"Kürt sorununda iyi şeyler olacak"!
"29 Mart sonrası Türkiye için ayrı bir dönem başlayacak?"
İki önemli ifade.
Uzun süredir "beyin hücrelerimi" meşgul ediyor.
Hem de "çok" derin ve tahribat geliştirerek.
Çünkü; "mevzuu" önemli. Mevzuuyu "tartışmaya" açanlar da önemli.
"İç dünyaları" ve üstlendikleri görev farklı olsa bile;
Ortak paydaları "Kürtlerle" alakalı oluşudur...
O nedenle; ifadelerin etrafında dolanıyorum.
Olabilir mi? Yoksa bir seçim "söylemi mi" diye!
Ya da; "uluslararası" stratejik planın bir "halkası mı?"
Ancak; son bir aylık "dönemi" film şeridi gibi tahlil ettiğimde.
Durum "farklı açılımlar" geliştiriyor.
"Seçim malzemesi veya sıradan bir ifade" olarak gelişmediği ortaya çıkıyor.
Ve altını "dolduran" ciddi noktaların bulunduğunu görüyorum.
***
İsterseniz; kısa yoldan önce ifadelerin sahiplerine bakalım.
Kim hangi ifadeyi nasıl bir mekanda ve ruh halinde söyledi.
Ondan sonra da; geçen zaman dilimi içerisinde mevzuu nasıl bir ivme kazandı.
Hatırlayalım. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül "uzun süredir" beklenen Bağdat ziyaretini gerçekleştirdi.
Bir dizi temasta bulundu. Hem Talabani, hem Barzani'yle görüştü.
Kerkük'ün üst düzey "isimleriyle" teması oldu.
Giderken de uçakta basın mensuplarına "Kürt realitesiyle" alakalı şu ifadeyi kullandı.
"Kürt sorununda iyi şeyler olacak."
Gül'ün bu ifadesini daha önce "analiz" etmiştim.
Bu ifadenin "iki sac ayağının" olduğunu.
Biri Türkiye'nin Güneydoğusu.
Diğeri Irak'ın Kuzey kesimi. Yani Kuzey Irak'taki Kürtleri kapsadığını.
***
Kuzey Irak'taki Kürtlerin yapısı, Uluslararası "stratejik" bir konum içeriyor.
Burda; Türkiye kadar, ABD'nin de "söz sahibeliği" önemli.
İran ve Suriye ile Bağdat'ı da 'göz ardı etmemek' gerekir.
Kürt Federe Yönetimi, bulunduğu coğrafyada "Bağımsız bir Kürdistan Devleti" oluşturma gayesinde.
En önemli halka ise; tarafgir kazanması gereken ülkenin Türkiye olmasıdır.
İşte "kazın asıl ayağı da" burada.
Türkiye Kuzey Irak'ta "Bağımsız bir Kürt Devletinin" kurulmasına göz yumar mı?
Irak'ın bölünmesine "rıza gösterir mi?"
Ya da kabullenme gibi bir durum hasıl olursa, stratejisi ne olabilir?
Bu sorunun cevabı; Gül'ün Bağdat gezisinde söylediği; "Kürt sorununda iyi şeyler" olacakta saklı olduğu gibi;
Önceki gün İstanbul'da Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'yle yaptığı görüşmede de "uyarı" anlamında deklare etti.
Gül, Talabani'ye şöyle dedi:
''Aklımızı kullanırsak mutluluğu, kullanamazsak acıları paylaşırız. Biz aklımızı kullanalım, mutluluğu paylaşalım''
Talabani de bu ifadeye karşı; "Buraya gelmeden Irak'taki farklı kesimlerle görüştüm. Hepsinin ortak ittifakını aldım".
Yani; "Mutluluğu birlikte paylaşalım".
Talabani bunu ifade ederken, Türkiye için de "İkinci vatanım" demesi ayrı bir dil.
***
Talabani, Başbakan Erdoğan'la da görüşmüştü.
Gül'le görüşmeden önce. Bir saat baş başa bir görüşme.
Basına yansıyan kadarıyla; görüşmenin odağı PKK.
Ve Kuzey Irak'taki "varlıklarının nasıl son buldurulacağı".
Dün akşamüstü DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ta Talabani'yle görüştü.
Çıkışta, Türk görüşmenin "özetini" açıkladı.
Her ne kadar; "Nevruz'a davet" ağırlıklı yansıttıysa da; derin mevzuların da konuşulduğunu hissettirdi.
Şöyle ki; Orta Doğu'da demokrasinin gelişmesinin halklar arasındaki diyalogun gelişmesi anlamına geldiğini söyledi.
Ve şöyle dedi:
''Olabildiğince sivil demokrasi projeleriyle artık Orta Doğu'da, Türkiye'de bazı gelişmelerin gündeme gelebileceği konusunda düşüncelerimizi ifade ettik"
***
"PKK'lılara Af" tartışmasına da Türk şu yanıtı verdi.
''Bu Türkiye'nin sorunu diyaloglarla, iç dinamiklerle, ortak akılla çözebileceğimize inanıyoruz, ama artık Türkiye'nin de Kürtlerin de tahammülü kalmadı. Barışçıl, demokratik bir sürecin gelişmesi konusunda hepimiz hassasiyet gösteriyoruz. Biz burada alt yapısını oluşturalım. Eğer öne sürülen bu formülün başarıya ulaşması için hep birlikte ortak bir aklı ortaya koyalım''
''Kürt sorununun çözümünde herkesin hassasiyet göstermesi gerektiğini'' ifade eden Türk, bunun seçim propagandası ve malzemesi olarak kullanılmamasının önemine işaret ederken; PKK'nın silahlanmasına ilişkin "ateşkes çağrısını" da anlattı.
Türk, dikkat çeken bir ifade de kullandı;
"Tahminimce seçimlerden sonra bu daha ciddi şekilde gündeme gelecektir''
Tabi önemli bir gelişme de ABD'nin yeni Başkanı Barack Obama'nın önümüzdeki ay Türkiye'ye gelmesi.
Ki Mesut Barzani bir süre önce ABD'deydi. Sonra Avrupa Ülkelerinde "temaslarda" bulundu.
Son olarak da şu ifadeyi kullandı; "Türkiye'den bölgeye askeri müdahale noktasında artık korkmuyoruz".
Yani artık Türkiye'nin Kuzey Irak'a "karadan askeri" bir müdahalesi olmayacak.
Anlayacağınız; Kuzey Irak'taki yapı ve Bağdat Yönetimi'nin "korunması" anlamında önemli stratejiler geliştiriliyor.
Tabi bu esnada; PKK'nın da "tasfiyesi" hesaplanmıyor değil.
Bir uzmanın kaleme aldığı gibi; "PKK marjinal" hale getirilecek.
Tıpkı; İran'da faaliyet gösteren "PJAK" gibi. Olur, mu olmaz mı bilinmez.
Ama bilinen şu ki; "bir şeylerin" hızla değişeceği.
***
Bu durumun Güneydoğu'ya yansıması nasıl olacak derseniz; şimdiden kestirmek mümkün değil.
Nasıl bir tabloyla gelişecek. Pozitif mi, negatif mi? Bunu zaman gösterecek.
Ama bunu ifade edeyim.
ABD'nin "istemi", AB'nin Türkiye'ye yönelik "şartları".
Kuzey Irak'taki Federe Kürt yönetiminin talepleri.
Bağdat Yönetimi'nin "stratejik" duruşu. Ve Ortadoğudaki yeni yapılanmaya ilişkin "belirtiler".
Özetle şunu gösteriyor; Kuzey Irak "özgürleşiyor".
Türkiye de kendi içinde; "Güneydoğu'yu" değiştiriyor.
***
Bu değişimde DTP'nin konumu ve PKK'nın yapısı "nerde olacak?".
PKK'yı bilemem. Ama DTP'nin bir "muhataplığı" olacak.
Çünkü DTP "değişimde" muhataplık istiyor.
Onun için de; "Mahalli Seçimlere" bu noktada bakış koyuyor.
Ki DTP'nin tüm kurmayları da bu minvalde politika güdüyor.
"29 Mart, Kürt Kimliğinin varlığının kanıtı olacak" diye.
İşte bu çizgide Baydemir', geçtiğimiz hafta Kışanak'la birlikte bize yaptığı ziyarette şöyle demişti:
"30 Mart'tan sonra Türkiye Kürt sorunu noktasında önemli gelişmelere sahne olacak?".
Doğrusu "seçim sonuçları" nasıl çıkarsa çıksın.
Ankara-ABD-Bağdat-Kuzey Irak "rotasında" gelişen ne olursa olsun?
Önemli olan tek rotanın; "Kürt sorununda" artık şiddet dışı "çözümlerin" üretilmesine yönelmesidir.
Ve bu yolda "tartışmaların" geliştirilmesi. Yeni yol haritalarının gündeme gelmesidir.
Çünkü Türkiye "geçmişiyle" yüzleşmeye başlamıştır. Hatalar zincirinin de farkına varmıştır.
***
TC KİMLİK NO?
Bir de uyarım var.
29 Mart seçimleriyle alakalı.
Yüksek Seçim Kurulu deklare etti.
T.C Kimlik Numarasını "ibraz edemeyen" seçimde oy kullanamaz.
Öyle ise; çok kısa zaman içerisinde "Nüfus Müdürlüğüne" gitmemiz gerekiyor.
Ve buradan, T.C Kimlik Numarası bulunan "nüfus cüzdanıyla" kimliğimizi değiştiriyoruz.
Yoksa "seçme şansımız" elimizden kaçar.
O zaman da; "istemediğimiz" biri yönetime gelirse; bilmeliyiz ki "müsebbip" biziz.
Onun için de; vakit kaybetmeden "TC Kimlik Numarasını" alalım.
Cumartesi ve Pazar günleri de; "açık" olacak.
Ahaliye duyurulur.