Bu ifade bana ait değil…
Ben demiyorum?
İfadenin sahibi, Midyat halkı söylüyor..
Estel kesimi…
Tarihi dokuların,
Medeniyetlerin "yaşadığı" kardeş bir şehir Midyat..
Tıpkı, Sur ilçemizin tarihteki yeri gibi..
***
Kürtlerin..
Arapların..
Türklerin..
Süryanilerin..
Hristiyanların..
Keldanilerin..
Ve Müslümanların "bir arada" yaşadığı bir yerleşim yeri; Midyat..
***
Midyat..
Şehir merkezi olarak; "turizmin" kalbi…
Yerli ve yabancı turistlerin akın ettiği bir bölge…
El emeğiyle…
Göz nuruyla sanatın konuştuğu bir yer…
Gelişen…
Yatırımlarıyla, "kendinden" söz ettiren…
İstihdam yaratan…
Üretim sağlayan…
Yani Turizmin bacasız fabrikanın "işlediği" bir yerleşim yeri…
***
Ki uzun yıllardır…
Kırsal…
Çevre ilçeler dışında; "terörle, şiddetle, ölümle" pek anılır değildi..
Huzurluydu…
Barışık bir ortama sahipti…
Esnafı da…
İlçe ahalisi de…
Hassasiyete sahip olduğu gibi "işinde-gücünde" olandı…
***
Ama!
Önceki gün, "intihar saldırısıyla" her şey alt üst oldu..
Katliam oldu…
2'si bayan üç polis…
Ve üç sivil vatandaş; toplam 6 kişi şehit oldu…
Çoluk-çocuk, kadın, polis ve sivil 51'de yaralı…
Hasar gören binalar…
Yanan onlarca araç…
***
Midyat, şimdi gözü yaşlı…
Kan ağlıyor…
Öfkeli… Gergin…
Önceki gün ve dün, birçok kişiyle konuştum…
Tanıdık dostlar…
Yaşananlara anlam "vermezken" sorguluyorlar…
Bu saldırı…
"Bizi cezalandırmaya" yönelik diye…
***
İKİ GEREKÇEYE BAĞLIYORLAR
Gerekçesini şöyle açıklıyorlar…
Birincisi...
Bölgede herkesin malumudur;
6-7 aydır…
Hendek, barikat, öz yönetim…
Öz savunma…
Adıyla bir dizi "eylemler, olaylar" yaşatılıyor…
Ama bizden kimse; "destek vermedi"
Ne barikatların arkasında durduk…
Ne de, "eylem çağrılarına" gittik?
Gitmedik, destek vermedik.
Örgütte Midyat'ta "istediğini" yapamadı..
Bunun için "cezalandırıldık.?"
***
İkinci bir neden de?
Midyat son aylarda "hızla göç" aldı…
Ömerli'den…
Dargeçit'ten…
Özelliklen de, Nusaybin'den çok sayıda aileler buralara geldi.
Evlerini barklarını terk ettiler..
Hendekten, barikatlardan kaçanlar geldi..
İlçenin nüfusu, şu an iki kat artmış durumda..
Gelenler, "örgüte destek vermeyenler…"
Örgüt destek vermeyenleri "cezalandırdı"
***
Yani..
Gerek Midyat halkı olsun..
Gerek terörden kaçan vatandaşlar olsun..
Bu duruşlarıyla; PKK'nın boy "hedefi" haline geldiklerine inanıyorlar…
Halk arasında konuşuluyordu..
PKK "Midyat'a saldırı yapacak, eylemde bulunacak" diye..
Ki, 25 Mayıs'ta benzer bir saldırı yapılmak istendi.
Anıtlı Jandarma Karakoluna..
Ama, askerin fark etmesiyle, zayiat az oldu..
Burada bir astsubay ve iki korucu hayatını kaybetti..
***
MİDYAT HALKI AYAKTA
Denilen o ki…
Midyat halkı; "cezalandırıldı.."
Peki, "sineye" çekilecek mi bu saldırı olayı..
Yani bundan sonra "Midyat halkı" ne yapacak?
Bu soruya, dostlar hemen yanıt verdi..
Esnaf..
Vatandaşlar şu an toplanıyorlar..
Biraz'dan, "yürüyüş" yapılacak..
Terörü "telin" edeceğiz..
***
Ki kısa süre sonra ajanslara haber düştü..
Midyat halkı ayakta diye…
Halk sokağa döküldü..
Ellerinde "Bayraklarla" Belediye önünde toplanmış Hükümet konağına doğru yürüyorlar diye…
"Saldırıya lanet getirerek"
Açılan bir pankart, göze çarpıyor…
Anlamı büyük..
"Bizim vatan bildiğimiz yürekte başlayıp, şahadetle biter.."
***
Ne diyor Akif..
"Sahipsiz vatanın batması haktır…
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır"
Hele ki, "zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem" şiirindeki dizeleri..
“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım!"
***
Evet..
Ramazan'ın ilk günü, İstanbul Vezneciler..
Ramazan'ın ikinci günü, Midyat Estel..
Daha acılar..
Daha gözyaşları..
Hatta bombanın izleri dahi yıkanıp-silinmemişken "peş peşe gelen" terörün acımasızlığı..
Şuursuz bir atmosfer..
Korkunç bir zaman dilimi işliyor..
Ve hep "halkın" aleyhine; "can alarak, katliam yaparak"…
***
Bir sonraki bomba..
Bir sonraki canlı bomba..
Bir sonraki bomba yüklü araç…
Nerede,
Nasıl
Ve kime yönelik "patlatılacak" meçhul..
Ama meçhul olmayan bir gerçek var ki; o da "terörün" üstesinden bu akılla gelinemeyeceği..
***
TOPLUMDA BARIŞ OLMAYINCA?
Hele ki, bu toplumsal dağınıkla hiç..
Baksanıza..
Kendimizle barışık değiliz..
Komşumuzla barışık değiliz..
Çalıştığımız, mesai arkadaşımızla barışık değiliz..
Sokakta-pazarda kimse kimseyle barışık değil..
Balık baştan kokar misali..
İşte ülkeyi yöneten siyasilerimize bakın "barıştan" söz eden bile yok..
***
Desen ki;
Kim kiminle "barışık?"
Alacağın cevap net; hiç kimse..
Kimse kimseyle barışık olmadığı gibi; "siyasi kavgalar" artık cami avlularına taşındı..
Ne bir basiret.
Ne bir duyarlılık, yok!..
Varsa yoksa fitnenin, nifakın, kötülüğün "değirmenine" su taşınmaktadır.
***
İşte bu hal-i vaziyettir..
Türkiye’ye..
Türkiye insanına..
Halklara ve haklara "yapılan" en büyük kötülük…
Eee; "kötülüğün" olduğu her yerde..
Ne fitne biter?
Ne şiddet, ne de terör biter?
Bilakis, daha beter artar…
Dün olduğu gibi, bugün de…
Hayırlı Cumalar…