Çukur, Zihniyetin tezahürü!
Eklenme: 11/12/2011 12:00:00 AM

Mevlana Hazretleri der ki; "Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için değil..." Yine; Ders-i ibret ihtiva eden bir dörtlüğünde. Bize; Şöyle seslenmektedir, "dünya hamiyetiyle" alakalı. Der ki; "Can tende var oldukça kulum Kurana, Yol toprağım peygamber-i zişana Hakkımda bunun zıddınan söz etse biri, Vay bu söze, vay böyle diyen insana."

* * *

Gerçekten de; İnsan kamil bir söz duyduğunda. Veyahut Okuduğunda, bahse konu olduğunda, insan olmanın hazzına varıyor. Ancak ne var ki. Tersi, Durum vaki olunca... Kin, nefret, şer, cehalet, aymazlık. Hayâsızlık, kadir bilmez, akıl eleğinden geçmemiş. Zehri-zıkkım, Duygu aşağılığı içeren bini bir para sözler duyunca. Ne yazık ki; İnsan o zaman da insanlığından utanıyor.

* * *

Hele hele, Bunu icra edip, söyleyen kişi, sözüm ona ehl-i kâmil, dilbaz geçinen. Yetmişini aşmış. Kalem ve köşe sahibi biri olunca. Çağın da, Teknolojisiyle "ekranların" aşina yüzüyle. Bir de, Zevat-i "aydın" diye geçinen biri ise. Ne diyeyim. İcra ettiğimiz mesleğin de bir ferdi, noktasında... İnsan, Daha da bir nefret duyuyor "insanlık cibilliyetinden".

* * *

Diyemiyorum; Zaman-e insanı, bu şahsiyetin "karakterist" yapısına. Çünkü; 70'ini aşmış zevat-ı ikmaliyle, "olsa olsa", çukurun adamıdır. O nedenle; Fazla da şaşırmış değilim, bu şahsiyet için. Bilirsiniz. İnci arıyorsanız eğer "lağım çukuruna" bakacaksınız. Çünkü; Pis kokulardan burnunuzun direği kırılır. Maalesef; Bazı "insan" olduğu görünümündeki yaratıkların ağzı. Lağım çukurundan da beter. Adeta insanlığı zehirliyorlar.

* * *

Sanırım; Kimden bahsettiğimin bir hayl-i merakındasınız! Evet, Bu zevat, yetmişini aşmış, "Hakkı Devrim". Önceki gün; Tv 8'de, "ahkâm kesiyor", Kurban ve Kur'anla alakalı. Ve bakın; Nasıl bir aymazlık ve edebi hayânın tecavüzüyle. Peygamber efendimize, "Kabile Şefi". Kur'an-ı Kerime de, "Muhammed'in sözleri" diye tanımlama getiriyor.

* * *

Zihni, Bunamışlığın "göstergesi" olsa gerek, bu tanımlamalar! Her ne kadar; Birileri vaziyeti kurtarma noktasında "gaf" diye görse. Veyahut, "Dil sürtüşmesi" gibi lağım kokusu veren, "kılıf" biçse de. Mevzu, Tamamen "iğrençlik" ihtiva ettiği gibi; "yaş, yüz ve bilmişliği" noktasında affedilmez çirkinliktir.

* * *

Aslında; Bu zihniyet ve hamiyet perverine ülke insanı olarak yabancı değiliz! Apoletlerimiz de, Peygamber Efendimize "dil uzatma" cüretkârlığını gösterip. "Arap bedevisi" deme, ahlaki erozyonunu, sergilemişlerdi. Üstadın ifadesiyle; Bu zihniyetin, tapınağı bilmelisiniz ki "Ağlama duvarının" dibidir.

* * *

Velhasıl; Bu yüzlere ve bağlı oldukları zihniyete baktığımda. Ağızlarından dökülen; Çukur var-i sözcükleri duyunca, "aynı" vasıfla insan olduğumuzu söylemekten hicap duyduğum gibi. Aynı atmosferde, havayı solduğumdan da, "nefret" ediyorum. Zaten, Bu zihniyetin müsebbipliklerinden değil mi; ? "Ülke ve millet" olarak, iki yakamızı bir araya getiremiyoruz. Sürekli, Fitne ve fesat, bozgunculuğuyla, "kan ve gözyaşı" döktüğümüz. Yazıklar olsun. Boşuna söylenmiş bir söz değil; "Tükürüğü yağmur" sanandan, ne beklenebilinir ki?

* * *

Kentin, Trafik keşmekeşliği.

 

Dünkü yazımda, Diyarbakır'ın "trafik keşmekeşliğini" dile getirmiştim. Rezalet-in, Çözümsüz bırakılması, "kent yönetimi" noktasında bir ayıp. Aynı minvalde; Makam ve mevkiinin de "sorumsuzluğu" diye, tepki koymuştum. Aynı zamanda; Sur içindeki vahim durumdan dolayı da, Belediye Başkanı Sayın Abdullah Demirbaş'tan da, "sebebiyet" istemiştim. Çünkü; Buradaki hal-i durum, diğer yerleşim bölgelerine oranla "vahim" düzeyde. Keşmekeşliğin de ötesinde; 1990'lardaki "karakol ve cezaevindeki" işkence haneler gibi. "Zulüm" ihtiva ediyor buradaki trafik akışı. Başkandan, Dün herhangi bir ses gelmedi. Muhtemelen işleri yoğun. Bakalım; Önümüzdeki haftada nasıl bir durum hâsıl olur? Hep birlikte göreceğiz.

* * *

Ancak, AK Parti İl Başkanı Halit Advan "hassasiyet" gösterip, konuya açıklama getirdi. Hükümetin, Ve hükümete bağlı kurumların Diyarbakır'ın trafiğini rahatlatma açısından yaptığı "icraatları" anlattı. Aynı minvalde; Belediyelere de "sorunu çözmede" sorumluluklarını hatırlattı. Tabi; Şunu da açıkça ifade etmek gerekirse. Dünkü yazıma; kent ahalisinden bir hayli tepki aldım. Özelliklende; Yerel yönetimlerin "neden asli görevleriyle" alakalı mesai icra etmediklerine ilişkin.

* * *

Bizden de; "Asli sorumluluklarını" hatırlatma. Çünkü Şehir trafiği günlük hayatın en "can alıcı" akışını ihtiva etmektedir. Göz ardı edilmemeli. Zaten; Yerel yönetimlerin benimsetilmesi. Kent ahalisinden destek görmesi; "bu gibi" günlük, yaşamda karşılaşılan sorunların aşılmasıyla vakidir. Huzurlu, Trafik işkencesinin yaşanmadığı bir kent yaşamı dileğiyle. Pazartesi görüşmek üzere.