Bugün 23 Nisan! Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Ülke tarihinde 'önemi' büyük. Gurur 'abidesi'! Çünkü 'çocukların' kutsal ve aydınlık yarınların "ışığı" olduğunu bilen ülkeyiz. Ve yeryüzünde "çocuk bayramı" olan tek ülkeyiz. Biz ve bizden önceki kişiler; 23 Nisan 'denince' ezberlenen şiirle coşulurdu. "Neşe doluyor insan" diye. Peki, 'şimdi' öyle mi? O manevi 'değeri' yüksek 23 Nisan'la 'coşabiliyor muyuz?'! Hayır! Niye diyeceksiniz? Çünkü 'riyakârlaştık". Çünkü 'benliğimizi" kaybettik. Ne geçmişimizle, ne de geleceğimizle 'alakalı' samimiyet geliştirmedik. Tam aksine her geçen zaman dilimi içerisinde 'samimiyetsizlik' var olan değerleri yok etti. Kemirgen misali 'kemirerek' bitirdi.
***
Bakınız 'bugün yine hamaset nutukları' atılacak. 'Çocukları sevdiğimiz ve önemsediğimizden' söz edilecek. Kıyaslamaya dahi gidilecek. Afrika'dan, Ütopyadan, Bangladeş'ten 'örnek' verilecek. 'Bizler onlardan çok iyiyiz' diye! Hayır! Niye diyeceksiniz? Çünkü 'gerçek' değil. Çünkü 'doğru' söylemiyorlar. Çünkü 'Güneydoğu'dan bi haberdardırlar'! Kentlerin 'varoşlarına' inmiş değiller. Diyarbakır'ın, Batman'ın, Siirt'in. Van'ın, Şanlıurfa'nın 'merkezinden', ilçelerinden, köylerinden 'habersizler?'. Buralarda 'sınıf ve öğretmen' yokluğundan; 80100 kişilik sınıflarda 'sözde ders' görülüyor. Tuvaletin olmadığı, suyun akmadığı, tavanının aktığı, pencerelerinin kırık olduğu, kara tahtanın bulunmadığı 'okullar' mevcut.
***
Ya unutulan çocuklar. Sokaklardaki 'küçük işçiler'! Sur diplerinde, harabelerde 'terk' edilmiş. Uyuşturucunun, 'müptelası' kesilmiş sahipsizler. Kapkaçın, soygunun, hırsızlığın 'ağına' düşmüşler. Trafik ışıklarında 'ellerinde cam sileceği' otomobiller arasında "bir kuruş" için cambazlık yapan çocuklar. Soralım 23 Nisan size 'neyi ifade ediyor?' diye. Tartışılmaz cevap; "Bize ne? O da ne ki?" diyecekler! Yerinden, yurdundan, aşından, ekmeğinden "koparılan" ailelerin dağılan evlatları.
***
Bir taş attı diye; 'demir parmaklıklar' arkasına atılanlar? Yıllarca 'mahpus' cezası alanlar. Örgütlerin 'sair efradı' diye yazılanlar. Şiddetin, öfkenin, kinin ve nefretin 'atmosferinde' büyüyen çocuklar. Yoksulluğun, geri kalmışlığın, işsizliğin ve çaresizliğin getirisiyle 'çıplak ayakla' dolaşanlar. Onlar için; 23 Nisan 'tarihsel' anlam içeriyorsa da! Bayramları; 'aç olmadıkları", şiddet görmedikleri, mahpus yatmadıkları, öfkenin, kinin ve nefretin 'olmadığı'. Annenin, babanın, kardeşlerinin 'huzur' içerisinde bulundukları zamandır.
***
23 Nisan'ı çocuklara 'Bayram' olarak adayan. Ulusal Egemenliği 'sağlayan' Mustafa Kemal Atatürk! Bakınız 1992'de Bursa'da çocuklara yönelik şu vecizede bulunuyor. "-Sizler hepiniz. Geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtının aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek; Ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz."
***
Bu vecize ve bugün 'yaşanılanlar'! Hazin bir portre. Düşünüyorum; bugünün çocukları ülkenin şu 40 yılını sorgulayarak içlerindekilerini 'şöyle seslendirseydiler'; 'Siz ne yaptınız, ne bıraktınız. Ki biz de bugün; miras bıraktıklarınızla 'yoğrulup' aydınlık yarınları yaratabilelim?'. Bu soruya 'cevap' verecek sanmıyorum ki çıksın. Çünkü ülke olarak, politikacılar olarak, eğitimciler olarak, veliler olarak. Hatta yazar-çizer, aydınlar olarak. Biz 'yeni nesillerin' aydınlık yolları için ne yaptık ki? İnanıyorum ki; herkesin yüzü benim gibi 'kızarmıştır'.
***
Derim ki; 'çocuklarımız' ne zamanki 'bayramı' olmayan dünya çocuklarından daha iyi konuma gelirlerse. Anneleriyle-babalarıyla 'huzur' içerisinde bulunursa. Şiddeti, işkenceyi, öfkeyi, 'ötekileşmeyi' hayatında görmezse. Demir parmaklıklar arkasına 'bir taş attı' diye ömür çürütenlerin olmadığını görünce. Diliyle, diniyle, inancı ve geleneğiyle 'büyüdüğüne' nail olduğu an. İşte o zaman Atatürk'ün ona bahşettiği 23 Nisan'ı 'Neşe doluyor insan diyerek, büyük bir coşku ve keyifle' kutlar. Yoksa olup-biten kutlamalar hep göstermelik kutlamaların ötesine geçmez.
***
Gelelim Ulusal Egemenlik 'noktasına'! Cumhuriyet'in 'kuruluş' ilkesi malumunuzdur. Meclis'in duvarında kocaman harflerle yazılı. 'Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir'! Peki, gerçekten öyle midir? Sanmıyorum. Niye diyeceksiniz? Sorusuna soruyla cevap vermek gerekirse. Peki! Milletvekillerini halk mı seçer, yoksa liderler mi? Egemenlik milletin midir yoksa ABD ve AB'nin mi? Milletin iradesiyle iş başına gelen iktidar iktidar mı? Yoksa 'iktidarı' beğenmiyorum diyen derin oluşumlar mı iktidar?
***
Sonuç itibariyle; 'ruh halimiz', yaşam alanımız bozuk. Eksikliklerimiz çok. Demokrasi mi, Hukuk devleti mi, İnsan hakları mı, Çağdaş eğitim mi, Sosyal adalet mi, Dayanışma, eşitlik mi? Özgürlük mü? Bölgesel 'geri kalmışlık mı? Hepsinde 'devasa' eksiklerimiz mevcut. Tüm bu karamsar tabloya rağmen; 'yarınların' aydınlık olacağından şüphem yok. Endişem olmadığı gibi, inancım sonsuzdur. Çünkü Türkiye 'kendini değiştirebilecek' güce sahiptir. Cumhuriyet'ten bugüne 'her ne kadar' kesintiler yaşadıksa da. Bu kadar 'kanayan' sorunlarla boğuşuyor olsak bile; yine de geriye gitmiş değiliz. Olup-biten ve yakındığımız 'mevzuların' ekseriyeti bir ölçüde 'değişimin' manifestosudur. Yani 'zor' kılınanıdır. "Milli irade" demokrasi yolculuğuna devam edecektir. Belki sevinçle hüzün bir arada yaşanacak ama hepsi çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak için olacaktır.
***
Bakınız üstad Nazım Hikmet ne diyor? Yarınların 'büyüklerine' yönelik. 'Dünyayı bırakalım çocuklara'. Ölümsüz ağaçlar diksinler diye. İşte o ölümsüz şiir.
***
Dünyayı verelim çocuklara Hiç değilse bir günlüğüne Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar Oynasınlar türküler söyleyerek Yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim Kocaman bir elma gibi verelim Sıcacık bir ekmek somunu gibi Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı Çocuklar dünyayı alacak elimizden Ölümsüz ağaçlar dikecekler
***
23 Nisan Kutlu Olsun.