Çözümün iki aktörü!
Eklenme: 6/14/2011 12:00:00 AM

Her ne kadar; YSK 22 Haziran'a doğru seçimin "kesin sonuçlarını" açıklayacaksa da. İtirazlar, Ve diğer incelemeler noktasında bir bekleme... Şuan ki, Elde var olan veriler sonucu pek değiştirmeyecek düzeyde. Milletvekili sayısında olmayacak. Ancak, Oy oranı ve yüzdelik açısından "kıpırdama" olabilir, o da "Yüzde 1'i geçmez". Yani; Sonuç bariz bir şekilde ortada. Dün, İlk notların ışığında kısmi bir analız yaparak ifade ettim; sandığın, verdiği mesaj nettir diye. O da; Demokrasi, Barış ve İstikrar!

* * *

Onun için; Artık ülkeyi, bölgeyi ve toplumu germenin. Cepheleştirmenin, Hizipleşici bir atmosferin körüklenmesinin yararı yoktur. Bilakis, Zararı ve tahribatı söz konusudur. Ki; bunu her seçim arifesi ve sonrasında görüyoruz. Bundan dolayı, Seyr-i sefer tekerrür etmesin. Çünkü; 12 Haziran bunu bir kez daha seslendirdi. Elbette ki, Sonuçlara ve seçim süresi içerisinde farklı düşünebiliriz. Bağırır, Çağırır, kavga dahi edebiliriz. Taşlar, Molotoflar, gazlar kullanarak! Yumruklar dahi, atabiliriz. Olabilir. Yeter ki, "cana" kast-i bir durum olmasın. Tabi bu "olabilirliği", yaşadığımız çağ ve icra ettiğimiz düşünceye yakışmadığını da hatırlatmak isterim.

* * *

Burada, Gayem ve yanlış olarak görülmesi gereken gerçek, "husumet" yaratılmaması. Şu veya bu, Siyasal düşünce ile "birbirimize düşman muamelesi" yapmamalıyız. Benim gibi düşünmeyen "benim düşmanımdır" mantığı kabul edilemez! Hele, "Düşmanımın dostu, benim düşmanımdır" felsefesini terk etmeliyiz. Bir de; Son yıllarda "ucuz" aktör rolüne dönüşen suçlama, aksiyonundan, sakınmalıyız. "Vatan haini, kimlik düşmanı" gibi algılar geliştirme gafletinden de, arınmalıyız. Eğer, Demokrasi "çözümün" reçetesi diyorsak ve inanıyorsak. O zaman; Oyunun kuralını "demokratik" çerçevede hazırlamalıyız. İşte, Bu sağlanırsa, inanın ant-i demokratik tüm tabular yıkılır. Uzlaşı, Çözüm ve birliktelik çok daha aktif bir şekilde, "paydalar" oluşturur. Huzur buluruz. Belki, "Demokratik istikrar rayına" giderek oturuyor, sözüm tekerrür teşkil eder.

* * *

Ama gerçek ortada. AK Parti'nin, İki dönem içerisindeki iktidarında bu "seyir" önem arz edici, sonuçlara kazanım sağladı. Elbette ki, "Yanlışlar" olmadı değil, ama geçmişle kıyaslandığında. Eski iktidarlar akla getirildiğinde. "Yiğidi öldür ama hakkını ver" vecizesiyle, AK Parti iktidarı son 9 yıllık zaman dilimi içerisinde, birçok odağı "kâbus" olmaktan çıkardı. Özelliklen de; Demokrasi dışı "oluşumların" tabiri caizse, kısmi noktada "köküne kibrit çaktı". Bugün; Konuşuyor muyuz, "gece yarısı" muhtıraları. Ya da, "Askeri vesayeti" ortaya koyan bildirileri. Milli iradeye karşı; "Olağandışı" yolları kullanma gayretinde olanların esamisi yok. Her ne kadar; "kökleri" halen var ise de. Anti-doku, Sahipleri ve icraatçıları bugün bir bir "toplum ve yargı" vicdanında, hesaba çekiliyor.

* * *

Evet, 22 Temmuz 2007'deki seçimin sonuçları açıklandığın da, O gün de söylemiştim. Hatta, 2009'da ve Referandum'da. Sandığın mesajı, Partilerin ve adayların aldığı oy kadar verdiği mesaj da önemlidir. 2007'de Sandık başına giden seçmen yüzde 47 oy çokluğuyla, "demokrasiye, barışa ve istikrara" evet dedi. 12 Haziranda da, Demokrasinin "daha aktif" hayat koşulunun verdiği huzurla, oran yüzde 50'lere çıkarttı. Hiç kuşkusuz ki, ülke ve millet olarak yüksek bir potada bulunuyoruz. Eğer, Ortadoğu coğrafyasına bakarsak. Eğer, Avrupadaki ülkelerin "siyasi ve ekonomik" çöküntülerine bakarsak. Eğer, Dünya ülkelerinin birbirlerine karşı "diş bilediği" ortamı görebilirsek. Eğer, Kenti iç değerlerimizdeki "yükselişi" ve gelişimi görebilirsek. Türkiye, "Değişimin ve ilerlemenin" en gözde ülkesi olduğunu görebiliriz. Yani ülke olarak İyi noktadayız.

* * *

Bakın, Başbakan Erdoğan'ın 3'üncü kez yaptığı balkon konuşmasına. Muhteva, Noktasında "kucaklayan, yarınlar için de umut" veren bir lider işaretini verdi. Dikkat ediyorum; Dün itibariyle ortaya çıkan tabloyla alakalı "umutsizlik" içeren, düşünceler ve yazılar alıyorum. Çatışmalı, Çekişmeli ve çetin kavgalı bir sürec geliyor diye. Özelliklen de, 15 Haziran'a ilişkin. Doğrusu, Bu ifadeleri ve analizleri okuyup duyduğumda, "kaygıya" düşmüyor değilim. "Acaba" diye! Ama, İç dünyamda devasa bir umut hasıl. Türkiye'nin değişimini sağlayacak, sorunları çözebilecek, uzlaşı, barışı ve kardeşliği geliştirebilecek. Velhasıl; Ülkeyi kucaklayan bir atmosferi "tüm dokulara" teneffüs ettirebilecek siyasal akım, şuan ki iktidardır. Onun için de, kaygımın oranı düşüyor.

9 yılda alınan merhale, bu düşüncenin "teminatı" diyorum.

* * *

Bundan sonrası; Meclis'in oluşması, vekillerin yemini, hükümet kabinesinin, "hayat" bulmasından sonra iş başlıyor. Topyekûn; "Tabuları" kıyacak, çözümün önündeki tüm engelleri ortadan kaldıracak, siyasal değişime yönelmeliyiz. Bu da; "Sivil ve Demokratik, çağdaş" Yeni bir Anayasa ile mümkündür. Hiç kuşkusuz ki, Bu zamanın işleyişinde, BDP'ye çok ama çok büyük "görev" düştüğü gibi, uzlaşıyı geliştirecek tek mekanizma da kendisidir. Ne, CHP'nin, Ne de MHP'nin "değirmenine" su taşıyacak, siyasal aksiyon geliştirmemeli. Kendi, İç dokusuyla, "kilit" görevi üstlenip, Meclis aktivitesinde "öncü" olmalı. Ben; BDP'nin "yeni kadrosunda" bu işi, üstlenebilecek çok isim görüyorum. Onun için; Hükümet "çözüme" eğilimli, BDP, Demokrasiyi "işletmede", tecrübe ve sinirleri alınmış, ağabeylere sahip. Muhalefetin, Liderleri ve seçmeni de, kanıksadı "şiddetin ve çatışmanın, akan kanan" yarar getirmediğini. Tam aksine, Hem kendisine hem de karşısındakine "acı" verdiğinin, farkında. Yani, Ülkenin toplumsal seyri de, şuan her şeye müsait.

* * *

Anlayacağınız; Mahmut Tuncer'in "helva yapsana" şarkısındaki sözler gibi. Un var, Şeker var, Yağ var, kala kala "helvayı yapmak" kaldı. Onu da Meclis ve demokrasinin dinamikleri yapacak. Velhasıl, Sandığın mesajı ve sonuçların aritmetiği şunu söylüyor; Kazanan demokrasi olduğu kadar, BDP ve AK Parti'dir. O zaman; Niye işbirliği ve çözümün iki aktörü olarak bu helva yı yapmıyorsunuz? Haksız mıyız?!