DEDAŞ YİNE KARIŞTI!
Eklenme: 1/8/2013 12:00:00 AM

Şehr-i,

Diyarbakırdan söz edersek!

Ne var,

Ne yok, aleni olan ne, kapalı kapılar ardındaki hal-i vaziyet!

Doğrusu,

Ahval-i durum pek de, iç açıcı olmadığı gibi.

Mide bulandıran;

Politize oluşmuşluk, ne yazık ki pik vaziyette!

***

Bir kaç mevzuuyu,

Bugün hasb-i hal konusu yapmak istiyorum.

Kısadan, hisse misali.

***

Önce,

Şanına yakışan politize kimlik sahibi DEDAŞ!

Elektrik kesintileri.

Kaçak oranındaki rekor.

Ve Türkiyede,

İlk kez dönüşümlü enerji kesintisi uygulamasıyla, nam yapan kurumdan söz edelim.

***

Mesele,

Mevcut yaşananlarla alakalı değil.

Bu kez ki karışıklık;

Siyasi müdahaleyle koltuk kaydırma gayretkeşliği.

Evet,

Sözün birinci sayfasında okumuşsunuzdur.

DEDAŞ YİNE KARIŞTI.

Aynen,

Politize kuruma yine siyasi müdahale var.

***

İl Müdürü Nihat Nurbaki.

Terfi etti.

DEDAŞ bünyesinde ısmarlama kurulan Şirkete Bölge Müdür Yardımcı.

Dicle Elektrik Perakende Satış A.Şnin, artık Bölge Müdür Yardımcısı, Nihat Nurbaki.

Maşallah diyelim!

Peki, bu terfi neye hikmet.

Belki,

Bir üst makam, Nurbakiye maddi getirisi olabilir.

***

Ama Şahsi fikrim.

Siyasiler şunu anladı.

Nurbakiyi açığa veya görevden alamayız.

çünkü

İkiz kez görevden alındı, mahkeme kararıyla geri döndü.

Üçüncü kez, olursa iş intikam duygusuna biner.

En iyisi,

Terfi bahanesiyle meydan boşaltılır.

Öyle de oldu.

***

Tabi,

Kafamda şu kurgu da, oluşmadı değil.

DEDAŞa,

28 Milyon lira bu yıl yatırım için ödenek tahsis edildi.

Önümüzdeki,

Aylarda ciddi ihaleler olacak.

Bunları yapmakla kim mükellef.

İl Müdürlüğü ise,

O zaman Nurbakiye terfi ihaleleri adrese teslime binaen mi?

***

Kafamı kurcalayan diğer bir nokta ise.

Şu, Dicle Perakende Satış A.Şnin kuruluşu.

çünkü bu şirket yeni kuruldu ve ilk görevlendirme.

Yani,

Kurum kimliksel düzeyde politize olduğundan dolayı, durumdan nem almamak elde değil.

Üstadın ifadesiyle;

Zaman en büyük tefsirdir.

Bekleyip göreceğiz;

DEDAŞtaki karışıklığın asıl hikmet-i mücibesini.

***

Bu arada,

Nurbaki dışında, müdür yardımcıları, şirket müdür yardımcıları da değişti.

Yani yenileme kapsamlı.

Velhasıl,

Haydi, hayırlısı, terfiler de yeni atamalar da, başarılar diyelim.

***

HASTANE BERİBERDAN!

Gelelim,

Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinin Sur ilçesindeki yerleşkesine.

Maşallahı var buranın.

Son dönemlerde;

Enva-i suç icra eden mekn haline geldi.

Tecavüz mü,

Firar mi,

Gece partileri mi,

Uyuşturucuların alanı mı, ne derseniz!

***

Bu da;

Kurumsal bazda ciddi bir yönetim zafiyeti ve istikrarsızlığın söz konusu olduğunu gösteriyor.

Ayın meyanda,

Sağlık hizmetlerinde de aksama ve idari boşluk var.

Şöyle ki,

Bir aydan buyana, Ultrasyon çekimleri yapılmıyor.

***

Gerekçe,

Hizmet alımı süresi bitmiş, kurum, kendisi artık görevi yürütecekmiş.

Ama her nedense;

Bir aydan buyana kurum ne kendi elemanlarıyla, ne kendi cihazlarıyla bu hizmeti bir türlü veremiyor.

Özellikle,

Acil hastalar için durum bir çin işkencesi haline gelmiş.

***

Hasta,

Ultrasyon için, 13 kilometre uzaktaki hastaneye gidiyor.

Burada çekimini yaptıktan sonra, tekrar Sur ilçesine geliyor.

Yani, git-gel Ultrasyon çekile.

Bir de,

Acil servisteki röntgen cihazı da, o da arızalı.

Hizmet alımı.

Yani Özel sektör hizmet alımıyla bu hizmeti veriyor.

Arıza.

Git, Elazığ yolu üzerindeki hastaneye.

Ne zaman arıza giderilecek belli değil.

***

Niye derseniz?

Dün haber merkezindeki arkadaşlar ilgili kurumun yetkililerine ulaşmaya çalıştı.

Vakalar doğrulandı.

Ancak kimse; resmi bir açıklama yapmadığı gibi, ketumluğa yattı.

Başhekimden,

Yardımcısına kadar açıklama yapma yetkimiz yok.

Sahi,

Koca Hastanenin Başhekimi, yardımcısı yetkili değilse.

Kim yetkili.

Buradan, sesleniyorum.

Kim yetkiliyle o çıksın, beyanda bulunsun.

Yaşanan,

Bu hal-i perişanlığın hikmeti mucibesi nedir desin.

***

ARITÜRK MÜ, DİN DÜŞMANI?

Bir iki kelamda,

28 Şubat aksiyonundan diyelim!

Malum,

28 Şubat ve tabi ki aktör generaller.

Süreç ikmalinde,

Türkiyenin en kanlı ve kirli vesayetçi zihniyetle, darbe planlamasıydı.

O dönemi,

Hele ki, müsebbipleri maruz görmek.

Ya da, haklılık yükleyen düşünce zafiyetinde bulunmak; toplumsal ihanetle eş değerdir!

***

Bölgemiz için.

Özellikle;

Kürtler için, kabul edilemez olduğu gibi, davanın ve soruşturmanın da müdahilleri olmalıyız!

Davacı,

Şikayetçi,

Ve hak arayıcı olmamız gerektiği gibi, hesap sormalıyız!

***

Ancak,

Ne var ki soruşturmanın seyr-i lemine bakıyorum!

Özellikle,

Dicle Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Sedat Arıtürkün.

Meselede,

Sanık olarak gösterilmesi, soruşturmaya dhil edilmesi.

Hatta,

Hakkında Yakalama kararı çıkarılması, gibi durum.

Bende,

Şu endişeyi yaratıyor, dava sulandırılmıyor mu..?

***

çünkü

Cuntacı zihniyetin temel hedef ve gayesi şuydu.

Dindar,

Muhafazakar kesimi sindirmek. Refah Partisini iktidardan indirmekti.

Ortaya çıkan resme de baktığımızda;

Ordudan atılandan tutun da,

Fişlenen,

Ordu evlerine alınmayan,

Yasaklamalara maruz bırakılan tek bir kesim var, O da muhafazakr kesim.

***

Peki,

Arıtürke bakıyoruz.

Yani Diyarbakırda,

İki dönem rektörlük yaptığı zaman içerisindeki icraatına.

Sadece iki örnek verirsek.

Birincisi;

Dicle Üniversitesinde İlahiyat Fakültesinin kurulmasını sağladı.

Dicle Üniversitesi Kampüsü içerisinde, inşa edilen 4 minareli Fetih Camisinin inşaatına izin veren, arazi tahsis eden kişi.

***

Yani, tezat bir durum vaki.

Bir de,

O tarihlerde Arıtürk emekli idi, muvazzaf değildi.

YÖKte görevliydi.

Neyle suçlandığını bilmiyorum.

Ama tanıdığım kadarıyla.

Hele ki, Diyarbakırda bulunduğu zaman dili içerisinde.

Ki Diyarbakırlı olması hesabıyla..

Bendeki kanı şu;

Balyoz,

Ergenekon davasına nasıl ki bazı yapılar limon sıkma gayretinde bulunarak, meseleyi itibarsızlaştırıyorlar..

Diyorum ki;

28 Şubatı da özellikle Arıtürk üzerinden sulandırıp-bulamaç yapıyorlar.