Değişim ve gelişim için; el ele!
Eklenme: 5/1/2010 12:00:00 AM

Bugün; 1 Mayıs yani İşçi Bayramı.. Tüm emekçilerin bu vesile ile bayramlarını tebrik ediyorum. Ve sohbetimize başlayalım. Boşuna dememişler; "TURİZM" Bacasız fabrika diye. Peki; "TURİZM" nedir? Üzerine farklı tanımlar geliştirilebilinir. Ama özet bir tanımla gerekirse; "İnsanların türlü amaçlarla yaptıkları gezilere" turizm denilir? Tabi turizm çeşitli "alanlar" ihtiva eder.

* * *

Kimi yerde; İnanç turizmi. Kimi yerde; Tarihi ve turistik. Kimi yerde; Sağlık. Kimi yerde; Eğlence ve Alış-veriş. Ve daha sayabileceğimiz birçok alanı mevcut. Tabi bunun bir de; "yerli ve yabancı" kavramı vardır "turist" açısından? Yerli turist. Yabancı turist. İç turizm ve dış turizm. Yani ikiye ayrılırlar.

* * *

Ülke içinde, dinlenmek, eğlenmek, alış-veriş yapmak, gezip-görmek. Yaşadıkları yerleşim biriminin dışındaki bir başka yerleşim birimine gitmek. Buna özetle "iç turizm ve yerli turist" tanımı getirilir. Dış turizm ve yabancı turist ise; Ülkeler arasında yapılan gezilerdir. Yani Fransa'dan Türkiye ve Diyarbakır'a gelmek. Ya da; Diyarbakır'dan Fransa'ya gitmek. Anlayacağınız; Her iki "işlemde de" parasal bir harcama sirkülasyonu söz konusudur. Çünkü turist; "hangi amaç ve hangi alan için" gelirse gelsin. Nereyi gezerse-gezsin; "para" harcar. Ve yapılan harcamadan "her meslek" ve her işletme faydalanır.

* * *

Ancak! Turist'in de; "istekleri" vardır. Gelip-gördüğü yerle, yiyip-içtiği mekanla, yatıp-kalktığı alanla alakalı. Nedir? Dinlenmek, eğlenmek, gezip- görmek istediği yer için; "Huzur ister. Güven arar!". Ve tabi ki; kolay, rahat ve çok çabuk ulaşmak ister. Güler yüzlü insanlar. Temiz bir çevre. Diyalog kurabileceği bireyler karşısında görmek ister. Bunların dışındaki isteklerinden en önemlisi de "saygıdır". Nasıl ki; "kapital" için "güvercin" tanımını getiriyoruz. En küçük "korku ve tepkide" uçar gider diyor isek. Turist'te öyledir; "Zarif ve naziktir", korkuya ve endişeye, tedirginliğe gelmez. Hele "soyulacak" kaz görülmek hiç istemez. Her şeyi "dört dörtlük" ister.

* * *

Sizce de öyle değil mi? Duyar gibiyim? Bunları bilmeyen mi kaldı. Herkes biliyor. Doğru. Ama velâkin; Diyarbakır! Ya da; Güneydoğu kentleri. Bu maddi ve manevi "kazancı" sağlama noktasında; namzet mi? Maalesef! Aha Diyarbakır. Gerek "inanç" turizmi açısından. Gerekse "Tarihi" turistik açıdan; "Zengin" bir yapıya sahip değil mi? 33 Medeniyeti "Bağrında" yaşattığını bilmeyen yok? Onlarca Peygamber, Yüzlerce Sahabe'nin "Kabristanı". Çin settinden sonra; Dünya'nın ikinci büyük seti Surlar. Camiler. Kiliseler. Havralar. Medreseler. İnsanoğlu'nun ilk yerleşim yeri. Çayönü, Höyükler. Mağaralar. Ve daima tartışma götüren diğer tarihi mekânlar.

* * *

Bugün; Salt Diyarbakır merkez de değil. Diyarbakır'ın 17 ilçesi dâhil olmak üzere; hepsinde "inanç ve tarih" noktasında önemli yapılar mevcut. Görmeye, gezmeye ve keşfetmeye değer yapılar. Peki; "Bu kadar" uçsuz-bucaksız zenginlik hâsıl iken; Diyarbakır'ın; "turizm" pastasındaki payı nedir? Matematiksel hesaba vurursanız, "sıfır"dan öteye bir rakam bulamıyorsunuz. Öyleyse! Neden; Diyarbakır "fakir". Neden; bulunduğu coğrafyadaki diğer Kentlerden daha 'geride". Hep Mardin'i örnek veriyoruz. Şanlıurfa. Aha Van. Adıyaman. Yanı başımızda Elazığ. Yerli "turist" hesaplanmıyor, yabancı turist sayısı "yüz binler, milyonla" ifade ediliyor. Diyarbakır'a gelen turist sayısı; "yüz binin" altında? 2009 yılındaki rakam; 60 bin. Gülünür mü, ağlanır mı?

* * *

Nerde; Mezopotamyanın, Uygarlıkların "Beşiği" Diyarbakır'ın varlığı? Terörün, şiddetin, kaosun "arkasına" bence kimse artık sığınmasın. Çünkü "etkisi" öyle dehşetli değil. Varsa da; "yüzde" 10'ün üzerinde bile değildir. Burda; En büyük handikap "kendimizi" pazarlamamız. Tarihi yapılara "sahip" çıkmamamız. Varlık içerisinde "yokluk" yaşamamızdır. Bu alanla alakalı; "kimse" samimiyet içerisinde "elini taşın" altına bugüne kadar cesaretle koymamıştır. Gelen-giden tüm idareciler. Kentin kanaat önderleri. Siyasiler. Ve sorumluluğu bulunan herkes. Bizler dâhil olmak üzere; "günübirlik" düşünceler üreterek geçiştirmiştir.

* * *

Neyse diyelim! Hadise; "bir yazıyla" anlatılacak gibi değil. Yüzlerce yazı gerek. Ama biz yine de; "Zararın neresinden" dönülürse kardır kabilinde. Diyarbakır'ı yeniden "Turizm" durağı ve konak merkezi yapalım. Bakın bu konuda; önemli bir adım atıldı. Diyarbakır Turizm Platformu oluşturuldu. Bünyesinde birçok kurum ve isim var. Ki ilk icraatta; Diyarbakır'ın "efsanelere" konu olmuş "İpek Puşi"siyle ilgili aktivite. Ve bu aktivitenin içerisinde icra edilen "Turizm" çalıştayı. 2 Mayıs'ta ciddi bir "tartışma" olacak. Diyarbakır'ın dünü, bugünü ve yarını "turizm" açısında ne oldu, ne olması gerekir babında. Takdir ederseniz ki; "tartışılmayan, konuşmayan" hadisenin çözümü veya bertarafı mümkün değildir. Onun için; konuşmak ve tartışmak daima "çözüm" ve gerçeklerin idrakidir.

* * *

Haydi hayırlısı diyelim! İnşallah daha önceki "benzer" girişimler gibi; bu da "akim" kalmasın. Süreklilik icra etsin; "Tanıtımlar" hep vuku bulsun. Ki; bizler de gelin-gidenler acısından mahcubiyet içerisinde kendi kendimize "çeki düzen' verelim. Sur'larımızı "çöplük" analından kurtaralım. Kapısına kilit vurulmuş vaziyetteki Müze'yi halka açalım. Peygamberlerin kabristanı. Sahabelerin mekânı. Medeniyetlerin yaşam alanları; Camiler. Kiliseler. Havraları görmeye açalım. Ve en önemlisi "gelenlere" rehber kılavuzlar görevlendirelim. Tabi ki; olmazsa olmazımız olması gereken "güler yüzlülüğümüz". Sıcakkanlılığımız; samimi saygımız.

* * *

Çünkü Bacasız fabrikanın "tütmesi" için elbirliği ve güç birliği şart. Yoksa Cemil İpekin Keçi Burcu'nda 2 Mayıs'ta yapacağı "İpek ve Aşk" defilesiyle "bahar" olmaz. O zaman Diyarbakır için sloganımız şu olmalı; "Değişim ve gelişim için; "el ele". Güzel bir hafta sonu dileğiyle.