ÇÖZÜME ÇÖZÜMSÜZLÜK İNŞA EDİLMESİN?
Eklenme: 9/16/2014 12:00:00 AM

Demokrasi diyoruz!

Amma velkin;

İkmale getirmede "imtina" ediyoruz.

Niye?

çünkü "demokrasi" kişiye ve kuruma özgü; "işine" geldiği gibi!

Onun için hepimiz muzdarip değil miyiz?

***

Diyoruz ya;

Demokrasi tüm kurum ve kurallarıyla, "idame" edilmeli.

Sahada "varlık" kullanımından, imtina edilmemeli.

Kişiye. Kuruma "özel" demokrasi "işlevi" olmamalı.

Kapsayıcı olmalı.

İşte, o zaman ülkede "demokratik" bir yapıdan söz edebiliriz.

***

Yoksa.

Demokrasi denilen "nimet" nimetsizleşir.

Ki en faşist, "anlayışı" bile aratır.

Totaliterleşir.

Statükoculaşır.

Despotlaşır.

Onun için Demokratik yapı, devletin içtihadında "natürel" olmalı.

Herkesi, her düşünceyi, fikri ve kimliğiyle "eşit" görmeli.

***

Peki, ülkemizde bu durum vaki mi?

Sanmıyorum!

Birileri mırıldanabilir?

Kırmızı kaplı, Anayasamızdan söz ederek.

Yazılmıyor mu;

Türkiye Cumhuriyetinin "Demokratik, Hukuk devleti" olduğunu.

Doğru, yazıyor, hem de "botlu" yazıyor...

İyi de, içtihatta var mı, yok?

Hal-i vaziyet durumuyla, var diyebiliyor muyuz?

Hayır!

***

Yıllardır.

On yıllardır, debelenip durmuyor muyuz?

Demokratik "hukuk devletinin" gerekliliği yerine getirilmiyor diye?

Biz usandık, ifade etmekten.

Yönetenler de, usandı sanırım dinlemekten.

Ama ne çaredir ki?

Sistem. Rejimin "natürelsizliği" hep "demir berde" inşa etti.

Kendisine özgü; "yasaklar ve özgürlükler" icat ederek.

***

Dün de, bugün de!

Tabiri caizse, zerre-i miskal, tabularından ödün vermiyor.

"İşine" geldiği gibi!

Hukuku da, demokrasiyi kendine taraf yontuyor.

***

Bakınız!

Ana dilde eğitim.

Anayasaya.

Hukuka ve demokrasinin "işleyişine" göre.

Hele ki, "evrensellik" normlarına göre.

Ülkenin altına imza attığı, "uluslararası" sözleşmeler dhil.

Hepsi yeknuyla der ki;

"Ana dilde eğitim-öğretim" bir haktır.

***

Kürtler için de.

Bu devletin kendi topraklarındaki diğer insanlar için de.

Kendi dillerine göre;

Eğitimlerini de, öğretimlerini de "yapabilmeli" yaşatabilmelidir.

Ama yok.

Şimdi; Ana dilini bir eğitim sürecinde öğrenemeyen!

Bir kişi; Öğrendiği, ya da öğretildiği "başka dil" ana dili olur mu?

O dille kendi "kültürünü" geliştirebilir mi?

Mümkün mü?

***

Diyebilirsiniz!

Burası Türkiye; "resmi dil Türkçedir".

Eyvallah.

Bu tartışılmaz bir hakikat ve gerçektir.

Değiştirilemez de.

Eğitim dili de; "Türkçedir."

Nitekim buna karşı çıkan da, yok!

Ne Kürtlerden.

Ne de farklı seslerin, sahibinden herkes hem fikir!

***

Konuşulan.

Tepki konulan; "Anadilde Eğitimin" serbestliği.

Yani, özgürce bu eğitimin verilmeyişi.

Kürtler "azınlık mı?" değil.

Diyorlar ki, "asli" unsurlardır.

Ki öyledir.

Peki, asli "unsur" olmasına rağmen, bu hakkı niye "verilmiyor."

***

Ne yazık ki, yıllardır bir türlü yıkılamayan bir korku imparatorluğu var.

O da şu.

Eğitim hakkı verilirse ne olur?

Birliğimiz bozulur mu?

Kimlikler ayrıştırılır mı?

çatışmacı siyasal akımlar güçlenir mi diye "avare" bir fırtına yaratılıyor.

***

Peki, bu ülkede, "azınlıklar" her türlü hakka sahip.

Eğitim hakları da.

Kendi dilleriyle.

Kendi dinleriyle; "özgür-bağımsız" eğitim alabiliyorlar.

Kendi çocuğuna, insanına "öğretebiliyor."

Ortaöğretim. Lise. Ve Üniversitesine kadar!

Karışan da yok.

Bunlar bu ülkeyi böler, siyasi çatışma yaratır, diyen de yok?

***

Ama iş Kürtlere gelince değişiyor.

Düşünüyorum;

Kürtler "azınlık" olarak tanınmış olunsaydı.

"Ana dilde" eğitim.

Ya da, kendi ilkokulunda "anadilde eğitimi" verme gibi bir "engellemeyle" karşılaşır mıydı?

Ya da, "Kültürel" zenginliğini ifade etmede sıkıntı yaşar mıydı?

Sanmıyorum.

***

Eğer imknlar oluşturulsaydı.

Haklar tanınsaydı.

İnkr ve asimilasyon dayatılmasaydı.

Dil de. Din de. Kimlik de, "Anayasal" güvence altına alınmış olsaydı.

Bugün, Türkiye'de "Kürtlerin hakları" gibi bir sorunun varlığından söz edil miydi?

Mümkün mü?

Onun için sormak gerekir, sizce "yaman bir çelişki yok mu?"

***

Malumunuz üzre;

Dün eğitim ve öğretim yılı başladı.

Ülke sathında, 20 milyon öğrenci için, ilk zil çaldı.

Diyarbakır'da.

Cizre ve Yüksekova'da da, üç okulda "Anadilde Eğitim" için zili çaldı.

İlköğretim olarak.

Burda "Kürtçe eğitim ve öğretim" yapılacak?

***

Yine malumunuz üzre!

Bir kaç yıldır;

Devletin okullarında "Kürtçe" seçmeli ders olarak verilmekte.

Haftada iki gün.

Bu hak verilince de, birileri fırtına koparmıştı.

O gün de şunu söylemiştim.

Bir hakkı "seçmeli hak" olarak görmek, demokrasiye ve hukuka aykırı.

Varsa bir hak ki vardır; "o zaman" kesintisiz olmalı.

***

Evet, açılan bu üç okul, bir ilk.

Lakin şuan üzerinde ciddi bir tartışma ve gerilim vaki.

Yasal mı, değil mi?

Ruhsatı var mı, yok mu?

Valilik, "mühürledi".

Savcılık ta, soruşturma başlattı.

DBP. HDP.

Ve Yerel yönetimler de; "karşı duruş" içerisinde.

Tansiyon yüksek.

Bakalım, bu gerilim çözüme nasıl bir yansıma gösterir.

***

Ümit ediyorum ki;

Kör-topal icra edilen demokrasi ve hukuk devleti nizamında çözüme "çözümsüzlük" inşa edilmez.

çözüm sürecinde birçok, "aşamanın" aşıldığı.

Yeni bir, "katmana" girildiğini hepimiz biliyoruz.

Ki Eylül'ün sonu.

Ekimin de, başlangıcıyla, "Kürt meselesi" farklı bir eksende, olacak?

***

"Hal-i hazırdaki" barışçıl ortamdan daha ileri bir düzey ikmal edilecek.

O zaman diyorum ki;

Anadilde eğitim "korkusundan bir an önce arınmamız gerekir.

Demokrasiyi de, Hukuku da, Anayasal nizamda "icra edelim".

Yeter "Askıya" alınış.

***

BÜYÜKTİMURLA GÜNDEM

Bu akşam saat 22.00de ekranda olacak.

Uzay ve Söz Tvnin ortak yayınıyla.

Gündemin en sıcak konu başlıkları tartışılacak.

Konuğum: Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu..

Canlı telefon bağlantılarıyla karşınızda olacağız.

(Not: Proğram saati değişti. 23.10dan 22.00e çektik)

Hayırlı seyirler.