Çatışmacı, Kültür çözümsüzlüktür!
Eklenme: 7/2/2011 12:00:00 AM

Siyasi, Mülahazalar hiç kuşkusuz ki şuan CHP ve BDP ekseninde işliyor. Meclise, Ve süreç açısından "konulan" tavırla alakalı. Malum, CHP'nin Ergenekon'dan tutuklu "iki vekili", içerde, tahliye edilmiyor. BDP'nin ise, Bir Milletvekili "yok" sayıldı, 5'te KCK'dan tutuklusu var onlar da, "tahliye" edilmiyor. MHP, Tutuklusu Engin Alan'ın "tahliye" edilmeyişine, tavrı yok! Beklemede. Cumhuriyet, Tarihinin "en polemik" üreten, seçim ve meclisi şuan ki hali- durum. Sonuç, Ve çözümsel faktörler ne olur, şuan için meçhulliyet arz ediyor. Her ne kadar, "Duruma" Cumhurbaşkanı Gül el koyduysa da, "net bir ışık" yok! Ancak, Çözümsüzlüğü aşma noktasındaki gayret önemli. Doğrusu, Şerafettin Elçi ile birlikte köşk'e çıkan Ahmet Türk'ün, görüşme sonrası açıklaması. Ve "güven verici" bir, duygudaşlık oluştu, sözü. Ben'de, "Umut" verici bir, algı oluşturmadı değil. Sorun, "aşılacak", Meclis "demokratik" dokusuna kavuşacak tez elden kavuşacak diye! Toplum, İradesi üzerindeki "vesayet" kalkıp, hür irade işlev görecek.

* * *

Tabi, Bu görüşmenin bir önemli yansıması da, hemen sonrası Gül ve Erdoğan'ın buluşması oldu. Ankara, Gölbaşı Kampüsünde düzenlenen Polis Akademisi 66. Dönem Mezuniyet Töreninde "buluştular". Kameralara, Yansıyan "protokoldeki" konuşma, görüntüleri gözden kaçmadı. Özelliklen de, "dudak" okumaya fırsat vermemek için, elleriyle "engel" oluşturmaları, dikkat çekiciydi. Belli ki, "ciddi bir mevzunun" sohbetindeler. Çünkü "ekseriyetiyle" Gül, bir şeyler anlatıyordu. Mühtemelen de, Bir an önce, Meclis'teki "bu kısm-i kilitlenme" son bulsun diye konuşuyorlardı. Ve yine sürpriz bir gelişme, Bu tören esnasında Erdoğan ve Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın bir araya gelip "görüşmesi" oldu. Başbaşa bir görüşme bu! Her ne kadar; Bilahare "gündemdeki mevzular" konuşulmadı şeklinde, açıklamalar geldiyse de. Gün içerisinde, Peş peşe üç "karenin" gelişmesi, pek te tesadüfî olmayacağı gibi, sıradan da olmaz.

* * *

Tabi bu "tesadüfî" olmayan, görüşmeler zinciri şu algıyı geliştirmesin. Özelliklen de, Başbakan "Yargıya" talimat verdi, "tutuklular" serbest bırakılacak diye? Böylesi, Bir tavır demokratik ülke zihniyetine aykırı olduğu gibi, Başbakanın hali de, "totaliter" rejim lideri vasfını alır. Ki bu da olmaz. O zaman, Hepimiz demezmiyiz "Yargı" bağımsız değil diye. Siyasi tahakküm altındadır diye. Nitekim, Şuan bas bas yağırmıyormuyuz "Yargı" bağımsız değil, vesayet altında. Bir de, kendi vesayetini dayatıyor gibisinden, söylenmiyormuyuz? Velhasıl, Sürecin iki eksen içerisinde "mutlu" sonla noktalanacağını umut ediyorum.

* * *

Birincisi; CHP de, BDP'de bir daha böylesi "krizlerin" yaşanmaması açısından, "yemin" edip. Meclis'te, "aksiyon" gösterecekler. İkincisi de, Yargı "kendi iç dokusunda", tutuklamaları cezalandırma düşüncesinden kurtaracak bir tavır içerisine girecek. Defalarca yapılan; "Tahliye" taleplerini, bir kez daha "ideolojik" ve kaygı geliştirici duyguya kapılmadan, "hukuku" işletecek. Çünkü, Hiç tartışılmaz olan, KCK ve Ergenekon davasının "hakim ve savcıları", "kollama" kaygısı içerisinde oldukları gerçeğidir. Şöyle ki; "Kim" ilk olarak tahliye kararı verirse, "sürecin" tüm olumsuzluklarıyla büyüyen "hadise" başında patlayacak. İşte bu, Kritik nokta, ciddi bir çekince ortamı yaratıyor. Nitekim, Dün BDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ifade etti... "Eğer, Ergenekon sanıkları olmazsa idi, bizimkiler rahat tahliye edilirdi" dedi.

* * *

Ülkenin "salih-i selamete" ulaşabilmesi. Şuan ki, "krizlerin" aşılabilmesi için. Uzlaşı, Ve demokratik sürecin işleyişiyle herkesin "umut" beslediği, Sivil Anayasa'nın hayat bulabilmesi için. İllaki, İçine düştüğümüz ve bağımlılık alan "çatışmacı" kültürden, kurtulmamız gerekir. Nikotinini, Dışarı atıp, sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanda, "barışçıl" dile, bağımlı olmalıyız. Sonuç itibariyle, Meclis'in "aktörleri" krizleri aşma noktasında, gönül isterse, bahaneleri çok. Mesela, CHP ve tabi BDP. Pazartesi günü Meclis Başkanlığı seçimi var. Ki, muhtemelen de AK Parti adayı Cemil Çiçek seçilecek. Biliyorum, BDP'nin Çiçekle "yıldızı" barışık olmadığı gibi, "siyasal" anlamda, sineye çekmez. Muhalif kalır konumuna. Ama, Meclise konulan "tavrın" son bulması açısından, bir vesile teşkil edebilir. Buyrun, Yemini ve Boykot'u bırakıp, Meclis'te çözüm için, zemin oluşturun vesilesi..

* * *

Üstadın ifadesiyle, Şunu herkes ama herkes, iyi algılamalı ve bilmeli ki. Meclis, ne BDP'sız, ne CHPsiz ve ne de "muhalefetsiz" olmaz, alamaz. Mutlaka, olmalı ki, "uzlaşı" burada olabilsin. Yoksa, sokağın "siyaseti ve çatışma kültürü" uzlaşı getirmez. Çözüm, olmadığı gibi, "vebali" büyük hadiselerin arenasıdır. Tarih, bunun örnekleriyle dolu. Kimse, korkak ve acemi davranmasın. Hükümet, Ustalık dönemim diyorsa, "kibirle ve hükmedicilikle" değil, uzlaşı ustalığıyla soruna yaklaşmalı. Muhalefet, CHP ve BDP'de, "teamülsüzlük" kültüründen kurtulup, profesyonellik kültürüyle, mevzuların "çözümünü" katkı sunsun. Eğer, Hükümet ustalıkta, muhalefette profesyonellikte "üstlerine" düşeni yaparlarsa. Bilin ki, Türkiye demokratikleşme ve sivil iradeyle yönetilmede "en üst" seviyede olur. Kürt sorunu da, Halklar da, haklar da, "özgürleşir" ve çözümsüzlükten kurtulur. Onun için, Bırakalım "çatışmacı kültürü", tutalım demokratik, uzlaşı kültürünü. Güzel bir hafta dileğiyle.