığı araçla

***

Tüm bu suçlar serisi yetmiyormuş gibi bir de; polise mukavemet yapıyor.. Dediği; bu araçların caddede, bu pastanenin burada ne işi var!.. Ne olmuş; içmişsek diyerek de, yaptığı çıkış!

***

Unutmadan!.. Zatın belinde de bir de ruhsatsız tabanca var.. Mübarek suç makinası gibi Say say bitmez.. Tüm bu hal-i vaziyetinde, bir de mübarek Ramazan ayı içerisindeyiz; yani oruç ayı!.. Peki, bu adama polis ne yaptı?.. Tutanak tuttu, kelepçe takmadan, karakola götürdü, sonra savcılığa Tutuklansa ne olur?..

***

Burası, Türkiye diyoruz ya!.. Her an her şey olabilir Ülkemdeki insan manzarası, böyle Peki ya, Adana gencecik bir çocuğun polis kurşunuyla kalbinden vurulup, ölmesi!..

***

17 yaşındaki bir genç.. Suriyeli.. Adı Ali El Hemdan.. Onu vuran ve şu an tutuklu bulunan, polisin ifadesine göre.. Dur ihtarına uymayarak kaçmak istemiş!.. Silahını ateşlemesi, gencin vurulmasına ilişkin de, şöyle demiş..

***

Silah yanlışlıkla ateş aldı. Elim, o telaş esnasında, tetiğe yanlışlıkla değdi.. Silahı elime almamın nedeni, havaya ateş açmaktı. Yorgundum, niyetliydim, sendeleyip düştüm. Üzgünüm

***

Ortaya konulan gerekçeler.. Ve silahın ateş alma hali, 17 yaşındaki gencin kalbine kurşunun isabet etmesi!.. Büyük bir muammalık ihtiva ettiği gibi, insanın kanına dokunmuyor değil.. Evet, 90larda ki bundan 10 yıl öncesine kadar da, Güneydoğu da benzer haller hep yaşandı?..

***

Ki, daha iki yıl önce, Nevruz kutlamaları sırasında.. Ki kameralara vurulma hani kare kare yansıyan Kemal Kurkutun polis tarafından açılan ateşle öldürülmesi.. Kızıltepede 16 yaşındaki Mazlum Turanın 2015te vurulması İzmir Bayraklıda 2007de Dur ihtarına uymadığı için polisin ateşi sonucu ölen Baran Tursun.. Ki Tursun ailesi vakıf kurdu.. Onların vakıflarının istatistiğine göre; 2007den buyana 403 kişi vurularak öldürülmüş?

***

Tabi, Suriyeli Alinin öldürülmesi vakasında işin Oruca getirilip dayandırılması bahanesi de, hiçte samimi gelmiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan Aileyi arayıp başsağlığı diledi.. Acılarını paylaştı.. Ve söylediği şu cümle önemliydi.. çünkü, geçmişteki benzer bir çok hadise; hep hasır altı edildi Denir ya; vurulan hep kim vurduya giderdi..

***

Yaşanan elim hadise nedeniyle büyük üzüntü duyduğunu ifade eden Erdoğan, olayla ilgili hukuki sürecin başladığını ve konunun sonuna kadar takipçisi olunacağını söyledi.. Ve dedi ki; Ali bizim de evladımızdır, onun hakkını hukukunu koruma noktasında hiç şüpheniz olmasın. Nitekim, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, birebir görüşme yaptı..

***

İki hadiseyi alt alta vermemdeki düşünceye gelirsek!.. Denir ya; herşeyin başı eğitim diye..

Aynen de öyle

***

Birincisi.. Toplum istenilen eğitim düzeyinde olmadığı gibi; yasa, kural, hak, hukuk, adalet, devlet nizami açısından ne kadar zaafiyet ve bilgisizlik içerisinde sorumsuz bir vatandaş olduğu gerçeğini ortaya koymak!

***

İkincisi.. Devletin ve milletin sulhu, güveni, huzuru ve mutluluğu için var olan, suç ve suçlularla mücadele için beline silah takılan polisin sorumluluk, görev, yetki ve silah salahiyetinde istenilen eğitime sahip olmadığını ortaya koymak!

***

Yani, ne suç ve suç işleme bahanesi olur.. Ne de, insan öldürmenin gerekçesi!.. Ne yazık ki; ikisi de bizde çok bahaneli hükme sahip! Sonuç; eğitim, eğitim illa ki eğitim! Ne diyoruz, yetki versen bir dert, vermezsen iki dert!...

***

Yoksa keş kardeşler diye bir grup ortaya çıkar mıydı? Şehrin göbeğinde, uyuşturucu servisi yapar mıydı?.. Sanki, iftar saatine pide, güllaç dağıtır gibi.. Şebeke o biçim faaliyet.. Neyse ki, faka basıp yakalanmışlar.. Peki anlattıkları, üzerlerinde ele geçirilen uyuşturucuların çok çeşitliliği?..

***

1 MAYIS

Bu yıl, sessiz, sedasız, gerilimsiz!.. Virüs.. EvdeKal.. Ve; sokağa çıkma yasağı ilanı.. Her şey; sükut bir halde!.. Yani, ağız tadıyla şöyle 1 Mayısı kutlamak pek nasip olmadı..

***

Doğru!.. Bir kaç yıl önce; şöyle böyle, sağdan-soldan, hamleler olduysa da; 1 Mayısa yakışır bir atmosfer oluştu.. Ama öncesi ve sonrası, daha iki yıl öncesine kadar da; hep kabuslar görerek geçirdik..

***

Hele ki, 2010 öncesi, hele ki 2000 öncesi.. Hele hele, 90lar, 80ler öncesi!.. Orak-çekiçli, bayrakların, yabancı ülke liderlerinin posterleri; alın teri, insan teri, emeğin teri diye sloganlar atıldıysa da; gerilim hep İktidarları alaşağı etme, fikriyatıyla siyasi hesapla geçerdi

***

Yani, kanlı 1 Mayıslar!..80in inşa edilmesindeki; en kritik yol seyri, işçi emeği üzerindeki, sendika ağalarının kurduğu ilişkilerin; aksiyonlarıyla, ikmal olurdu.. Neyse, şükürler olsun ki, bu merhaleleri aştık

***

İşçi de, işçinin emeği de, 1 Mayısta, demokrasiyi denetleyen, en büyük mekanizma olduğu gerçeğiyle yol alındığı sürece kimse; 1 Mayısı istismar edemeyeceği gibi; emeğin talebinde temel dinamik olur..

***

Evet, sessiz de olunsa!.. Eve kapanılmışta olsak.. Emek ve dayanışma varlık gösterdiği sürece; 1 Mayıslar hep; Bayram havası içerisinde kutlanır ve geçer.. Yeter ki; emeğe saygı olsun

***

Dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan 1 Mayısa dair mesaj yayımladı.. İktidarların liderlerinden pek alışık olunmayan bir tavır.. Göreve geldiğimiz günden bu yana hak arayışının uzlaşma zemininde sürdürülmesi gerektiğine inandık, emek konusunda adaletin tesisi için mücadele ettik

***

1 Mayıs kutlu olsun..

***

SEYFETTİN DAYININ çIĞLIĞI..

Dün, müdavim okurlarımdan Seyfettin amca aradı.. Bir isyan, bir isyan ki; bir dokun, bin ah işit misali, öfkeli ve tepkili!.. Evde kal, evde kal, evde kal denilip duruluyor, ne olacak bizim bu halimiz.. Bunaldık, ruh dengemiz bozuldu.. Sinir küpü olduk Virüsün nefessiz bıraktığı gibi nefes alamıyoruz?.. çoluk, çocuk, eş hep kavga halindeyiz.. Cezaevi yaşamından beter bir hal içerisindeyiz..

***

Seyfettin amca, ağzına geleni söyledi.? Yani içini döktü.. Bir ölçüde deşarj oldu.. Ben de; her cümlesinin sonuna; haklısın diyerek yetindim! Ne diyeyim, mübarek iki aydır cezaevi hayatı yaşıyor?.. Doğrusu, yaşlılarımızın kısa süreliğine bir zaman dilimiyle dışarı çıkıp, evlerinin önünde, ya da sokağında, parkta, kuralların kapsamında serbest edilseler; sağlık ve moral açısından bir çok tedbirden daha sağlıklı olur düşüncesindeyim..

***

Nitekim, Seyfettin Amcanın telefonu kapatmadan, son cümlesi şu oldu?.. Oh be, biraz rahatladım, içimi sana döktüm.. Bu bana bir hafta yeter dedi?.. Yani, gün mü, üç günde bir mi, haftada bir mi, her ne ise Bilim Kurulunun, belirleyeceği kriterler doğrultusunda; onların deyimiyle evdeki cezaevi haline olta atma izni verilemez mi?

***

GÜNÜN SÖZÜ!..

Yetkinin ehil ve liyakatiyla verilmesi muteberdir!