Ey siz, anneler.
Ey siz, babalar.
Ey siz "evlat" sahibi, ebeveynler.
Ve ey siz, devlet-i liye.
Bugün; "sizle" hasb-i halim olacak.
"çocuklarınız" için.
Salih-i selametleri için,
Tabi ki, huzurlu, güvenli, barışçıl bir "hayat" istikrarınız için de.
***
Gayem, ahkm kesmek değil.
Veyahut "nasihat" üretmek de değil.
Amacım, hal-i vaziyetle alakalı birazcık sorumluluğu hatırlatmak.
Ötesi yok.
Zaten, icra mekanizması sizsiniz!
İsterseniz!
***
Hiç kuşkusuz ki;
Dini değerlerimiz başta olmak üzere,
İnancımız,
Örf, adet, gelenek ve göreneklerimiz.
Aile bütünlüğümüz.
Toplumsal dhil,
Siyasal felsefemiz de, "ebeveynler" olarak öncelikli ve tavizsiz şekilde çocuklarla alakalı "vazife" sahibiyiz!
Ki bu vazife, çocuğun doğumuyla başlar.
***
Zaten ne demişler; Ağaç "yaşken" eğilir.
Yoksa "kırılır".
çocuk ta, "büyüme" evresinde, şekillenir.
Fide, fidan ve dal budak salan ağaç misali!
çocuğun "büyütme" serüveni de, işte böyle bir şey.
Şeklini, büyüme evresinde gösterilen alakadan alır.
Onun için bu zaman dilimi çok önemlidir.
***
Eğer ki ebeveynler;
çocuklarını huzur, güven, sevgi ve saygı dolu bir aile ortamı içerisinde, yetiştirmezseler!
Eğer ki, devlet büyümeleri için, imkn ve olanaklar oluşturmazsa!
Yani vazifelerini "yerine" getirmezlerse!
çocuk "iyi yetişmez".
Hayırsızlaşır.
Fidan ağaç olur ama kütük bir ağaç olur.
***
Tabiri caizse; toplumsal bir felaket olur!
Sokağın,
Enva-i hile ve desisenin,
Küfrün,
İnkrın,
Asimilasyonun, "ağına" düşer.
Her türlü dünya felaketinin ve terörünün "yemi" olur.
***
Anne-babayı tanımama mı?
Saygısızlık mı?
Sevgisizlik mi?
Yalancılık mı?
Hırsızlık mı?
Uyuşturucu mu?
Fuhuş mu?
Mafya mı?
Hepsi; "kendinde" ikmal olur ve icra eder!
Ucubeleşir.
Ve hayatın her alanı için birer ölüm makinesi olur.
Asileşir!
***
Asileşen bir nesil!
Ne kendine,
Ne aile bireylerine,
Ne de devletine "hayır" getirmeyeceği gibi.
Her daim "yıkıcı" unsur olur!
çünkü "ona" sokağın bu kültüre enjekte edilmiştir.
O nedenle; çocuğun çocuk ve büyüme evresi çok önemlidir.
Hepsi çok ama çok kısa; bir hayat dilimi aslında!
Ama böylesi bir hayati vücut yapısı için de "ikmale" gelen kültür, felaketlere duçar olur.
Hem dünya için,
Hem Ahreti için,
Hem de millet ve devlet için "bedbahtlaşır"
***
Ne yazık ki;
Ülke,
Millet,
Aileler olarak şuan ki en büyük "açmazımız" bu!
çocuk ve Gençliğin "geldiği" vahim, durum ürkütüyor.
İşte sokağın hali,
İşte adli suçların istatistiği,
İşte cezaevleri,
İşte kan ve gözyaşıyla hayat karartan şiddet sarmalı!
***
Diyeceksiniz ki; mahsulün tek sorumlusu ebeveynler mi?
Elbette ki değil!
çevresel etkiler,
Ülke ve toplumsal "değerlerin" söz sahipliği!
Hepsi; hal-i hazırdaki toprağa ekilen tohumun mahsulü!
İtirazım yok.
Ama şu bir hakikattir ki "evlat bir nimet" lakin kıymetini, bilmeyenlerimiz var.
Aile ve devlet!
***
***
Bakınız!
Diyarbakır valiliği; "son günlerde" aldığı bir dizi karar var!
çocuk istismarını önlemek.
çocuğa yönelik dış saldırıları minimize etmek.
Ve anne babaları "sorumluluk" bilinciyle; "mücadele" alanına çekmek için; "düzenlemeler" var!
***
Önceki gün İl Valisi Hüseyin Aksoy'la bunu konuştum.
Aksoy ne diyor;
"çocuklarınıza sahip çıkın"
Okul'a giderken,
Edindiği arkadaş çevresi,
Gittiği meknlar,
Yediği, içtiği, tavrı, okuldaki pozisyonu, bunlara "pür dikkat" çekiyor.
***
Her ne kadar kararların ve çağrının temel etkeni "toplumsal olaylarda" çocukların kullanımı yatıyorsa da!
Yani, 67 Ekim olayları ders-i ibretse!
Gösteri ve yürüyüşlerdeki; "şiddet" hali.
Toplumsal ahlaki "erozyon" açısından; çok önemli yasaklar var!
Diyorum ki; "herkes" çağrıya destek vermesi gerektiği gibi sorumluktan kaçmamalıdır.
***
Dedik ya; çocuk bir nimettir!
Onun için de bu nimetin kıymeti bilinmeli!
çünkü birer emanettirler!
Eğer ki; çocuk güzel terbiyeyle donatılırsa.
Arkadaşından, çevresindeki diğer bileşenlere kadar güzel huylu, ahlaklı bir yapıya sahipseler!
İçtiği, yediği "haram" değil, helal ise!
Dinin "emirlerine" uygun davranıyorsa.
Ve onu yaşam kültüründe, "ilke" edinmişse!
Büyüklerine karşı saygı,
Kendinden küçüklere sevgiyi "düstur" edinmişse!
Cehaletin, küfrün, inkrın ve hilelerin "kendisi" ailesi ve bulunduğu toplum için bir tufan olarak görüyorsa!
***
Hele ki, şiddetin,
Kavganın, ötekileşmenin "mahkmiyeti" altına sokulmamışsa!
Devlet-i liye şefkat sahipliğiyle, onu kucaklıyorsa.
Taleplerini "karşılıyorsa".
İşte tüm bunlar yani "esaslar" icra ediliyorsa!
Yetişen "çocuklarda" dahil olup entegre bir bütünlük sağlamışsa, sorun bitmiştir demek!
***
Demek ki;
Anne de, baba da "huzuru" yakalamıştır.
çocuk ta Dünya ve ahiret saadetini, bulmuştur.
Devleti liye de;
Barışın, istikrarın ve özgür yaşam kültürüyle "toplumunu" benimsemiştir.
Pek tabi ki, güven içerisindedir.
***
Sonuç itibariyle ah keşke bunlar olmasaydı "dememek" için tüm tedbirler alınmalı.
Anneler de, Babalar da, devlet mekanizması da.
Velhasıl herkes; "sorumluluğun" bilinciyle, hareket etmeli.
Ne demişler; "bireyini" yaşat ki yaşayasın!
Yani insan yaşayacak ki, toplumlar gelişsin, toplumlar yaşarsa gelişebilir.
İşte ancak o zaman devlet yaşayabilir diyebiliriz!
Peki, biz "insanımızı, çocuğumuzu" şuan ki süreç içerisinde yaşatabiliyor muyuz?
Buyrun cevabını verin!
Bendeki cevabı isterseniz diyeceğim şudur;
YA-ŞA-TA-MI-YO-RUZ