CHP DEĞİŞİYORUM KUMPASI?
Eklenme: 6/21/2014 12:00:00 AM

CHP

Hakikatten; "varlık" nedenlerini bir kenara iter mi?

1930'ların.

1940'ların "ideolojik" ruhundan, kendini arındırabilir mi?

Kemalistçi!

Vesayetçi.

Laikçi.

Ve tabi ki statükocu, "anlayışından" kurtulabilir mi?

Atatürk'ü. İnönü'yü de "unutur mu?"

Velhasıl "geçmişine" sünger çekebilme cesaretini ortaya koyabilir mi?

Sanmıyorum!

Ama söylenenlere bakılırsa, "olabilir miş".

Mümkünmüş?

Hatta "değişim" evresini tamamlamış.

Yani, CHP eski "Ce. He. Pe" değil artık!

***

Peki, "değişimin" iddiasında bulunan kim?

CHP artık eski CHP değil diyen kim?

Öyle yabancı biri değil. Partinin sıradan ismi de değil.

Bilakis, Partinin tepesindeki isim.

Kemal Kılıçdaroğlu bu iddianın sahibi.

Diyor ki "Dünya değişti, biz de değiştik".

Maşallah. Yenidünyayı yeni keşfettiler.

Tabi bunu da, Kürtlere hitaben ifade ediyor.

Elbette ki, hangi gayeyle, söylüyor onu sonra hasb-i hal edeceğiz.

Önce dediklerine bakalım.

Kılıçdaroğlu'nun ağzından çıkan özet cümle şu.

"Bizi hl 1930ların, 40ların CHPsi gibi görmeyin.

Yeni şeyler söylüyoruz, eski CHP değil.

Dünya değişti, biz de değiştik ama birbirimizden habersiziz.

Eski algılarımız üzerine yeni bir siyaset oluşturuyoruz"

***

Bu değişimi!

Hele ki, Diyarbakır'da "ikna" toplantısında bu ifadenin söylenişi!

Kuşku götürücü.

Malum, iki yıl sonra, Kılıçdaroğlu Diyarbakır'a geliyor.

Her geldiğinde de, bir şey söylüyor. Sonra unutup, "kış uykusuna" dalıyor.

Şimdi yeniden uyanmış vaziyette geldi.

***

Herkesin bildiği bir hakikat.

CHP'nin Kürt sorunun "çözümü" noktasındaki sergilediği tavır!

çözüm sürecinde, sosyal, halkçı "kimliği" terk edip, "Milliyetçi-seküler" yapı takındı.

Nitekim MHP'yi bile "kıskandırdı" siyasi kaotik ruhuyla.

Zaten cevabını da Kürtlerden aldı.

Genel ve Yerel seçimlerde Doğu ve Güneydoğu'da "nal" topladı.

İşte, dün Kılıçdaroğlu bu "günahkr" yapısından dolayı Diyarbakır'da tabiri caizse günah çıkardı.

Her ne kadar, "kameralar" arkasında, katılımcılardan "fırça ve eleştiriler" aldıysa da!

Kamera önünde değiştiklerini konuştu.

***

Aslında!

CHP "değişimi" şu şekilde samimiyet karnesi içerisinde ifade etseydi, belki birilerini kandırabilirdi.

Artık "yanlışların" farkına varıyoruz deseydi inandırıcı olabilirdi?

Diyecekti ki;

İnsanların kılığıyla, kıyafetiyle uğraşmak.

Türbanlı mı, türbansız mı, okuyor mu, çalıyor mu, resmi görevli mi, herkes serbest?

Milletin İnancı, değerleri ne ise öyle onu özgürce yaşasın.

Ve yasaklar "inşa" etmeyeceğiz.

Öyle "Nazi ve Mussolini" düşüncesini enjekte etme gayretinden de artık sıyrıldık.

Halkçılığa bunlar yakışmıyor deseydi.

Artı bu zihniyetin ruhundan kurtulduk deme cesaretini gösterebilseydi.

Ve bu minvalde "değiştiğini" söylüyor olsaydı belki o zaman kısm-i noktada "samimiyet" karnesi içerisinde, CHP değişti diyebilirdik?

***

Ama ne mümkün?

çünkü CHP'deki tek değişiklik var.

O da; mevzulara "dolaylı" yollarla yaklaşım göstermek.

Yanı "köprüyü geçene kadar."

çünkü Kılıçdaroğlu dün Diyarbakır'da bu değişimden söz ederken, asıl meramını da alenileştirdi.

Dedi ki, "Kürtlerin" oyları Köşk yolunda en belirleyici unsurdur?

Yani, Eklemeddin İhsanoğlu'na "Kürtlerin" oyu gerekli.

Hele ki şu ifadesi; Eklemedin "Kürt sorunun çözümüne" en büyük katkıyı sunan kişi olabilir lafı akla ziyan?

***

Mısır'daki "darbeyi" görmeyen.

Suriye'deki "vahşeti" ağzına almayan.

Kürtlerle alakalı bugüne kadar "tek söz etmişliği" olmayan biri!

Hele ki.

Saddam'ın Halepçe katliamını yaptığı dönemde bile "sessiz" kalmışlığı olan, Eklemeddin İhsanoğlu "Kürtlere" ne verebilir ki?

İnkrdan "başka".

***

Sonuç itibariyle!

CHP her ne kadar "değiştik" diyorsa da!

Değişim, "temelde" olmalı!

Zihinde. Ve tabi ki uygulamalarında.

CHP'nin halen temelinde "köhnemiş" siyasetçiler ve düşünce üreticileri var!

"Bendensen".

İşte bunlardan arınmadıkça! Hakikatleri "görmezden" gelme körlüğünden kurtulmadıkça!

Milli meseleleri "siyasi ve oy" hesabının "darağacında" sallandırmaktan vazgeçilmedikçe; "değişim" olmaz!

***

En önemlisi! Sivil. Demokratik. çağdaş. Adil. Özgürlükçü. Eşit dil ve kimliklerin serbestliği.

Hepsinden öteye! İnsanı "merkeze" alan bir zihniyetin savunucusu, kollayanı, koruyucu olmaz iseniz!

Kürtleri de, Türkler kadar "sevip, saygı" ve yönetimsel statüye hakkı olduğu ruhuna sahip olduğunuzda!

İşte o zaman denilebilinir ki, CHP "değişti".

Hem de, çağdaş, eşitlikçi, halkçı bir sosyal demokrat kimliği "hak" ederek!

***

Ama nerde!

Akşam dediğini, "sabah" unutup inkr ediyor?

İşte, Diyarbakır'a iknaya geldim.

Eleştirilerinizi dinlemeye.

Sitemimi ifade etmeye geldim, diye naralar attan Kılıçdaroğlunun günübirlik Diyarbakır serüveni?

Halkla buluşacağım dediniz?

çocukları "dağda olan" ailelerin sivil eylemlerine destek verip, ziyaret edeceğim sözünü ettiniz?

Peki, bunları yaptınız mı, hayır?

***

çünkü halkla buluşmadı, sadece Handa bir çay keyfi yaptı.

Ama bu çay keyfi yerine o bağrı yanık annelerle bir araya gelmesi gerekmezmiydi?

Sadece yardımcılarını Annelere gönderdi.

Ötesi, bir iki ziyaret sonra, "uç git?" ne samimiyet!

Aslında biliyordunuz;

O annelerin, o babaların. Sokaktaki Diyarbakırlıların size bir çift sözü olacağını?

O söz de!

Barışa, çözüm sürecine, demokratik gidişata ne olur; "gölge etmeyin?" olacağı.

İşte tüm bunların ışığı ve seyrinde CHP, Eski versiyonuyla Ce.He.Pe.." değişti, diyemiyoruz.

Her ne kadar siz söyleseniz de, değişiminiz mümkün değil!

***

Ancak şunu ifade edebilirim.

CHP'deki değişikliği.

Özelde, Diyarbakır'daki CHP değişimini.

"CHP'yi basamak" olarak kullanıp farklı siyasi kulvara koşanların yerini yeni isimlerin almış olmasıdır.

Şöyle çevrenize bakın, CHP Diyarbakır'da bir otelin "lobisinden" dışarı çıkabilmiş midir?

Onun için diyeceğim şudur ki, Batı cephesinde yeni hiç bir şey yok...

Eski tas eski hamam!

Yeter ki, Kürtlere ve Kürtlerin yürüttüğü mücadeleye "gölge etmeyin" destek istediğimiz yok!

***

Başsağlığı.

Gönül dostu;

Dr. İlhan Dikeni kaybettik.

O da, "yorgun" kalbine yenildi, hakka yürüdü.

Ve bizleri, üzdü ölümüyle.

Elden ne gelir, yaradan hükmü vermiş.

Onun için dua etmeliyiz!

Meknı cennet olsun.

Sevgili Şehmus Diken'e, ailesine ve sevenlerine de başsağlığı diliyorum.

***

Evet.

Ölüm. Her fani için, kaçınılmazdır.

Hiç kimse kaçamaz.

Vakti gelince, her nerede olursa olsun "bulur" ve ebediyete intikal ettirir.

Her ne kadar, "beden" toprağa düşse de!

Ruh "hakka" gider.

Önemli olan, "imtihan" dünyasında iyi sınav verebilmek!

İşte ölüm böyle bir şey.

Acısı için de, "insan ya sabır" demeyi bilmeli.