Kürt sorunu, ya da Güneydoğu sorunu.
Veya PKK sorunu.
Bu noktada farklı isimler yüklenebilir.
Şöyle veya böyle diye.
Ama özü itibariyle "Kürt" meselesi diyebiliriz.
Çünkü önemli olan "ağacın" dalları değil, köküdür.
Kökte "Kürt meselesi" olduğu için, ağacın dallarının isimlendirilmesine gerek yoktur.
Neyse! Bizim için hâsıl olan eksenindeki "son gelişmeler".
Ve Denklemin çözüm koduna girmesidir.
Bu noktalar; sevindirici noktalardır.
Ama bu noktaların beyinlerde yarattığı "sorular da" yok değildir.
Ki şuan için herkes "bu sorulara" odaklanmış vaziyette?
Olabilir mi, olmayabilir mi? Gerçek mi, yoksa göstermelik mi?
Huzur, barış, kardeşlik ve birliktelik sağlanacak mı?
Haklar "verilecek mi?". Eşitlik. Özgürlük. Türkiye yeni bir "açılım" sağlayacak mı?
Herkesin "gönlünde" bunların hayata geçirilmesidir.
Evet. Önümüzdeki Mahalli Seçimler "nasıl bir portre" geliştirir bilemem.
Ama bilinen odur ki; "sonuç" neyi ifade ederse etsin.
30 Mart sonrasında; "Bu mevzuyla" alakalı çok önemli işler gelişecek.
Ciddi açılımlar sağlanacak.
***
Dün ifade etmiştim; "yüreklere su serpen" önemli gelişmelerin varlığını.
Özellikle de Cumhurbaşkanı Gül'ün "iyi işler olacak" sözünden yola çıkarak.
Ve Baydemir'in de "Seçim sonrası çok şeyler değişecek" ifadesinin getirdiği katkıyla.
Tabi buarada, Talabani ile Cumhurbaşkanı Gül'ün "İstanbul" görüşmesi.
Başbakan Erdoğan'ın Talabani'yle basına yansıdığı kadarıyla "PKK'yı konuşması".
Her ne kadar "mevzu" birileri için bilinmeyen bir denklemi andırıyorsa da;
Bu gelişmeler noktasında demektir ki "yol haritası" belli bir çizgide icra etmektedir.
Çünkü son 3 haftalık gelişmeler "yabana" atılacak cinsten değil.
Tüm adımlar "çözüme" yöneliktir.
Gül'ün Irak ve Erbil "temasları"!
Barzani ve Talabani'nin, Amerika-Avrupa "diyalogları".
Ankara'nın, Suriye ve İran başta olmak üzere komşu ülkelere "yönelik" yakın temasa geçmesi.
ABD'nin siyahî lideri Barack Obama'nın Türkiye'ye "sürpriz" ziyarete karar vermesi.
Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin önüne koyduğu "Şartlar" halkasında bu sorunun "çözüm" kodunun artık işleme sokulması gerektiği.
Ve en önemlisi; Mayıs ayı içerisinde Kuzey Irak'ta organize edilecek olan "Kürt Konferansı"!
Doğal olarak bu konferansa DTP ve Hak-Par dahil olmak üzere, İran, Irak, Suriye'deki "Bütün Kürt Kökenli" partilerin davet edilmesi.
Hatta PKK'nın da "temsilliyet" noktasında bu konferansa katılacağı ifade ediliyor.
Buradan da "önemli" bir bildirgenin çıkmasının umut edilmesi.
Bunları alt alta getirdiğimizde; "denklemin" çözüm koduna girdiği sonucu sizce çıkmıyor mu?
Bence çıkıyor.
***
Özellikle bu konferansta çıkacak bir çağrı olduğundan söz ediliyor.
Nitekim bu çağrıyı Talabani "dillendirdi".
"PKK'ya silah bırak" çağrısı yapılacak.
Peki, konferansa katılımın bir nevi "ön koşulu" olan bu duruma DTP nasıl bir tavır koyacak?
Özellikle PKK'nın "geliştireceği" strateji ne olacak?
Şuan için olabilecekler anlamında bir şey kestirmek mümkün değil.
Ama şu gerçektir ki önemli, ama bir o kadar da zor bir adım.
Niye zor derseniz?
Onu az sonra, Sabah Yazarı Nur Batur'un Talabani'yle olan "mülakatında" öğreneceğiz.
Çünkü; burada en kritik durum "uzlaşıda" PKK'nın konumu.
Ankara, Kuzey Irak ve Bağdat "üçgeninde" şu görüş hakim.
Masaya "PKK devre dışı" bırakılarak oturmak.
PKK "kendisinin" olmadığı bir masada durumun çözümüne razı olursa.
Ve bu yol haritasında "engelleyici" konumda bulunmazsa; mevzudaki koşu tez finişle son bulur.
Ama yok denilirse. İllaki "biz de masada olmalıyız" şartıyla, silahı da elden bırakmayarak "duruma" yüklenirse!
İşte o zaman; "ciddi baskılar" gelişir. Özellikle de; PKK aleyhine.
Kuzey Irak ve Bağdat Yönetimi ile Türkiye "üçlüsü", tek cepheden saldıracak.
Onun için; PKK kritik bir karar aşamasında.
Tabi bu kararda İmralının da duruşu ve söylemi önemli katkı sağlar.
Ciddi bir nokta da; Mahalli Seçimlerin özellikle Güneydoğu noktasında "vereceği" tablo.
DTP ve AK Parti'nin "oy potansiyeli"!
Sürecin "söz sahipliğinde", dengeler geliştirebileceği gibi, değiştirebilir de.
Zaten; "Kürt Konferansı'nın" Mayısa ötelenmesindeki gaye de bu minvalde değerlendiriliyor.
Hatta konferans sonrası; Kuzey Irak Kürt Federe Yönetimi'nin "kurmayları", Türkiye'ye gelecek.
Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani.
***
İsterseniz bundan sonrasını da, Batur ve Talabani sohbetine bırakalım.
Tabi orjinal haliyle. Herhangi bir müdahalede, redaksiyonda bulunmadan.
İşte o röportajın konumuzla alakalı bölümü.
*Türkiye'yle Iraklı Kürtler arasındaki en büyük sorun PKK... Nasıl çözeceksiniz?
Öncelikle tarihin bu dönemi partizan savaş Che Guevara dönemi değil. Küreselleşme dönemindeyiz. Bu dönemde mücadele siyasi, parlamenter ve medya mücadelesidir. Öncelikle Türk Kürtlerinin ve PKK'nın bu gerçeği anlamalarını umut ediyorum...
* PKK'lılara da söylüyor musunuz?
Evet. Geçmişte Öcalan'la konuştum. 10 yıl önce ona bir mektup yazdım. Mektubuma güldü. "Talabani bizim teslim olmamızı istiyor" dedi. Bu dönemde artık sorunlar savaşla çözülemez. Filistin meselesine bakın. Türkiye bile Hamas'a "savaşmaktan vazgeç" diye çağrı yapıyor. Bu küreselleşme döneminde savaşla sorunlar çözülmüyor. Ayrıca, Türkiye'de Türklerle Kürtlerin arasındaki ilişkiler öylesine iç içe girmiş durumda ki ayıramazsınız. Bakın; İstanbul'a, İzmir, Antakya'ya. Kürtler her yerde. Belki İstanbul en büyük Kürt şehri... (gülerek) Bu ülkeyi nasıl böleceksiniz? Bu imkânsızdır.
* Bunları açıkça PKK'lılara da anlatıyor musunuz?
Evet. "Şiddete son verin. Popüler savaşı durdurun, sözde silahlı mücadeleyi durdurun" diye mesaj gönderiyoruz.
* Gerçekten silahı bırakacaklarına inanıyor musunuz?
Şimdi Türkiye'de bir şans doğdu.
* Nasıl bir şans?
Türkiyede artık Kürt partisine izin verildi. Parlamentoda DTP var. Ahmet Türk parlamentoda Kürtçe konuştu. Kürtçe televizyonunuz var. 38 belediyeyi halkın seçtiği Kürtler yönetiyor. Bu koşullarda en iyi yol, siyasi mücadeledir. En iyisi demokratik mücadeledir.
***
* Gül, Kürt sorununda güzel şeyler olabilir dedi... Ne bekliyorsunuz?
Sevgili kardeşim Gül'ün sözleri tarihidir. Tarihi bir şans var. Türkiye'nin Kürtleri akılcı ve gerçekçi davranıp bu doğrultuda çalışmalıdır.
* Barış rüzgârı esiyor. Ajda Pekkan ilk kez Kürtçe şarkı söyledi. Mahsun Kırmızıgül'ün filmi de bir ilk... Bu atmosferde tarihi bir adım atılabilir mi?
Filmi duydum ama görmedim. Şarkıyı dinlemedim ama Başbakanınız Erdoğan ilk kez Kürtçe birkaç cümle kullandı. Tarihi adım atılması iki tarafa da bağlı. Türk hükümetinin izleyeceği politika da önemli. Bir kez bir Türk kardeşim bana "Dağlardaki insanlara köylerine dönmeleri için çağrı yaptık" dedi. Ben de "İnerlerse evlerine mi göndereceksiniz yoksa hapishaneye mi?" diye sordum. Eğer hapishaneye göndermek istiyorsanız, dağdan inmezler. Evlerine dönmelerini istiyorsanız, bir tür af çıkartmalısınız.
* Yani genel af mı gerekli?
Ben bir şey söyleyemem. Neyin gerekli olduğuna Türk hükümeti karar verir. Bu Türkiye'nin iç meselesi...
* Nisan'da Erbil'de toplanacak uluslararası Kürt konferansında PKK'ya silah bırakması çağrısı yapılacak mı?
Evet
* Ya kabul etmezlerse? Ne yapacaksınız?
PKKnın bütün Kürt partilerinin istediğini kabul edeceğini ve silahları bırakıp, şiddet eylemlerine son vereceğini zannediyorum. Akılcı davranıp kabul etmelerini ümit ediyorum. Benim görüşüme göre, PKK çağrıyı kabul edecek.
* Geçmişte de kışın ateşkes oldu. Havalar düzelince yine saldırdılar. Türk ordusu da PKK'yı vurmaya devam edecek.
Bu defa öyle olmayacak. Sözde silahlı devrimi sonlandırmak için prensip kararı çıkacak. "Silahlı devrim" ilke olarak sona erdi. Artık siyasi mücadele zamanı. PKK kabul ederse, şiddeti durdurmak için büyük bir adım atılmış olacak. Ondan sonra Türk hükümetinin onları ikna etmek için bazı tedbirler alacağını umuyorum.
***
* PKK silahları kime teslim edecek?
Geçen sene, Türkiye af ilan ederse silahlarını Amerikalılara vereceklerini açıkladılar. Ben onlara "Amerikalıların çok silahı var. Siz silahları bize verin" dedim (gülerek) ama onlar "Amerikalılara vereceğiz" dediler.
*Ama size teslim ederlerse Türkiye olup bitenden kuşku duyar.
(gülerek) Biliyorum... Şaka yapıyorum ama yine de Amerikalıların silahı çok.
* Belki Türk ordusuna teslim ederler?
Belki. Belki yaparlar.
* PKK'yı tümüyle ortadan kaldırdıklarını ilan edebilirler mi?
Şu anda buna hazır olduklarını zannetmiyorum.
* Ama silahları bırakabileceklerini söylüyorsunuz.
Evet, Zannediyorum bırakacaklar.
***
Sonuç itibariyle şunu ifade etmek istiyorum.
Gerek Talabani'nin "sözlerinin" satır aralarını okurken.
Gerekse de, son günlerdeki "gelişmeleri" irdelediğimde..
Kürt sorunu şu veya bu şekliyle "çözüme" yönelik trendini almış gidiyor.
Tabi herkesin de gönlünde olan tek istek de;
"Bu ateşe su dökülmesidir"!..
Birilerinin "kışkırtmasıyla" benzin dökmek değil..