ÇÖP KRİZİ ÇÖZÜLDÜ?!
Eklenme: 11/1/2016 12:00:00 AM

Neyse…

Taraflar görüştü; "kriz" aşıldı…

Dün itibariyle; "çöpler" temizlenmeye başlandı.

Gelelim; "çöplerin" toplatılmamasına dair; "yürütülen" tartışmalara..

Çok farklı "algılar" oluşturuldu.

Ama, gerçek şu!

***

Kışanak ve Anlı'nın gözaltı operasyonundan hemen sonra..

Valilik..

Emniyet marifetiyle; "olabilecek" eylem ve provokasyonlara karşı..

Tedbir amaçlı..

Belediyenin özellikle "temizlik araçları" başta olmak üzere..

Otobüsler..

Yol kapatma, barikat oluşturma gibi; "durumların" yaşanmaması için; "tedbirleştirmiş?"

Yani ilk iki gün valilik yasağı deniliyor…

***

Ondan sonra!

Valilik, "resmi yazıyla" belediyeyi uyarmış..

"Halk sağlığı için" temizlik yapın diye..

Bu kez belediye; "biz yapmıyoruz" diyerek, "hizmet boykotuna" girildi..

Üç günlük çöp'te "bu boykotun" neticesi

Yani; "çifte" mağduriyette; cezalandırılan halk…

Ne demiştim…

"İki yanlış" bir doğru etmez!

***

İKİ YANLIŞ BİR DOĞRU ETMEZ!

Gültan Kışanak tutuklandı…

Fırat Anlı'da tutuklandı..

Cezaevindeler..

Peki, şimdi ne olacak?

"Hizmet boykotu" devam mı edecek?

Çöp yığınları, alınmayacak mı?

Otobüsler çalışmayacak mı?

Belediyenin kapısına "kilit" vurdurulacak mı?

Ne yapılacak?

Zaman ne gösterir bilemiyorum..

Ama hiç de iyi şeyler olacağı, görünmüyor?

***

İlk gün ifade ettim!

Seçimle gelen…

Halkın tercih oylarıyla seçilen..

Eğer ki, "demokratik" sisteme inanılıyorsa..

O kişi; "seçimle geldiği" gibi; "seçimle" gitmeli..

Ama o kişi de..

Eğer ki, "hukuk" devletine inanıyorsa.

Yasaları da,

Kanunları da,

Nizamı da, "iyi bilmeli"..

"Kimsenin suç işlemede" ayrıcalıklı olmadığını da...

O makam "suç işleme" yeri değil..

Hele ki; "ayrıcalıklı" hiç değil..

O makam da, gasp edilecek makam değil...

***

Ama genel itibariyle!

Gidişata, yaşananlara dair diyeceğim şudur..

İki yanlış bir doğru etmez..

İki doğru da, bir yanlış etmez..

Birileri bu denklemi iyi düşünsün…

Dikkat edin..

Bu işin "fitnesinde", FETÖ'nün inliği çıkabilir..

Ki bana hiç de sürpriz gelmez..

Tarihi beyan; "Kurt dumanlı" havayı ve sisli ortamı sever..

***

REKTÖR SEÇİMİ ARTIK YOK!

Yani..

Üniversitelerde "seçim yarışı" olmayacak..

Kim yarışacak..

Kim karışacak..

Kamplaşma..

Ötekileştirme..

Sen-ben "kavgası" olmayacak…

Ya ne olacak…

KHK'ya göre…

Rektör "atama" ile gelecek..

***

Yani;

Artık "Rektörü", Cumhurbaşkanı atayacak?

Bence, "yerinde" bir karar…

Niye mi?

Daha önce de, "bir dizi" serüvenin ardından, yine Cumhurbaşkanı seçiyordu..

O "kimi isteseydi" o atanıyordu..

***

Ne yapılıyordu?

En az, 6 Rektör adayı sahneye çıkıyordu..

Aylarca "Propoganda" yapılıyordu..

Senden-benden misali…

Sağcı mı?

Solcu mu?

Liberal mi?

Demokrat mı?

Radikal mi?

Her ne ise, "sınıfsal" bir çekişme olurdu..

***

Nitekim!

Üniversitelerdeki hal-i hazırda görülen..

Ve giderek vahim noktaya "taşınan" siyasallaşma..

İdeolojik ayrışma…

Politize olmuşluk hali; "hep bu seçimden" kaynaklıydı..

***

Ki Üniversitedeki akademisyenler…

Kendine özgü; "rektör adayına" oy verirlerdi..

Sonra, oy çokluğuna göre "liste" hazırlanıp YÖK'e gönderilirdi..

YÖK'te aynı politize olmuşluktan kaynaklı "bir seçim" yapardı..

6 adaydan, üç isim belirler…

Ve bu isimler, Cumhurbaşkanına sunulurdu..

***

Tabi kim kaç oy aldı..

Kimin taraftarı az veya çok..

Pek önem arz etmiyordu..

Etmediği için de..

"Siyasiler devreye" girip, baskı politikasıyla; "liste" oluştururdu..

Cumhurbaşkanı da gelen listeyi inceler..

Sonra "istediği" ismi atardı..

***

Bazen bir tek oy alan kişi bile; "rektör" olurdu…

Bazen de, "en fazla oy" alan…

Ama!

Hiçbir zaman, "akademisyenlerin" iradesi, "son sözü" söyleyen olmazdı…

Hal bu iken…

Diyorum ki, "bence en iyisi oldu?"

***

Ne çetrefilli bir seçim yaşanır.

Ne de, sen ben kavgası…

Pek tabi ki, siyasi politize olmuşluk…

Yani var olmayan; "demokrasinin" var olmuş gibi, gösterilmesi son bulur…

Velhasıl!

Rektörlük seçimindeki; "garabet" durumdan, kurtulmuş olduk…

***

Bakalım, Üniversiteler…

Akademisyenler…

Bu yolda, ter dökmüşler ne diyecek?

"İyi mi oldu" diyecekler…

Yoksa yeni bir garabet durumla karşı karşıya mıyız diyecekler?

Ne derlerse desinler..

Diyeceğim odur ki;

Akademik kulvarda "seçim" hiçte iyi bir şey değil..

Çünkü, "beceremiyorlar" kafaları karışıyor..

Hizipleşiyorlar…

***

Baksanıza, Dicle Üniversitemize!

Hangi rektör…

Hangi yönetim…

Bir sonraki, "yönetimle" barışık olmuş..

Ya da, "işbirliği" içerisinde bulunmuş..

Hayır.

Gelen, "gidenle" kavga etmiş, hasımlık üretmiştir…

***

Sonuç!

İlerleme yerine sürekli gerileme..

Tıpkı, Osmanlı'nın son dönemindeki; "devşirmelerin" içtihadı gibi…

Haksız mıyım?

Neyse…

Bu hikmette bir hayır vardır!

***

HOP NEREYE DEYİN!

Kime mi?

ABD Konsolosu.. Personeli.. Aile fertleri..

Ülkelerinden, "emir" gelmiş!

Türkiye’yi..

Özellikle de, "İstanbul'u" terk edin diye!

"Tehlike var?"

***

Ne demek bu..

"Olağanüstü şeyler olacak?"

Daha önce de, benzer "çıkışlar" olmuştu…

Ki her seferinde; "oldu?"

Tabi algı üretmek de var…

Türkiye daha nasıl "çökertilebilinir" diye..

Baksanıza, bu ifade bile…

Dolar'ı yükseltti…

Borsa'da, gerilim yarattı…

***

Diyorum ki!

Bu kez, "hop nereye" diyelim?

Neden kaçıyorsun?

Kimden kaçıyorsun?

İstihbaratın ne?

Eylem yapacak örgüt kim?

De bakalım..

Bir de soralım; "bugüne kadar" hangi örgüt sana saldırdı ki?

***

Sen… Senin tayfan..

Hepsi..

Bilumum örgütlerin "patronu" değil misin?

Emir-komuta, sizden gitmiyor mu?

Gidiyor..

O zaman; "ne bu telaş, bu kaçış?"

***

Gayen farklı…

Yaptığı "kumpaslar" iş bitirici olmadı…

Şimdi yeni "senaryoların" peşindesin…

Artık yemez!

Ya adam gibi kalırsın…

Ya da, gider hiç gelmezsin…

Bir bakalım ne diyecekler?